Tevfikiye Köyü’ndeki dünyaca ünlü Troya Müzesi’ne hafif bir rampayla giriliyor. Rampanın eğimi, zeminin pürüzsüz yapılmış olması müzeyi açık ara farkla engelli dostu yapmaya yetiyor. Özellikle tekerlekli sandalye kullananlar için müze girişindeki rampa ve zeminde en ince detaylar düşünülmüş. Ücretsiz otoparkından yararlandığınız müzeye, engelliler ve yanında bir refakatçisi de dâhil olmak üzere, ücretsiz giriş yapabiliyor. Bu ücretsiz hakkınızdan yararlanabilmeniz için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan alınmış engelli kartınızın yanında ayrıca HES kodunuzun olması gerekiyor. Bu arada HES kodu tüm ziyaretçiler için zorunlu.
Ziyaretçiler girişten itibaren, tarihten birbirinden farklı katmanlarla karşılanıyor. Mezar taşları, heykeller, şema ve çizimler size müze içindeki muhteşem tarihi atmosfer öncesi oryantasyon eğitimi yaptırıyormuş gibi.
Müzenin içindeki asansör ve katlar arası bağlantıyı sağlayan rampa engelliler için mükemmel düşünülmüş detaylar. Asansör olmasına rağmen rampa kullanarak müzede gezmeyi tercih ettim. Çünkü rampanın eğimi iniş ve çıkışlarda hiç zorlamıyor. Geniş olması tekerlekli sandalye kullanan engelliler için ayrıca büyük bir avantaj olmuş.
Troya Müzesi zemin artı üç kattan oluşuyor. Zemin katı tamamen Troias katı olarak düzenlenmiş. Müzenin birinci katı Troia katmanları, ikinci katı antik dünyayı ve üçüncü katta ise bölgenin arkeolojik tarihini ziyaretçilere bir şölen misali sergiliyor.
Troya, antik çağın tüm parmak izlerini içinde barındırıyor. Tarih boyunca dokuz kez yapılıp yıkılan sonunda Yunanlı askerlerce fethedilen, Truvalılara ait yaşamı günümüze aktarıyor. Bu yaşama ait lahitler ve de heykeller bunun en önemli kanıtları arasında. Gelibolu Yarımadası’nda yazdığı destanla tarihe adını altın harflerle yazan Çanakkale, diğer taraftan da İlyada’nın Homeros destanını Troya Müzesi ile biz ziyaretçilere en ince detayına kadar bir kere daha yaşatıyor.
Efsaneye göre Troya’lıların ölümsüz olduğu söylenir. Bu nedenle hiç mezarları yoktur. İşte Troya Müzesi’nin varlığı, bu efsaneyi efsaneden öte bir yere taşımış. Müze ziyaretini bitirdikten sonra açık alan kısmında zeytin ağaçlarının altında dinlenin. Tatlı tatlı esen rüzgâr bu efsaneyi iliklerinize kadar hissettirecektir.
Troya Müzesi’nde nasıl gidilir?
Uzaktan, renk ve yapı olarak kocaman bir gemiyi andıran müzeye, özel aracınızla seyahat ediyorsanız, Ezine yoluna çıkıp kuzey yönüne hareket edin. Daha sonra Çıplak Köyü istikametine yönelin. Köyden sonra 5 kilometre daha ilerlediğinizde Troya Müzesi’ne gelmiş olacaksınız.
Özel araçla değil de toplu taşımayla gitmek zorunda kalırsanız eğer Çanakkale merkezden kalkan Çıplak ve Tevfikiye Köy’ü dolmuşlarını kullanabilirsiniz. Böylece şehir merkezine 30 kilometre uzaklıkta olan antik kente ve müzeye özellikle bahar döneminde kekik kokulu güz döneminde ise sarı kırmızı yaprakların halı görevi gördüğü tarlalar arasından, çok keyifli bir yoldan varmış olacaksınız.