Umarım sorunları artık geride kalmıştır. Böyle bir hayat çok zor!
Başarılı ve güzel bir oyuncunun bir hastalıkla tepetaklak olan hayatına yakından bakacağız şimdi. İskeçe göçmeni Nuran Nursel Çamlıbel ya diğer adıyla Nurseli İdiz…
Akademisyen olan babasının adının Faruk Nafiz Çamlıbel olduğunu ama herkesin aklına gelen o ünlü şair olmadığını da ekleyelim; sadece isim benzerliği… Entelektüel bir aile yani anlayacağınız.
Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü ve Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünden mezun Nurseli. Geçmiş Bahar Mimozaları dizisi de onun ilk ekran işlerinden.
Fakat onu birçok kişi Ferhan Şensoy’un TRT’de yayınlanan Varsayalım İsmail dizisindeki “Sektirmez Hanım” olarak tanıdı. Bu arada dizinin bölümlerini YouTube’da mevcut, ilk fırsatta seyretmenizi öneririz…
Am onun asıl ünü, özel televizyonların hayatımıza girmesi ve yapımcıların kadın erkek ilişkileri üzerine kurulan her yapımın tutacağını keşfetmesiyle başladı. Gerçekten de Saklambaç programı, bir dönemin fenomen yapımları arasında sayılabilir günümüzde bile.
Ekranın sarışın ve şuh kadın eksiğini kendi başına gidermiş, popülaritesi günden güne artmaya başlamıştı ki asıl bombayı bir filmle patlattı: Kız Kulesi Aşıkları
İrfan Tözüm’ün yönettiği filmde bol bol sevişme sahneleri bulunuyordu ve Nurseli İdiz bu konuda oldukça cesur davranmıştı. Gelen eleştiriler için ilk önce “dublör kullandık” dese de, daha sonra gerçeği kabul etmiş ve “biraz abarttık galiba” şeklinde bir açıklama yapmıştı.
Önlenemez bir yükselişe doğru gidiyordu Nurseli İdiz. Saklambaç’tan sonra Prizma isimli bir de haber programı sunmaya başlamıştı.
Program gecenin geç saatlerinde yayınlanmasına rağmen oldukça yüksek reytingler alıyordu. Zaten ödüllü bir tiyatro ve sinema oyuncusu olan Nurseli İdiz, artık her yapımcının birlikte çalışmak istediği başarılı bir sunucuydu.
Ancak ilk defa 1997 yılında Nurseli’ye bi haller olduğu, Prizma programının kulisinde yaşandı. Program canlı olarak yayınlanıyordu ve yayına birkaç saat kala Nurseli İdiz’in kanala sarhoş geldiği anlaşıldı. Yapım ekibi sunucularını ayıltıp programa başladılar ama Nurseli’nin kelime hataları ve konuşma zorlukları da programa yansıdı.
Birkaç sene sonra yani 1999 yılında, 1983 yılında evlendiği müzisyen eşi Cem İdiz’le de boşandı. İşte bu noktadan sonra artık Nurseli’nin özel hayatı da magazin gözetçileri için kaçırılmaması gereken bir malzemeydi.
Sağolsun, Nurseli İdiz de magazincilerin elini hiç boş göndermedi. 2,5 yıllık sevgilisi Levent Ulukut’un evini içerde başka bir kadın olduğu gerekçesiyle bıçakla bastı, hatta bıçağı kapıya saplamayı da ihmal etmedi. Olay ilk olduğunda bu haberi asla kabul etmedi ama seneler sonra, hatta birkaç ay önce bunun doğru olduğunu bir programda kendisi anlattı.
Mutluluk arayışı hiç bitmeyince bu sefer kendinden genç sevgili denemeleri yaptı. Ayrıldıktan sonra “Genç sevgili hataymış” diye açıklama yapınca, sevgilisi Fatih “Yaşlı sevgili de dondurmalı kadayıf değil” şeklinde bir açıklama yaptı. Allah Allah…
Bu arada Nurseli İdiz’in rol aldığı tiyatro oyunlarına alkol yüzünden gitmemesi, ikinci perdede sahneye çıkamayacak kadar sarhoş olması gazetelerde yazılıp çizilmeye başladı. Oyuncu Can Gürzap, oyuna çıkmadığı için kendisine dava bile açtı. Nurseli İdiz, yüklü bir tazminat ödemek zorunda kaldı.
ütün borçlarını ödediğini söyleyen İdiz, “5,5 trilyon borcum vardı. Sıfırladım. Malım mülküm yok ama kendimi çok rahat hissediyorum. 3’te 1 fiyata çalışıyorduk. O sattığım mülklerin önünden geçerken üzülüyorum. İhtiyacın varsa aldığın ücret düşüyor. Oyunculuk Allah sağlık verdiği sürece yaşı olmayan bir meslek. İnsanlara çok güveniyordum. Artık maddi olarak akıllandım. Nişantaşı’nda ev, Arnavutköy’de yalı, Bodrum’da yazlık, Asos’ta arsa, Pendik’te ev… 16 yıldır çalıştıklarım gitti. Kendi emeğim olduğu için hepsine çok üzüldüm. İflas ettiğimde kimse ‘bu kadına yardım edelim, bir reklam olur, film olur, bir şeyini de kurtaralım’ demedi.” diye konuştu.
Yanlış yatırımlar ve yanlış kararlar, Nurseli İdiz’e zamanla 5,5 trilyon borç olarak döndü. Nişantaşı’nda ev, Arnavutköy’de yalı, Bodrum’da yazlık, Asos’ta arsa, Pendik’te ev…Hepsi gitti! Bu arada çok sevdiği annesini de 2011 yılında kaybetti Nurseli İdiz.
Tiyatrodaki hocasına kızıp Erzincan’dan taksiyle İstanbul’a gelecek kadar değişik haller içerisindeydi aynı zamanda.
Hatta sabah 4:30’da soyunup denize girmiş, boğulmak üzereyken otel çalışanları tarafından kurtarılmıştı. Hepsinin bi açıklaması vardı aslında: Nurseli İdiz’e Tip 1 Bipolar hastalığı teşhisi konuldu.
Alkol problemi kesinlikle vardı evet ama bu, hastalığın depresif tarafında ortaya çıkan bir sonuçtu.
Peki nasıl anlaşılmıştı bu durum? Hemen anlatalım. 2011 yılında bir tiyatro oyununa çıkamayacak kadar kendini kötü hissedince, işin içinde de alkol olunca bir tıp merkezine gitti. Orada bir nörolog, Nurseli’nin bipolar şüphesi olduğunu ve bir psikiyatra gitmesi gerektiğini söyleyince durum anlaşıldı.
Anne ve teyzenin arka arkaya gelen ölümü, iflasla gelen dev bir borç, özel hayattaki iniş çıkışlar ve alkolün çözüm olduğunu düşünmek artık patlatmıştı İdiz’i.
Hastalığı sebebiyle lithium kullanmasının elzem olması da artık onun hayatının bir parçası. Yapımcılarla olan talihsiz anlaşmaları ise hâlâ bitmiş değil.
O dev borçlar seneler önce bitti. Tedavilerin ise olumlu sonuçlar vermesi yılları buldu. Şimdilerde kendisi her şeyin gayet iyi gittiğini söylüyor. Biz de iyi olmasını temenni ediyoruz…