Adını âşk hikayesinden alan şehir
Şehrin adı birkaç tepe üzerinde kurulmasından dolayı bazı kaynaklarda üç yer anlamına gelen ‘Seert’ olarak geçmekte. Adının bir aşk hikâyesinden geldiği yönünde söylentiler de var tabi… Oymak beylerinden birinin güzel kızı, Ali isminde bir çobana âşık olur ancak kızı bir süre sonra istemediği biri ile evlendirirler. Düğün alayı yaylada giderken, birden yanık bir kaval sesi duyulur.
Kız duvağını kaldırıp sevdiğine seslenir “Seğirt Aliii” diye. Bu sesin ardından kopan fırtına ile gelin alayı dağılır. Ali de sevgilisini alıp kaybolur yemyeşil yaylalarda. Tam olayın olduğu yere yerleşirler ve Seğirt derler bölgeye. Zamanla bu isim Siirt’e dönüşür. Siirt yollarında aklımda bu hikâye eşliğinde giderken gördüğüm yemyeşil manzaralar bana İtalya’nın Toskana Vadisi’nde gördüğüm güzellikleri anımsattı.
Botan Vadisi
Dicle’nin bir kolu olan Botan Nehri’nin oluşturduğu derin ve güzelliği ile büyüleyen Botan Vadisi, Türkiye’nin en dik ve sarp vadilerinden biri. İpekyolu üzerinde bulunması nedeniyle neolitik çağdan günümüze kadar birçok uygarlık iz bırakmış buralarda. Doğaseverler için de cennet gibi bir yer. Botan Vadisi boyunca trekking yapmak isteyenler için köylerden geçen birçok yürüyüş yolu bulunuyor. Son zamanlarda birçok yere yapılan cam seyir teraslarından biri de Tillo ilçesinde yer alan Kaletül Üstad tepesine yapılmış. Bilinirliği arttıkça turist akınına uğrayan cam terasa çıktığınız anda eşsiz güzellikteki Botan Vadisi manzarası ile sizi büyülüyor. Çevrede oturup manzarayı izleyebileceğiniz banklar ve çay bahçeleri ile özellikle hafta sonları bölgedeki insanların dinlenmek için tercih ettikleri yerlerin başında geliyor.
Delikli Taş (Rasıl Hacar)
Botan Vadisi ve altından geçen Botan çayına tepeden bakan doğal güzellik Delikli Taş, dünyada eşine az rastlanan köprü görümüne sahip. Manzara o kadar güzel ki, geçmişte çevrede yaşanan olaylar nedeniyle insanların buralara güvenle gelememesine ve buranın turizme geç kazandırılmasına üzülüyor insan. Düşme riskine karşı demir parmaklıklarla çevrelenmiş olsa da insanlar bu yasağa çok aldırış etmeyip parmaklıkları aşarak bu güzelliği daha yakından görmek istiyor. Ne yazık ki burada düşüp hayatını kaybeden insanlar olmuş. Alınan güvenlik önlemlerini anlayışla karşılasam da daha yakından görmek için ben de bu engelleri aşıyorum. Yerde ufak çakıl taşları olduğu için zemin kaygan ve dikkat edilmezse gerçekten hayati tehlike taşıyor. Manzara gerçekten çok güzel ve heyecan verici. Ben yine de uyarıları dikkate almanızı ve denememenizi öneririm.
Delikli Taş’ın ilerisinde milattan önceki devirlerden kalma, kireç taşlarının oyulması ile oluşmuş bir mağara bulunuyor. Mağaranın yanında bulunan dik kayaya ise atlama taşı diyorlar. Biz gittiğimizde de genç bir çocuk atlama taşında oturmuş, gitar çalarak manzaraya eşlik ediyordu.
Ulu Cami
Çinili Minare olarak da geçen ve 1129 yılında Selçuklu Sultanı Mugiziddün Mahmut tarafından yaptırılan Ulu Cami’de Selçuklu mimarisinin etkilerini görmek mümkün. Eskiden Cami içinde bulunan minber Ankara’daki Etnografya Müzesi’nde sergilenmekteymiş.
Bu köy bir doğa harikası! Çok fazla bilinmiyor ama yurt dışından bile gelen var…
İsmail Fakirullah Hz. Türbesi
Evliyalar diyarı olarak da geçen Tillo, Süryanice’de ‘Yüksek Ruhlar’ anlamına geliyor. İsmail Fakirullah Hz. ve İbrahim Hakkı Hz. gibi ilim insanlarının burada yaşamış olması, Tillo’yu kültür açısından önemli kılmakta. İbrahim Hakkı Hazretleri, hocası İsmail Fakirullah Hazretlerinin vefatı üzerine “Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyim?” diyerek bugün ziyaretçi akınına uğrayan mimari bir harikaya imza atmış. Hocası için türbe yaptırıp yanına da bir kule yaptıran İbrahim Hakkı Hazretleri, türbenin doğusuna harçsız taşlarla bir duvar inşa etmiş. Gece ve gündüzün eşit olduğu ekinoks günlerinde (21 Mart ve 23 Eylül) kalenin arkasındaki vadiden yükselen güneş, bu duvara çarparak duvarda bulunan pencereden geçmekte ve türbenin yanındaki kuleden kırılarak türbenin penceresine girmekte. Pencereden giren bu ışık, İsmail Fakirullah Hazretleri’nin mezarının başını kurulan bu düzenek ile aydınlata. Özellikle ekinoks günlerinde bu müthiş ışık olayını görmek için ziyaretçi akınına uğrayan türbe, 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dâhil edilmiş.
Neler yenir, neler alınır?
Siirt mutfağı da diğer yörelerimiz gibi oldukça lezzetli. Bu lezzetlerin başında Büryan Kebabı ve Perde Pilavı geliyor. Oldukça zahmetli olan Büryan kebabı, çengele asılmış kuzu etlerinin iki-üç metre derinliğindeki bir kuyuda odun ateşinde pişirilmesiyle yapılıyor. Etler kuyuya salındıktan sonra üzeri hava almaması için çamurla kapatılıyor. Kebabın bir diğer özelliği ise sabah kahvaltısında yenmesi.
Köyleri gezerken sık sık kadınların yaptığı nefis tandır ekmeğine denk geleceksiniz. Buraya kadar gelmişken mutlaka tatmalısınız.
Tiftik keçisinden elde edilen saf tiftik ile üretilen Siirt Battaniyesi, kök boya kullanılarak yün iplikten dokunan Siirt Jirkan Kilimleri ve tabi ki Siirt Fıstığı Siirt’ten alabileceğiniz yöresel şeylerin başında gelmekte.