Koronavirüs etkisinden kıl payıyla kurtulan filmler bakalım hangileriymiş?
*Bu içerikte kaynak olarak IndieWire ve Filmloverss’dan yararlanılmıştır. Filmler güncel IMDb puanlarına göre sıralanmıştır.
Koronavirüs, bu yıl hayatımızda birçok şeyi etkiledi. Vizyona girecek filmler askıda kaldı, çekimi süren filmlerin setleri durdu. Ancak daha önce tamamlanıp seyirciyle buluşan filmler 2021 Oscar’ına hazır ve nazırdı.
20. The Assistant
Emmy ödüllü oyuncu Julia Garner’ın başrolünde oynadığı, yönetmenliğini ve senaristliği ise Kitty Green’in üstlendiği The Assistant, 31 Ocak 2020’de Amerika’da ilk gösterimini yaptı. Mezuniyetinden sonra işinde erkek çalışma arkadaşları ve yöneticisi tarafından aşağılayıcı tavırlar ile karşılaşan bir kadının yozlaşmış hayatın farkına varması konu ediliyor.
19. Shirley
Senaryosunu Sarah Gubbins’in kaleme aldığı Shirley, Susan Scarf Merrell’in aynı isme sahip romanından beyazperdeye aktarılıyor. Film Shirley Jackson’ı konu ediniyor. Yazar ve eşinin evlerinde genç bir çiftin yaşamaya başlaması hayatlarının tam merkezine oturuyor. Shirley Jackson da onları romanının ana karakterleri olarak seçiyor. Filmin Oscar yolculuğunda oyunculuk ve senaryo dallarında ön plana çıkması bekleniyor.
18. True History of the Kelly Gang
True History of the Kelly, Peter Carey’in aynı isimli romanından uyarlanıyor. Film, izleyicisini 1870’lere götürerek kanun kaçağı Nedimelere Kelly ve çetesinin hikayesini sunuyor.
17. Swallow
Tehlikeli nesneleri yutmaya meyilli olan hamile bir kadının hikayesini konu edinen Swalllow, Hunter’ın hamilelik sürecinde çevresinden gördüğü baskıları merkeze alıyor. Psikolojik gerilim ve korku dalındaki film 15 Ocak 2020’de gösterime girdi.
16. Spaceship Earth
Yönetmen koltuğunda Matt Wolf’un oturduğu Spaceship Earth isimli belgesel şu an içinde bulunduğumuz pandemi süreciyle benzerlikler taşıyarak dikkatleri üzerine çekti. Belgesel, iki yıl boyunca dünyada oluşturulan biyosfer tarzı bir bölgede karantinaya alınan sekiz insanın yaşamını inceliyor.
15. Da 5 Bloods
Oscar ödüllü yönetmen Spike Lee’nin yeni filmi Da 5 Bloods, 12 Haziran 2020’de Netflix’te izleyiciyle buluştu. Da 5 Bloods, Vietnam Savaşı sırasında kaybettikleri masumiyet ile savaş sırasında geride bıraktıkları komutanlarını aramak üzere ormanın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkan dört gazinin hikayesini konu ediniyor. Farklı anlatım metodlarının kullanıldığı film, izleyicileri de beğenenler ve beğenmeyenler olmak üzere iki tarafa ayırdı. Adından bu kadar söz ettiren filmin farklı dallardan Oscar’a aday gösterilme ihtimali oldukça yüksek.
14. The Way Back
Yönetmen koltuğunda Gavin O’Connor’un oturduğu The Way Back, lise yıllarında geleceği parlak görülen bir basketbol yıldızı olan Jack Cunningham’ın alkol bağımlılığı ile savaş verdiği dönemde okuduğu liseye bu kez basketbol koçu olarak dönüşünü konu ediniyor. Basketbol koçu Jack Cunningham’a hayat veren Ben Affleck, performansıyla dikkat çekerek Oscar şansı olduğunun hatırlatıyor.
13. The Vast of Night
Daha önce festivallerde gösterime girmiş olan ancak seyirciyle 26 Ocak 2020 tarihinde buluşan The Vast of Night’ın yönetmenliğini Andrew Patterson üstleniyor. 1958 yılında geçen film, aynı kasabada yaşayan radyo programcısı ve santral görevlisinin mesai sırasında radyo frekanslarına ve telefon hatlarına sızan gizli bir frekansı farketmeleriyle başlayan olayları konu ediniyor. Bu farkındalık ile birlikte hem onların hem de tüm kasabanın artık aynı hayatı yaşamaya devam edemeyeceği ise apaçık ortada… Film, Amazon Prime’da gösterime girdikten sonra sosyal medyada adından söz ettirmeyi başardı. Bu popülarite ona bir Oscar getirir mi dersiniz?
12. Emma
Jane Austen’ın aynı isimli romanından uyarlanan filmde Taylor Joy, Emma’yı canlandırıyor. Çöpçatanlığı üzerine vazife edinmiş Emma’nın hikayesinin anlatıldığı filmde, arkadaşlarına uygun eş bulmayı amaçlayan bu genç kızın girişimleri çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanıyor. Tüm bunlar izleyicinin yüzünde tebessüm oluşturuyor.
11. Saint Frances
Alex Thompson’ın ilk uzun metraj filmi olan Saint Frances’in hem senaristliğini hem de başrol oyunculuğunu Kelly O’Sullivan üstleniyor. Geçtiğimiz yıl prömiyerini yapan film 2020 itibariyle izleyiciyle buluştu. Filmde beklenmeyen bir hamilelik yaşamak zorunda kalan 34 yaşındaki Bridget’in hayatını ele alıyor. Hamileliği sırasında dadılık yaptığı 6 yaşındaki Frances ile arasındaki ilişki sıkı bir arkadaşlığa dönüşüyor.
10. Babyteeth
Senaryosunu Rita Kalnejals’ın yazdığı Babyteeth, kanser hastası olan Milla’nın bir uyuşturucu satıcısı olan Moses’a aşık olmasını konu ediniyor. Milla yaşamak için bu ilişkiye tutunuyor ve kaybedecek bir şeyi olmadan yaşamanın ne olduğunu gösteriyor.
9. Circus of Books
Aynı isme sahip bir porno dükkanını merkeze koyan bir Netflix belgeseli olan Circus of Books, bu dükkanı işleten Yahudi Mason çiftin hayatını yönetmen olan kendi kızlarının gözünden seyirciye aktarıyor. Film, AIDS salgını ve LGBTİ+ hareketi gibi konulara dikkat çekerek Amerika’nın sosyal ve siyasal dönüşümünü de yansıtıyor. Filmin yönetmen ve senarist koltuğunda çiftin kızları Rachel Mason oturuyor.
8. First Cow
İzleyicilerini 1820’nin Amerika’sında kırsal bir kesime götüren First Cow, Jonathan Raymond’ın The Half-Life isimli romanından beyazperdeye aktarılıyor. First Cow’un yönetmen koltuğunda Kelly Reichardt oturuyor. Girdikleri işte başarılı olmalarını bölgedeki zengin bir adama ait ineğe bağlayan iki adamın hikayesini konu edinen First Cow, film festivallerinde aldığı olumlu yorumlar ile Oscar adaylarından biri olacak gibi gözüküyor.
7. Invisible Man
Hollywood’da kadın hareketlerinin arttığı bir süreçte vizyona giren The Invisible Man, yaşanan olaylar sebebiyle Hollywood ile ilişki kurulmasını sağladı. Filmde kendisini boyunduruğu altına almış eşinin intiharından sonra farklı olaylarla karşılaşan Cecilia’nın yaşamı irdeleniyor. Yaşadığı garip olaylar sebebiyle eşinin ölümünü sorgulayan, bilinmeyen bir canlı tarafından rahatsız edildiğini çevresindekilere açıklayamayan Cecilia, akıl hastası muamelesi görüyor. Filmde Cecilia’yı Elisabeth Moss canlandırıyor.
6. The King of Staten Island
Vizyon tarihi 12 Haziran olan The King of Staten Island, Koronavirüs nedeniyle VOD platformu aracılığıyla yayınlandı. Başrolde komedyen Pete Davidson’un yer aldığı film, Staten Island’da büyüyen bir gencin hayat hikayesini seyircilere aktarıyor. Pete Davidson’un babasının kaybetme sürecinden komedyen olarak ilk sahneye çıkışına kadar tüm ayrıntıları içerisinde barındırıyor. Filmin yönetmen koltuğunda ise Judd Apatow oturuyor.
5. Never Rarely Sometimes Always
Pennsylvania’nın kırsal kesiminde yaşayan iki genç kızın New York’a gitme öyküsü anlatılıyor. Never Rarely Sometimes Always isimli filmde Autumn hamile olduğunu öğrenir ve bulunduğu eyalette kürtaj yasağı olması nedeniyle dünyası birdenbire altüst olur. Buraya gelirken New York’un daha özgür bir şehir olduğu düşünen iki genç kız, aynı baskının burada da hüküm sürdüğünü farkederler. Sidney Flanigan ve Talia Ryder, performanslarıyla başka bir boyuta evrilen film, senenin çok beğenilen filmleri arasında yer alıyor.
4. Onward
Yönetmen koltuğunda Dan Scanlon’un oturduğu Onward isimli Pixar animasyonunda, babalarını küçük yaşta kaybeden iki elf kardeşin öyküsü seyirciye aktarılıyor. Mart ayının başında ABD’de vizyona giren film, Koronavirüs sebebiyle birçok ülkede gösterime giremedi. Bu nedenle Pixar animasyonu Disney+’da yayınladı.
3. Bacurau
72. Cannes Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönen Bacurau, belgesel projesi kapsamında Brezilya’nın ücra bir köyüne giden yönetmenin köy halkının gizemini farketmesini konu ediniyor. Ülkemizde Filmekimi 2019 kapsamında gösterilen film, ABD’de dijital platformlarda gösterime girerek Oscar şansını koruyor. Filmin yönetmen koltuğunu Kleber Mendonça Filho ve Juliano Dornelles paylaşıyor.
2. The Surrogate
The Surrogate, arkadaşları için taşıyıcı anne olmayı kabul eden Jess ile çocuk sahibi olmak isteyen Josh ve Aaron çiftinin hikayesini konu ediniyor. Yönetmen koltuğunda Jeremy Hersh’in oturduğu filmde 12. haftasında yapılan testin sonucu hiç umulmayan bir şekilde sonuçlanınca arkadaşlar arasındaki ilişki bazı testlere maruz kalır.
1. Crip Camp
Emmy ödüllü yönetmen Nicole Newnham ile Jim LeBrecht’in yönettiği, yapımcılığını ise Obama çiftinin üstlendiği Crip Camp, 1970’lerde engelli gençler için düzenlenen bir yaz kampını konu ediniyor. Kamp sayesinde özgüvenlerini toplayarak cesaretlenen bu genç grup, daha eşit şartlara sahip olmak üzere başlayacak hareketin oluşumunda büyük etkiye sahip oluyor. 25 Mart’ta Netflix aracılığıyla seyirciye sunulan Crip Camp, izleyenler tarafından da büyük beğeni toplayarak 2021’in Oscar adayları arasına girecek gibi gözüküyor.
Pandemi dolayısıyla dijital platformlarda yayınlanan filmlerin de Oscar’a aday olabileceği 2021 Oscar’ında görebileceğimiz filmlerden konusuyla sizi kendisine çekenler hangileri? Yorumlarda buluşalım!
Bu içerikler de ilgilinizi çekebilir????