Ağaç tepelerinde yaşamalarının sebebi sellerden ve zararlı canlılardan korunmak olan kabile üyelerine bu şekilde düşmanları da erişemiyor.
Kille sıvadıkları palmiye yaprakları ve ağaç kabuklarını çatı yapımında kullanıyorlar. Evin inşasında tüm aile üyeleri çalışıyor, taşınma esnasında ise evcil hayvanlar dahil olmak üzere herkes devasa merdiveni tırmanarak yuvaya kavuşuyor.
Yeni evi kutsamak için bir ateş yakılıyor ve orman selamlanıyor. Hâlâ ilkel bir yaşam sürdükleri için kötü bir üne sahipler ancak bu mimari harika sayılabilecek ağaç evlerinin neredeyse gölgesinde kalıyor. Yaşadıkları çevreyi çok iyi tanıyorlar, atalarından kazandıkları deneyimler sayesindeyse yeteneklerini geliştirmişler.
Tüyleri diken diken eden gelenek
Korowai kabilesi ile ilgili en enteresan gerçekler ise şu: Korowailer ‘Khakhua’ adında kötü bir ruhun var olduğuna inanıyorlar. Aslında bu durum bir gelenek… Dış dünyayı merak ederek bölgeden ayrılan ve döndüğünde kabile tarafından kabul edilmeyen Boas bu geleneği şöyle anlatıyor: “Khakhua öldürmek istediği kişilerin yakını ya da arkadaşı kılığına girer, onlar uykudayken iç organlarını yemeye başlar. Organların yerine küller koyar, böylece kurbanlar hiçbir şey fark etmez.
Khakhuanın kim olduğu ortaya çıkarsa, bu defa kurban o olur. Kalbine bir ok saplanır ve diğerleri tarafından yenir.” Hastalık nedeniyle ölmek üzere olan kabile üyeleri, ölümlerinden sorumlu tuttukları bir erkeğin adını fısıldıyor. Böylece yeni ‘kurban’ belirlenmiş oluyor. Korowailer yalnızca kötü ruhları yediklerine inanıyor, bu nedenle başka herhangi bir nedenle insan öldürmüyorlar.
Aynı zamanda çocuklar khakhua avına dahil edilmiyor. Keşfedilmelerini izleyen yıllar boyunca, dış dünyayla kurdukları temaslar ise bu geleneği neredeyse yok etmiş durumda. 1970’lerde Johannes Veldhuizen ve Henk Venema adlı iki Hollandalının başını çektiği bir grup, ilk kez Korowai kabilesiyle iletişime geçmişti. Korowai, bilinen son yamyam kabile olduğuna ilişkin haberlerin çıkmasının ardından da üne kavuşmuştu.