TÜBİTAK’ın desteklediği projede Ankara’daki özel bir firma ile iş birliği yaparak “reaktif oksijen türleri”ni (Serbest radikal, atomik ya da moleküler yapılarda çiftlenmemiş tek elektron bölümleri) üretmeyi başardıklarını belirten Tecer, şöyle devam etti:
“Elektriksel alan üzerinde ortaya koyduğumuz inovasyon ile yüksek potansiyel farkını yakalayarak bir plazma içerisinde reaktif oksijen türlerini üretmeye başladık. Bu, doğadaki oksijenin oksidasyon potansiyelini kullanarak her türlü iç ortam ve çalışma ortamı gibi kalabalık bulunulan yerlerde, bakteri, virüs gibi mikroorganizmaları çok etkin bir şekilde dezenfekte etme anlamına geliyor.”
Tecer, her türlü ortam ve hacme uygun tasarladıkları cihaz ile bu sistemin hayata geçirilebileceğini ifade etti.
Birçok ülkenin laboratuvar ortamında bu sistem ile ilgili çalışma yürüttüğünü vurgulayan Tecer, ”Dünyada 10 yıla yakın süredir bunun üzerinde çalışılıyor ama henüz daha laboratuvar boyutlarından öteye geçilemedi. Biz, reaktif oksijen türlerini üretmeye başladık. O kadar büyük bir kullanım alanına sahip ki; tıptan medikale, arıtmadan dezenfeksiyona kadar pek çok alanda çok ciddi sonuçları olan ve çok ciddi kullanım alanları bulunan bir yöntem bu.” diye konuştu.
Kovid-19 ile mücadelede önemle rol oynayabilir
Tecer, bu çalışmanın, özellikle yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinde iç ortam dezenfeksiyonu, bakteri, virüs ve diğer mikroorganizmaların dezenfeksiyonu için önemli bir çığır açabileceğini anlattı.
Bu reaktif oksijenin incelemelerinin tamamlandığını ve insana zarar veren bir bileşik olmadığını belirlediklerini aktaran Tecer, şunları kaydetti:
”Bu ürettiğimiz reaktif oksijen insana zararlı bir bileşen değil. Bu oksijeni mikroorganizmaları saniyenin onda biri mertebesinde yani çok kısa sürelerde ortamdan yok etmeye yarayan bir sistem haline dönüştürdük. Bugün artık bütün alışveriş merkezilerinde, iş yerlerinde, bütün kapalı ortamlarda ve hatta hastanelerin ameliyathanelerinde ve bu pandemiyle mücadele edilen yerlerde iç ortam dezenfeksiyonu yapılabilecek hale getirdik. Bunun deneysel ve klik çalışmaları tamamlandı, artık uygulamaya hazır hale geldi.”
Reaktif oksijenin kullanım alanlarının yaygınlaştırılmasıyla ortam dezenfeksiyonu başta olmak üzere, atık su arıtımı, koku giderimi, baca gazı arıtımı konularında da uygulama alanları bulabileceğine işaret eden Prof. Dr. Tecer, sözlerini şöyle tamamladı:
“Geliştirdiğimiz jeneratörümüze, doğal ortamdaki havadaki oksijeni saf halde alarak, bir plazma içerisinde işlem yapıyoruz. Bu plazmanın içerisinde muazzam bir elektiriksel alan var. Bu elektriksel alan neticesinde atmosferik oksijen uyarılmış ve enerjilendirilmiş oksijen haline geliyor ve bu oksijen ile biz, ortamdaki mikroorganizmaları, mikropları ve patojenleri oksidasyon gücüyle dezenfekte ediyoruz, yok ediyoruz. Küçükten büyüğe, ortamın iç hacmine göre her ortama uygun cihaz yapabilecek hale geldik. Her ortama uygun özel tasarım yapabiliyoruz.”