Son Doong Mağarası
Vietnam’da bulunan bu devasa mağara, dünyanın en büyük üçüncü mağarası durumunda… Heybetli mağaranın yüksekliği bir buçuk futbol sahası büyüklüğünde… İçinde harika sarı kumlardan oluşan bir altın plajda var. Mükemmel turkuaz suyu, ilginç sarkıtları ve tertemiz kumuyla çok özel bir yer. Bu mağaranın kendisine özel bir nehri hatta ormanı bile bulunuyor.
Fingal Mağarası
İskoçya’nın batısında, en yakın kara parçasına 10 kilometre uzaklıkta ıssız bir ada Staffa… 19’uncu yüzyıl başında Fingal Mağaraları’nın keşfedilmesiyle birden ilgi odağı oldu.
Fingal mağarası, dalgaların çarparken içerisinde çıkardığı yankı ve akustik nedeniyle Gal dilinde ‘melodi mağara’ anlamına gelen ‘Uamh-Binn’ olarak da biliniyor. Fingal mağarası, İskoçya’nın batı kıyılarındaki Staffa’da ıssız bir kaya ada… Bu büyüleyici ve farklı mağaradaki altıgen sütunlar, bazaltla okyanusta soğuyan lav akışının karışmasıyla oluşmuş.
Yucatan Cenotes, Meksika
Yucatan Yarımadası yıllar önce yağan yağmur sularının toprak altına süzülmesiyle delinen, gözenekli kireçtaşı kayaçlardan oluşmuş. Zaman içinde oyukların genişlediği bölgelerde kireç taşlarının yüzeyi çökmüş, suları yeşil ve mavi renkteki derin doğal kuyular bu alanda ortaya çıkmış. Mayaların ‘dz’onot’ kelimesinden ‘su dolu mağara’ anlamına geliyor ‘Cenote’ kelimesi…
Mayalar için buralar yer altı dünyasına bir girişin simgesi inancına sahip… İnsanlar sık sık hem maddi hem de manevi fedâkarlıklar için burayı kullanıyordu. Maya yağmur Tanrısı Chac’ın burada yaşadığı inancı, dinsel merkezler ve şehrin kentlerinin Cenote etrafında kurulmasını sağlamış. Chichen İtza kentinin kalıntıları arasında bulunan bu tarz doğal kuyular ‘Kutsal Kuyu’ ya da ‘Kurban Kuyusu’ olarak da biliniyor. Günümüze kadar yapılan çalışmalar sonucunda buradaki kuyulardan çıkan insan iskeletleri, altın, bakır, gümüş nesneler yağmur Tanrısı Chac’a yakarış adına kurban edilenlerin bu doğal kuyulara atıldığını gösteriyor.
Meksika’nın Chetumal kenti yakınlarındaki yemyeşil ağaçlarla kaplı koyu kral mavisi rengindeki Azul Kuyusu en çok ziyaretçi çeken yerlerden. Çok renkli ‘Bacalar Lagünü’ne yer altından kanallarla bağlı olan bu kuyunun 200 ile 300 metre çapında 90 metre yüksekliğinde olduğu söyleniyor. Yüzmek ve güzel vakit geçirmek için dünyanın birçok yerinden turisti ağırlıyor. Berrak ve temizliğiyle ön plana çıkan bu kuyular, küçük balık türlerinden deniz bitkilerine kadar birçok canlıyı tanıma fırsatı da sunuyor. Su altı fotoğrafçıları için ideal bir yer.
Coober Pedy
Güney Avustralya’nın güneyinde yer alan Coober Pedy, Avustralya’nın opal madencilik endüstrisinin merkezinde bulunan bir kasaba. Şimdilerde, Coober Pedy’nin yüzde 60 yerlisi, yerin altında yaşıyor ve kasaba sürdürülebilir yaşam anlamında bir lider olma yolunda ilerliyor. Peki, Coober Pedy kasabasını bu kadar ilginç yapan ne? Bunaltıcı derecede bir yer düşünün, öyle ki insanın kendini yerin altına sokası gelecek kadar. İşte Avustralya’nın güney kısmında taşrada yer alan Coober Pedy, tam da bu tanıma uyuyor ve genelde etraf, yerel opal madenlerden gelen ince kırmızı toz ile örtülü oluyor.
Yöre halkı daha serin, daha yaşanabilir bir hava elde etmek için, tüm yaratıcılığını kullanarak eski madenlerde hatta sığınaktan kiliseye kadar bir yer altı topluluğu oluşturmuş. Bugün, Coober Pedy halkının, yaklaşık yüzde 60’ı yerin altında yaşıyor. İşin ilginç olanı, Coober Pedy’nin kökenlerinin de yer altına dayanması. Yaklaşık 100 yıl önce genç bir çocuk, bölgede birkaç parça opal keşfetmiş. Buradan başlayan hikâye, madencilerin bölgeye akın etmesiyle devam etmiş ve böylece Coober Pedy kısa bir sürede dünyanın en geniş opal kaynağı olmayı başarmış. En parlak dönemi olan 1970 ve 80’lerde kasaba, neredeyse 1000’den fazla madenciye ev sahipliği yapmış.
Bugün ise sadece 100 madenci Coober Pedy’de yaşıyor. Opal cenneti olan Coober Pedy’nin özelliklerini ve hikayesini duymuş olabilirsiniz. Fakat bu ilginç yer altı kasabasının son zamanlarda tekrar dikkat çekmesinin farklı bir sebebi bulunuyor: o da elektrikli enerji projesi. 2017’de tanıtılan projeye göre bölgenin güneşli ve rüzgarlı havasından faydalanarak Coober Pedy’nin yenilenebilir enerjisi, şehrin ihtiyacı olan yüzde 70 enerjiyi üretiyor.
Böylece, şehrin büyük kısmına, yenilenebilir enerji sayesinde güç sağlanmış. Ayrıca Coober Pedy’deki güneş panelleri, Avustralya’yı, dünyadakiler arasında öne çıkarmayı başarmış durumda. Yazın sıcaklığın 53 derecelere tırmandığı bilinen bir yerde, bu temiz enerji kaynağı, şehri ısıtmak için kullanılan mazotun ısısından ve dumanından kurtulmasını sağlıyor. Yaklaşık 10 seneye yakın bir zamanda, opal madencilik sektörünün ortasında, Coober Pedy kendi kendine rahatlıkla bakabildiğinden dolayı şimdilerde yeni sakinlerini kendine çekmeyi başarıyor.
Derinkuyu / Kapadokya
Bir labirenti andıran Derinkuyu yer altı şehrinin tarihi MÖ 8. yy’a uzanıyor. Tarihçiler Derinkuyu’nun Hititler ya da Frigler tarafından kurulduğunu düşünüyor. Derinkuyu’nun keşfedilmesi ise yakın bir geçmişte gerçekleşiyor. 1960’lı yıllara kadar keşfedilmeden kalan şehir, bir inşaat çalışması esnasında, şans eseri ortaya çıkartılıyor.
Derinkuyu yer altı şehrinin savaş ve işgal dönemlerinde sığınak olarak inşa edildiği düşünülüyor. 18 kattan oluşan Derinkuyu, havalandırma şaftları, kuyular, mutfaklar, okullar, yağ depoları, hamamlar, şaraphane ve 20 bin kişilik bir yaşam alanı ile adeta bağımsız bir şehir olarak karşımıza çıkıyor. Saldırı riskine karşı, şehrin her girişi, tek yönlü olarak yuvarlak taş kapılarla kapatılabiliyor.