Spor kıyafetlerin hayatımızdaki yeri gittikçe artıyor. Ülkemizdeyse bu konuda ciddi bir markalaşma halı hâkim. Karşınızda yeni nesil lokal activewear markaları…
I am love in
SAADET ÇINGIR
Sizi tanıyabilir miyiz?
Çok küçük yaşlarımda, annem dikiş makinesinin başında otururken küçük bir taburede onu izlediğimi hatırlıyorum. Boncukların, kumaşların, ipliklerin renkleri ve hepsinin harmanlanarak bir kişi için hazırlanmaları beni hep çok mutlu etti. Bu hissin peşinde akışkan bir şekilde sürüklenmeye bıraktım kendimi. Küçüklüğümden beri hayatımın tüm aşamaları beni şu an olduğum kişi haline getirdi. Doğru bir yolda olduğumu hissediyorum ve bunun için minnettarım.
Markanızı oluşturma hikayenizi anlatır mısınız?
Biz pandemi döneminde şekillenen bir firmayız. Açıkçası ben uzun bir seyahate çıkmanın ucundan döndüm. Son güne kadar biletimi iptal etmemiştim ama uçuşlar durdurulunca burada kaldım. Tabii bu süreçte bol bol pratik yapma ve kendimle kalma fırsatım oldu. Her gün meditasyon ve yoga yaptığınızı düşünün, muhakkak bir şeyler yaratmak isteyeceksiniz. Tam bu noktada iamlovein ortaya çıktı. Hali hazırda bulunan atölyemizi düzenledik ve birkaç parçayla başlayan bu yolculuk çok kısa sürede büyüdü ve çeşitlendi.
Yaz koleksiyonunu oluştururken aklınızda ne vardı?
Açıkçası artık activewear dendiğinde benim aklıma sadece spor salonunda veya bir mat üzerinde kullanılan kıyafetler gelmiyor. Bunu hissettiğim an, “Sokakta rahat olabilmek nasıl olur?” diyerek yola çıktım. Böylece pantolonlar, spor-şık body suit’ler ve tulumlar üretme isteğim doğdu. Aynı zamanda çok renkli bir bikini kreasyonu hazırlayarak hem denizde hem sporda active olmayı her ortama taşımayı hedefliyoruz.
Tasarımlarınızı öne çıkaran özellikler nelerdir?
İnsanlara bir his vermeyi seviyorum. Bu birisini seksi, rahat veya özel hissettirmek olabilir. Ön plana çıkardığımız unsur giydiğiniz kumaşların üzerinizde hiçbir şey yokmuş hissi vermesi. Hepimiz çıplak olmak istemiyor muyuz?
Markanızdan mutlaka sahip olmamız gereken hit parça hangisi?
Çok eğlenceli bir parça olan Shirring şortumuz favori ürünümüz, isterseniz yanlarından sallanan uzun ipleri bir kurdele yapabiliyorsunuz. Ayrıca Lola Ultra mini şort eteğimiz, adı üzerinde hem şort hem etek olarak iki şeyi birden sunan bir tasarım, bunlara bayılıyoruz.
Activewear kıyafetlerin sadece spor yapmaktan öteye geçmesi ve artık toplantılarda bile üzerine bir blazer’la giyilebilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Artık çok fazla vaktimiz yok, zaman sanki bizi yönetiyor ancak biz de ipleri elimizde tutmalıyız; bu yüzden bu konu altında “Her zaman her yerde” isimli koleksiyon başlığımızı vurgulamak isterim. Bir ürün her zaman her yerde kullanılabiliyorsa onu almalısınız. Bence activewear ile blazer ve topuklu uyumu hepimize çok büyük konfor sağladı.
Ayma Active
AYŞEGÜL & ZEYNEP ÜLDEŞ
Modaya ve activewear’e olan ilginiz nasıl başladı?
Zeynep Üldeş:Sektörde çalışan hemen hemen her kadın gibi modaya ilgim küçük bir kızken başladı. Atölyemizdeki kartelalardan bebeklerime kıyafet, okul defterlerime moda çizimleri yapardım. Mesleğim olarak bunu seçmemde ise atölyede büyümüş olmamın büyük etkisi var. Lisedeyken annemin atölyesinin potansiyelini fark ettim ve moda tasarımı okumaya karar verdim. Ardından da Mimar Sinan Üniversitesi’nin Tekstil ve Moda Tasarımı bölümüne kabul edildim. Okurken aktif şekilde spor yapmamın etkisiyle spor giyime ilgim başladı. Giysi Tasarımı derslerimden birinde ilk activewear koleksiyonumu tasarlamıştım. O zamanlar tabii bir activewear markası oluşturma fikri aklımın ucundan bile geçmemişti.
Markanızı oluşturma hikayenizi anlatır mısınız?
Z.Ü.: Her şey Ankara’ya geri dönmemizle başladı. Amacımız atölyemiz Ayma Tekstil’i kalkındırmaktı aslında. Atölye o sırada zor bir konumdaydı. Bir athleisure markası kurma hayali ile başlamadık yani. Hayat bizi buraya itti, biz de karşı koymadık ve her şey olması gerektiği gibi oldu. Mezuniyetimden sonra Ankara’ya atölyeye döndüm. Henüz bir planım yoktu. Annemle atölyenin mutfağında bir konuşma yaptığımızı hatırlıyorum. Annem işlerin iyiye gitmediğinden ve acilen bir şeyler yapmamız gerektiğinden bahsetti. Ben sıfırdan bir marka kurmak istiyordum ama Ayma Yoga’ya devam etme fikri o zaman en mantıklı seçimdi.
Ayşegül Üldeş: Ayma Yoga üzerinde iki sene kadar çalıştıktan sonra sadece yoga değil, her sportif aktiviteye uygun ürünler tasarlamak istediğimiz için Ayma Active ismine geçiş yapmaya karar verdik. Şimdiyse tam bir takım olduk. Birbirimizin yapamadığı işleri yapıyor, kelimenin tam anlamıyla birbirimizi tamamlıyoruz. Son iki senedir anne ve iki kızı olarak beraber çalışıyoruz. Aklımıza gelen bilumum proje üzerine kafa yoruyor, beyin fırtınası yapıyor ve markamızı geliştiriyoruz.
Markanızın hit parçası hangisi?
A.Ü.: Organik pamuk taytımız mutlaka sahip olmanız gereken bir tayt. Çünkü bu taytta yok yok. Çok rahat hissettiren bu organik pamuk parça hem ulaşılabilir hem de güzel sarıyor. Onu her şeyle kombinleyebilir ve her aktivite için giyebilirsiniz. Malzemesinin Türkiye’de yetiştirilmiş Ege pamuğu olması ve kendi atölyemizde sağlıklı ve mutlu bir ortamda dikilmiş olması da cabası…
Activewear kıyafetlerin sadece spor sırasında giyilmekten öteye gitmesi ve artık toplantılarda bile üzerine bir blazer’la giyilebilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Z.Ü.: Rahat giyinmenin artık sosyal olarak kabul edilebilir olması çok güzel tabii ki. Bütün gün rahatsız kıyafetler ve topuklularla koşuşturmanın modası geçti, artık fonksiyon ve rahatlık ön planda. Pandeminin de bu trend üzerinde büyük etkisi var. Resmi giyinmeyi, geleneksel kadınsı siluetleri ve topukluları özleyebiliriz ve belki de bu şekilde ikisinin bir orta yolunu buluruz.
Son bir yılımızı neredeyse sadece activewear içinde geçirdik, trend analizcileri bu durumun özellikle 2021’de iyice atağa geçeceğinden bahsediyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
A.Ü.: Pandemi, evden çalışma, evden okuma, dijitalleşme ve yeni jenerasyonun bu şartlarda büyümesi bu trendin hayatımızda ne kadar yer alabileceğine dair ipuçları veriyor. Fakat trend dediğimiz olgunun doğası itibariyle gelip geçici olduğunu unutmamak gerek. Her şeyin çok hızlı bir şekilde ulaşılıp tüketildiği bu çağda sanırım athleisure trendinin geleceğini de bekleyip göreceğiz.
Saúde İstanbul
GİZEM KİRACI
Sizi tanıyabilir miyiz?
Tekstilci bir aileden geliyorum. İstanbul Teknik Üniversitesi ve New York’ta bulunan Fashion Institute of Technology’de moda eğitimi aldım. Sonrasında ise radikal bir kararla 2019 yılında Saúde İstanbul markasını kurdum.
İlkbahar/Yaz 2021 koleksiyonunuzda ne gibi tasarımlar öne çıkıyor? Bu koleksiyonu oluştururken aklınızda ne vardı?
Cut-out kesimler, minimal dekolteler ve fonksiyonel parçaları bu sezon sıklıkla göreceğiz. Bununla birlikte, fermuar detayları yine sezonun vazgeçilmezlerinden olacak. Saúde İstanbul’un yeni koleksiyonu kadın arketipini betimliyor. Marka kadın olmanın verdiği gücü ve bu cesur hissiyatı çok önemsiyor. Bu hisle birlikte, rahatlığından ödün vermeden doğallığı abartısız lüksle birleştirebilmek ve feminen ama sade kalabilmek koleksiyonun çıkış noktası oldu.
Tasarımlarınızı öne çıkaran özellikler neler?
Kadın olarak birden fazla şapkamız var, birçok parçaya bölünüyoruz. Kendimize olan bağımızla ilgili sorumluluk sahibiyiz. Sağlıklı beslenmek, spor yapmak, fit görünmek ve daha iyi bir yaşam kalitesi istiyoruz. Başarılı bir iş insanı olmayı hedefliyoruz. Aileye ve gündelik yaşama dair yapmamız gereken görevlerimiz, market alışverişi yapmak, çocuğu kreşten almak, köpeğimizi gezintiye çıkarmak gibi sorumluluklarımız var. Bütün bu trafiğe ek olarak sosyalleşmek ve kendimizi mental olarak beslemek istiyoruz. Saúde İstanbul tam olarak bu merkezde yer alıyor. Sahip olduğunuz bir parça ile spor yapabiliyor, bir blazer ile kombinleyip işe gidebiliyor, sweatshirt ile tamamlayıp alışveriş yapabiliyor, stiletto ile giyip şık bir gece görünümü elde edebiliyorsunuz. Tek parça ile günü tamamlamak! İnanılmaz bir konfor değil mi?
Sürdürülebilirlik, tasarım anlayışınızda önemli bir rol oynuyor. Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Pandemi sırasında internet alışverişinin tavan yaptığı bir süreç deneyimledik. Bu sirkülasyonu yönetirken farkındalıklarımızın arttığı ve özümüze dönme fırsatı yakaladığımız bir dönemden geçtik. Benim bu süreçte fark ettiğim şey ise yoğun iş dinamiğinde koşuşturma halindeyken doğadan çok uzaklaştığım oldu. Bu konu ile ilgili neler yapabileceğime dair bir arayış içerisindeyken yollarımız Seden Soyalp ile kesişti ve kendisi Saúde İstanbul’un sürdürülebilir yolculuğunda bize ışık tuttu. Radikal bir kararla, kullanılan kumaş kalitelerini değiştirdik ve geri dönüştürülmüş kumaşlar tercih ettik. Uluslararası sertifikalara sahip kumaşları doğa dostu boyalar ile renklendirerek sezon renklerini kullandık. Etiketlerden, ürünlerin gönderildiği çantalara kadar #saudegreenteam olarak daha düşük bir karbon ayak izi oranı edinmeyi hedefleyerek tasarımlar yaptık.
Son bir yılımızı neredeyse sadece activewear içinde geçirdik, trend analizcileri bu durumun özellikle 2021’de iyice atağa geçeceğinden bahsediyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben pandemi süreci devam ederken, 2021 yılında insanların kendilerine yatırım yapacağını, doğru alışveriş alışkanlıkları edineceğini, bilinçli tüketime önem vereceklerini ve yaşam kalitelerini ön planda tutacağını öngörüyorum. Bir ürünü satın alırken sadece moda olması değil; kumaşın içeriği, üretimin etik şartlarda üretilmesi, markanın çevreye ne kadar fayda sağladığı ve kullanım çeşitliliği fazlasıyla ön planda olacak. Dünya o tarafa doğru gidiyor.
Lando Studio
EZGİ UTAN
Activewear’e ve özellikle sürdürülebilir modaya olan ilginiz nasıl başladı?
Spor, küçük yaşlarımdan itibaren her zaman hayatımın bir parçası oldu. On seneden uzun bir süredir de yoga pratiğimi hiç bırakmadım. Dolayısıyla activewear günlük yaşamımda uzun bir zamandır var. Fakat modanın yaşadığımız dünyaya ne kadar büyük bir oranda zarar verdiğini öğrenip rakamları araştırmaya başladığımda, bu meseleye çözüm üretecek ve pozitif etki yaratacak bir iş kurmaya karar verdim.
Markanızı oluşturma hikayenizi anlatır mısınız?
Doğaya ve insana zarar veren her türlü konu veya projede hep daha sürdürülebilir, yaşayan her canlıya daha saygılı alternatiflerin arayışına girdim ve sorguladım. “Bu sistemin bozukluğuna ufacık da olsa nasıl fayda sağlayabilirim?” dediğimde, yoga yaparken kullandığım kıyafetler üzerine kafa patlatmaya başladım. Yoga yaparken deri gözenekleri açılıyor, tüm beden uzuyor, esniyor, nefes alıyor fakat bizler polyester ve naylon kıyafetlerin içinde, önce doğaya sonra kendi cildimize zarar veriyoruz. Bu çok ironik. Bilinçli bir şekilde satın aldığım bir ürün dünyanın başka bir ucundaki bir çiftçinin kanser olmasına sebep oluyorsa, üreticiyi adil olmayan ve insan haklarına aykırı koşullarda çalışmaya zorluyorsa, su kaynaklarımıza ve gıdalarımıza kimyasal karışmasına neden oluyorsa, orada bir yanlışlık, bir sistem bozukluğu var demektir. Bugün tekstil endüstrisi, petrolden sonra dünyayı kirleten en büyük ikinci sektör. Bu bilgi birikimi ve bilinç Lando Studio markasını yaratmama sebep oldu.
Tasarımlarınızı öne çıkaran özellikler nelerdir?
İyi bir yoga kıyafeti sizi özgür hissettirmeli. Sizi sınırlayan tek şey vücudunuzun esneklik sınırları olmalı. Bir tayt veya büstiyer sizi bir hareketi yapmaktan alıkoyuyorsa, sıkıyorsa ve sınırlıyorsa, o kıyafetle yoga yapmanız doğru olmaz. Yalınlık ve doğallığı ön planda tutarak, kimyasal dokular olmadan da yoga pozlarına uygun olabilen, günlük kullanıma elverişli, hava alan ve esneyen ürünler yaratıyoruz.
Sürdürülebilirlik tasarım anlayışınızda önemli bir rol oynuyor. Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Lando Studio’da tüm ürünler Global Organik Tekstil Standard’ı (GOTS) sertifikasına sahip organik pamuk veya geri dönüştürülmüş (Global Recycled Standard) malzemelerden, doğaya ve canlılara saygılı bir biçimde üretiliyor. Aynı zamanda, ürünlerimizin tarladaki pamuğun yetiştirilme aşamasından, son hallerine kadar nerede, nasıl, hangi şartlarda ve kim tarafından yapıldığını karton etiketlerimizin üzerindeki QR Barkod’lar sayesinde müşterilerimiz ile transparan bir şekilde paylaşıyoruz. Dikilebilir karton etiket detayımız da çok seviliyor; etiketler çöp olmasın ve tekrardan hayat bulsun diye içlerinde fesleğen tohumu bulunuyor. Doğada çözünebilir etiketleri toprağa ektiğinizde evinizde tüketebileceğiniz bir saksı fesleğeniniz oluyor. Ayrıca ürünler paketlenirken müşterilerimizin daha sonra birçok farklı amaç için kullanabileceği doğal müslin pamuk keseler kullanıyoruz.
Yes Flâneuse
NAZLI CEMİLOĞLU
Sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul’da doğdum ardından liseyi İsviçre’de Aiglon College’de okudum. Amerika’da işletme ve ekonomi lisans eğitimlerimi Bentley University’de tamamladıktan sonra aile işimiz olan tekstil ve perakende için İstanbul’a döndüm. Yaklaşık 10 sene moda sektöründe farklı tecrübeler edindikten sonra kendi tasarım ve fikirlerimi hayata geçirerek Yes Flâneuse markasını kurdum.
Modaya ve özellikle activewear’e olan ilginiz nasıl başladı?
Her zaman yaratmaya ve tasarıma karşı ilgim vardı. Harvey Nichols ve Ralph Lauren’de çalışırken perakende tecrübeleri kazandım. İlerleyen dönemlerde, activewear üretimi yapan tekstil fabrikalarımızda işin üretim kısmını öğrenme fırsatım oldu. Yani activewear ve moda sektörünün içinde büyüdüm diyebiliriz.
Markanızı oluşturma hikayenizi anlatır mısınız?
Aslında ufak detaylarında bile anlamlar gizli bir yolculuk. Kişiselleştirilmiş, yaratıcı hediyeler vermeyi severim. Yes Flâneuse’ü kurarken hayalim, yesflaneuse.com’un ‘Kendin Tasarla’ konseptiyle kullanıcılara, kendi tasarımlarını gerçekleştirebilecekleri interaktif bir alışveriş deneyimi sunmaktı. Farklı koleksiyonlar arasından seçebileceğiniz rengarenk ürünlere birbirinden farklı aksesuar ve nakış alternatifleri sunan ve kişiye özel tasarımlar oluşturmanızı sağlayan butik bir athleisure markasıyız. Tercih ve zevkleriniz doğrultusunda yarattığınız kreasyonlarınızın sizler için en kaliteli platformlarda, sürdürülebilir ve hijyenik koşullarda üretilmesini sağlayarak, kişiselleştirilmiş Yes Flâneuse ürünlerinizi sizlere iletiyoruz.
İlkbahar/Yaz 2021 koleksiyonunuzda ne gibi tasarımlar öne çıkıyor?
Özellikle activewear bir ürün tasarlarken konfor en önemli faktörlerden biri. Sırrımız olan özel kumaşımız, farklılığını yumuşaklığıyla bir dokunuşta belli ediyor. İlkbahar/Yaz 2021 koleksiyonumuz, günlük hayata entegre edilebilecek konforlu ve spor tasarımları, ilkbahar ve yazı temsil eden canlı neon renklerle birleştiriyor. Aslında markamızın esprisi, basic bir ürüne tasarım ilave etme opsiyonunu sunarak biraz da beraber tasarlamak; biraz püskül, biraz fırfır ve voila! – bir yaz gecesi jean üzerine giyebileceğiniz eşsiz parçanız hazır.
Markanızın mutlaka sahip olmamız gereken hit parçası hangisi?
Herkesin dolabında bir Bethany tayt olmalı. Kumaşı o kadar yumuşak ki üzerinizde yokmuş gibi bir his veriyor.
Activewear kıyafetlerin sadece spor yapmaktan öteye geçmesi ve artık toplantılarda bile üzerine bir blazer’la giyilebilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Konfor performansı artırır. Mesela ofiste beni Margot tulumumuz ve bir blazer ceketle bulabilirsiniz. Günlük ve iş hayatımda, spor giyim ve spor ayakkabılar her zaman tercihim. Fermuar detaylı Aria tayt ise bir yaz akşamı deri ceketle kombinlemek için ideal bir seçim.
Son bir yılımızı neredeyse sadece activewear içinde geçirdik, trend analizcileri bu durumun özellikle 2021’de iyice atağa geçeceğinden bahsediyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu trendin 2021 yılında atak yaşıyor olduğunu senenin ilk yarısından gözlemlemek mümkün. Rahatlık ve konfor açısından ofis, ev, spor veya seyahat gibi günlük yaşantımızın her alanına dahil ettiğimiz activewear, uzun süre daha hayatımızda kalmaya devam edecek diyebiliriz.
Yazı: Serli Gazer Boyacı
ELLE Türkiye Mayıs 2021 sayısından alınmıştır.