Economist dergisi bu haftaki sayısında, Türkiye’nin Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları ve ailelerinin ülkeye dönüşleriyle ilgili attığı adımlara dair bir makale yayımladı.
Makalede, İstanbul Esenler’de oturan Süheyla ve Lütfü çiftinin (gerçek isimleri değil) 5 çocuğunun 2015 yılında IŞİD’e katılmasının ardından başlarına gelenler aktarılıyor.
Makalede, “Süheyla o günü çok net hatırlıyor. Çocuklarını akşam yemeğine davet etmişti ve en küçük oğlunun en sevdiği güveci hazırlıyordu. Ama o gelmedi. Dört kızı da öyle. Hiçbiri telefonuna bakmayınca, o ve eşi Lütfü, neler olduğunu anladı. Yetkililerden çocuklarının izini sürmelerini istemek için karakola koştular: Çocuklar güneye gidiyorlardı. Bir ay sonra Süheyla’nın kızlarından biri aradı. O ve kardeşleri – en küçüğü 18, en büyüğü 27 – abilerinin eşi ve küçük çocuğuyla, Suriye’ye gitmiş ve IŞİD’e katılmışlardı” deniyor.
Makalede, Süheyla ve Lütfü çiftinin 3 kızının iki yıldır Irak’ta hapishanede tutuldukları, 4’üncüsünün ise bir erkek çocuğu doğurduktan iki ay sonra hapishanede öldüğü belirtiliyor. Erkek kardeşleri Yasin’den iki yıldır haber alınamıyor. Bu yaz çift Irak’taki torunlarından ikisine kavuşmuş, çocukların bir tanesinin 1, diğerinin 2 yaşında olduğu, çocukların Türkiye’ye vardıklarında hasta oldukları belirtiliyor.
‘Cezaevlerinde 500 Türk, 700 yabancı IŞİD destekçisi var’
Makalede, Suriye’deki iç savaşın başından itibaren en az 2 bin Türk’ün IŞİD’e katıldığı belirtiliyor. Bu kişilerden yüzlercesinin savaşta hayatlarını kaybettiği tahmin ediliyor. Bazıları ise Türkiye’de bombalı eylemler düzenledi. Makalede, Türkiye’de 2015-2017 arasında gerçekleştirilen bombalı eylemlerde 300 kişinin hayatını kaybettiği hatırlatılıyor. “Bombalı saldırıları gerçekleştirenlerin çoğu Türk’tü” deniyor.
Makalede ardından şu bilgilere yer veriliyor:
“Yetkililere göre, Türkiye’deki hapishanelerde 700 yabancı IŞİD destekçisine ek olarak, 500 de yerli IŞİD destekçisi bulunuyor. Örgüte katılan yüzlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kadın, Süheyla’nın kızları da dahil olmak üzere, Bağdat’ta tutuluyorlar. IŞİD çökmeye başlayınca bazı savaşçılar Türkiye’ye gizlice döndü. Türkiye şimdi Irak ve Suriye’den dönen ve dönmeyi planlayan bu militanların, ki aralarında hem yereller hem yabancılar var, icabına bakmak zorunda.”
Emniyet: 2014’ten beri 28 büyük saldırıyı önledik
Polisin 2014’ten beri en az 28 büyük saldırıyı önlediklerini söyledikleri de makalede yer buluyor. Bunlardan bir tanesi, İstanbul’daki bir alışveriş merkezine yönelikmiş. IŞİD’in Türkiye’deki ağını genişletmeye çalıştığı belirtilen makalede bir terörle mücadele yetkilisinin sözlerine de yer veriliyor. Yetkili, “3 yıl önce kendilerini patlatmak üzere olan teröristlerin peşindeydik. Şimdi ise tedarik zincirlerini bozmaya ve finansman girişini engellemeye yönelik operasyonlar düzenliyoruz” diyor.
‘Gözaltı merkezlerinde tutulanlar yakında serbest kalabilir’
Makalede, Türkiye’nin önceden Batılı hükümetleri militanları havaalanlarında durdurmalarını sağlayabilecek istihbarati bilgiyi paylaşmamakla, şimdi ise onları Türkiye’ye atıp bırakmakla suçladığı belirtiliyor.
Yetkililere göre, yabancı savaşçı olduğundan şüphelenilen 775 kişi gözaltı merkezlerinde ülkelerine gönderilmeyi bekliyor. Makaleye göre, pek çoğu eski pasaportlarını yok etmiş durumda, konsolosluklar ise yeni seyahat belgeleri çıkarmakta oldukça yavaş. Bu kişilerden 4’ü vatandaşlıktan çıkarıldı, böylece iade edilmeleri imkansız hale geldi. Makalede, kendilerine herhangi bir suç yöneltilmeden sadece 12 ay tutulabilecek olmaları nedeniyle, yakında serbest kalabilecekleri yazıyor.
Bir yetkili konuyla ilgili, “Onlara karşı kullanabileceğiniz somut bir kanıt yoksa, onları gözaltında tutamazsınız ya da onlara karşı dava açamazsınız” diyor.
Makalede, Türkiye’nin IŞİD üyelerinin vatandaşı oldukları ülkede yargılanmaları konusunda ısrarcı olduğu, Süheyla ve Lütfü’nün tam da bunu istedikleri kaydediliyor.
Çocuklarının Türkiye’de yargılanmasını isteyen Süheyla, “Siz sınırı açtıktan sonra onlar gittiler” diyor. “Şimdi onları geri getirin. Onları istiyorsanız ömür boyu hapse ya da idama mahkum edin, ama bunu Türkiye’de yapın.”