İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Şükran Eroğlu, ihmali olan güvenlik güçleri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtirken, müvekkilinin tedbir talebi reddedilen avukat Kübra Ekmen, “Bu uygulamalar kasıtlı ve siyasi” dedi.
Karakollar geri çeviriyor, mahkemelerden ret kararları çıkıyor
Independent Türkçe’den Can Bursalı’nın haberine göre çekilme kararından sonra, kadınların tedbir kararı için yaptığı başvurular, karakollardan veya mahkemelerden geri çevriliyor.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şükran Eroğlu, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından, karakollara başvuran kadınların “Aile mahkemesine başvuracaksınız” denilerek geri çevrildiğine yönelik çok sayıda duyum aldıklarını ifade etti.
Eroğlu, “6284 sayılı yasaya göre, kolluk şiddete karşı her türlü önlemi almak ve kadını yönlendirmek zorunda. Emniyette niye kuruldu aile içi şiddet birimleri? Boşuna mı kuruldu bunlar?” dedi.
İçişleri Bakanlığı’nın genelgesine de değinen Eroğlu, “Şiddete sıfır tolerans deniyor. Ulusal mevzuatın yeterli olduğu söyleniyor. Madem ki ulusal mevzuatımız yeterli, herkes üzerine düşeni yapmak zorunda” derken, ihmali olan güvenlik görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını da kaydetti.
Sözleşme Temmuz ayına kadar yürürlükte
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, sözleşmenin çekilmeyi düzenleyen maddesine göre şu anda halen resmileşmiş değil. Çünkü, sözleşmenin 80. maddesinde, çekilme kararından sonraki süreç şöyle tarif ediliyor:
Sözleşmenin feshi, konuya ilişkin bildirimin Genel Sekretere ulaştırıldığı tarihten itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci gününde yürürlüğe girecektir.
Bu maddeye göre Türkiye, 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren sözleşmeden resmi olarak çekilmiş sayılacak. Yani Türkiye, 2011’de ilk imzacısı olduğu ve geçen mart ayında çekildiği sözleşmeye halen bağlı.
Karakollara yapılan başvuruların, aile mahkemelerine yönlendirilmeye başlaması, şiddet mağduru kadınlar açısından bir güvence oluşturmuyor. Ankara’da daha önce aynı dosyada tedbir taleplerini kabul eden Ankara Batı 2. Aile Mahkemesi, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından sonra yapılan tedbir talebini reddetti.
Mahkeme: Şiddete yönelik emare yok
Mahkeme, N.Y. adlı kadının E.T. adlı erkek hakkında 2020’nin kasım ayında ve bu yılın ocak ayında yaptığı tedbir başvurularını kabul etmişti. Aynı mahkeme, 20 Mart’ta Cumhurbaşkanı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından sonra 31 Mart’ta yapılan tedbir başvurusunu reddetti. Ret gerekçesinde ise, “Başvurucu kadına şiddet uygulandığına yönelik herhangi bir emarenin olmaması” ifadeleri yer aldı.
Ancak, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nun 8. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, koruyucu tedbir kararının verilebilmesi için delil ve belge aranmayacağı şöyle ifade ediliyor:
“Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.”
Avukat Ekmen: Vahim uygulamalar yapılıyor
Müvekkili adına tedbir başvurusunda bulunan avukat Kübra Ekmen ise, mahkemenin kararını şöyle değerlendiriyor:
“Başka dosyalarda da tedbir başvurularımız reddediliyor. İktidarın tutumuna da bağlı olarak şu anda aile mahkemelerinden çok kötü, kanuna tamamen aykırı kararlar çıkıyor. 6284 sayılı kanunun hükmü açık, başvuru halinde herhangi bir delil aranmaksızın derhal koruma kararı verilir. Ancak Sincan gibi aile içi şiddetin, kadına şiddetin çok yoğun olarak yaşandığı bir bölgede, Ankara Batı Adliyesi’nin koruma kararlarıyla uzmanlaşmış olması gereken 1. ve 2. Aile Mahkemesi vahim uygulamalar yapmakta. “
“Koruma kararının ihlal edilmesinin beklenmesi gibi bir gerekçe demek, kadının şiddete uğramasının beklenmesi demek. Şiddet görsün de öyle bize gelsin demek.” ifadeleriyle sözlerine devam eden avukat Ekmen, “Oysa 6284 sayılı kanunun amacı, şiddeti önlemek. Kaldı ki bu kararda aleyhine koruma kararı istenen kişi hakkında devam eden bir ceza davası ve mahkumiyet kararı var. Buna rağmen talebimiz reddediliyor” dedi.
Uygulamaların kasıtlı ve siyasi olduğunu savunan Ekmen, “6284 sayılı kanunun en temel maddelerinin hakimler tarafından bilinmediğini, mahkemelerin unutmuş olduğunu düşünmek mümkün değil. Bu uygulamaların kasıtlı olduğunu, siyasi olduğunu düşünüyoruz. Avukat olarak yaptığımız başvurulardan bile bu şekilde ret kararları çıktığı düşünülünce, vatandaşın bizzat başvurduğu dosyalardaki kararların daha da vahim olması muhtemeldir” ifadelerini kullandı.