Bulgaristan sınırına kadar uzanan ve Çatalca’dan başlayan Istranca Dağları’ndaki mor yapraklı ormangülleri açtığında Trakya’ya bahar gelmiş demektir. Doğanın, yeşilin binbir tonuyla bezendiği bu mevsim, Trakya’nın bahar bayramı hıdrellezin de müjdecisidir. Trakya’daki hıdrellez kutlamalarının merkezi Edirne ve Kırklareli’dir… Hıdrellez coşkusunda Trakya rotamıza, benim de memleketim olan Kırklareli’nden başlayalım…
Kıtalar arasındaki uygarlık dolaşımlarına giden yollar üzerindeki konumuyla Kırklareli’ne ‘köprü kent’ tabiri çok yakışır. 50 kilometreyi bulan doğal kumsallara sahip kentte sahil yerleşimleri pastoral birer tablo güzelliğinde. Kıyıköy’den Limanköy’e uzanan rota, oksijen yüklü havasıyla ruhunuzu ve bedeninizi yenilemek için ideal. Bulgaristan sınırına sadece 12 kilometre uzaklıktaki İğneada’da ise sizi bir yeryüzü harikası bekliyor: Longoz ormanları. Karadeniz’le bağlantılı gölleri, dere kenarı kumulları ve subasar ormanlarıyla nadir görülen bu doğal alanda buraya özgü pek çok bitki türü yaşıyor.
Istranca’nın sembolü mor ormangülleri koruma altında.
Kırklareli, mağaracılık için de bir cennet. Demirköy – İğneada yolundan ayrılarak ulaşılan Dupnisa Mağarası’nın yaşı 3-4 milyon yılla ölçülüyor. İçinde bir yeraltı nehri saklayan mağara, 3.5 kilometreye ulaşan derinliği ve olağanüstü sarkıt – dikit oluşumlarıyla son derece etkileyici.
Kırklareli’nde yüzyıllardır kutlanan hıdrellez, tüm kenti kapsayacak ve günlere yayılacak şekilde Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali’ne dönüşmüştü. 20 yıldan fazla süredir kutlanan bu renkli festivali iki yıldır pandemi engelliyor. Mayıs ayında hıdrellezle birlikte kutlanan festivalde ünlü müzisyenler konserler veriyor, at arabası süsleme ve en güzel bahçe yarışması gibi renkli etkinlikler düzenleniyordu. Edirne’deyse hıdrelleze denk gelen 5-6 Mayıs şenliklerinin adı Kakava’dır…
Pandemi nedeniyle iki yıldır yapılamasa da ritüelleri anlatayım size: Ateşlerin yakılmasıyla başlayan şenlikler, çeşitli yiyeceklerin dağıtılması ve dans gösterileriyle sürer. Kutlamalar, tarihi Kırkpınar Güreşleri’nin yapıldığı Sarayiçi Meydanı’nda gün boyu devam eder. Edirne mahallelerinde eğlence gece yarısına dek bitmez. Kakava Şenlikleri’nin ikinci günü, Edirneliler sabah gün doğarken Tunca Nehri’nin kıyısına akın eder. Nehir suyuyla yüzlerini yıkar, daha sonra şarkılar ve danslar eşliğinde eğlenmeyi sürdürürler. Kakava Şenlikleri’ne katılanlar aynı zamanda nehre çiçek ve para bırakıp dilekte bulunur. Nehrin kıyısına evlilik dilediği için gelinlikle gelenler de olur. Trakya ve Balkan kökenli bu kutlama ve eğlenceler, 5 Mayıs akşamı başlayıp ertesi gün gece yarısına kadar devam eder.
BİLİYOR MUYDUNUZ?
Trakya; biri Enez, diğeri Vize’de olmak üzere iki Ayasofya’ya sahip. Eski bir Bizans kilisesi olan Vize Ayasofya’sı (üstte) Osmanlı döneminde Gazi Süleyman Paşa Camisi’ne çevrilmiş. Edirne’deki Enez Ayasofya’sı ise (aşağıda) Fatih Camisi adıyla biliniyor.
ÖLÜMSÜZLÜK SUYU
Çeşitli kaynaklara göre Hızır ve İlyas peygamberler ölümsüzlük suyunu aramaya çıkmış ve bu suyun kaynağını bulup içerek ölümsüzlüğe kavuşmuş. Hızır karada, İlyas denizde ihtiyacı olanların yardımına koşarmış. İşte bu yüzden her yıl hıdrellezde dilekler tutuluyor.
Hızır, İlyas peygamberlerin girmesi için evler temizlenip pencereler açık bırakılıyor. Dahası bedenler temizleniyor, en güzel giysiler giyiliyor. Ateşler yakılıp sırayla üzerinden atlanıyor. Halaylar çekilip şarkılar söyleniyor. Renkli kâğıt ve bezlere dilekler yazılıyor, gül ağaçlarının dalına asılıyor. Evlenmek isteyen genç kızlar kapı önlerine gelinliklerle çıkıyor. Çocuklar zurna ve darbukalarıyla mahalleleri coşturuyor. Tek göz bir ev hayal edenler ya da çocuklarının üniversiteyi kazanmasını isteyenler dileklerini kumsallara, yakında kumsal yoksa bahçedeki bir avuç toprağa çiziyor. Bereket ve bolluğun simgesi olan deniz suları şişelere dolduruluyor ve 41 çakıl taşıyla birlikte bir yıl boyunca saklanıyor. Dileği gerçekleşenler bir yıl sonra taşlarını dualarla geri alıyor. Hıdrellez, Türkiye’de coşkunun ve umudun adı oluyor.