CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “ilk defa bir ABD Başkanı’nın 24 Nisan’da, 1915’te yaşanan trajediyle ilgili, sözde ‘soykırım’ ifadesini kullandığını” belirterek, “Bu talihsiz açıklamayı hiçbir surette kabul etmiyoruz.” dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
Toplantıya ilişkin açıklamada bulunan Öztrak, Irak’ın kuzeyinde yürütülen operasyonda şehit olan Uzman Çavuş Aygün Çakar ve Hakkari Yüksekova’da şehit olan Haluk Serhat Aldemir’e Allah’tan rahmet diledi.
“Tarihini bilmeyen, kendini bilemez.” diyen Öztrak, bugünü anlamak isteyenin Osmanlı’nın özellikle son iki yüzyılını iyi bilmesi gerektiğini söyledi.
Cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçen 150 yıl içinde üç büyük felaket olduğunu, bunların Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ciddi şekilde etkilediğini dile getiren Öztrak, ilkinin 1877-78 Rus Savaşı, ikincisinin 1912 Balkan Savaşı, üçüncü felaketin ise Birinci Dünya Savaşı olduğunu anlattı.
Bu felaketleri yaşayan Cumhuriyetin kurucu kadrolarının, bu acıların bir daha yaşanmaması için elindeki son vatan topraklarına sıkı sıkıya sarıldığını ifade eden Öztrak, bu topraklarda dine, etnik kökene dayanmayan bir ulus devlet inşa etmek için büyük mücadeleler verildiğini kaydetti.
Öztrak, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesin, özellikle devleti yönetmeye talip olanların yakın tarihi layıkıyla bilmek zorunda olduğunu söyledi.
– “Bu talihsiz açıklamayı kınıyor ve reddediyoruz”
Faik Öztrak, şöyle devam etti:
“İlk defa bir ABD Başkanı, 24 Nisan’da 1915 yılında yaşanan trajediyle ilgili, sözde ‘soykırım’ ifadesini kullanmıştır. Bu talihsiz açıklamayı hiçbir surette kabul etmiyoruz.
Tarih yazmak, politikacıların görevi değildir. Hele hele bu topraklarda emperyalistlerin tahrikleriyle yaşanan ortak acıları tahrif ederek yeni bir tarih yazmak, buradan da sözde bir insanlık suçu isnat etmek, ‘bir daha olmasın’ diye ders vermek, siyasetçilerin görevi de değildir, haddi de değildir. Bu müessif açıklama, Türkiye-ABD ilişkilerine zarar vermiştir.
Güney Kafkasya’da, işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarıldığı, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan halklarının, barış, huzur ve refah içinde, geleceğe bakma arayışında oldukları bir sırada yapılan bu açıklama, manidardır. Bu talihsiz açıklamayı kınıyor ve reddediyoruz.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun resmi açıklamadan önce konunun basına sızmasıyla beraber hem ABD yönetimini hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı uyardığını belirten Öztrak, uyarıdan sonra hükümet kanadından çok “cılız” sesler çıktığını savundu.
Öztrak, şunları kaydetti:
“Oysa önceki yıllarda ABD başkanlarının bunun gibi bir açıklama yapmaması için ülkemiz çok ciddi diplomatik çabalar göstermiştir. Bu defa bunların hiçbirini görmedik. Erdoğan, sadece Biden’dan telefon beklemiştir. Üç aydır beklenen o telefon geldiğinde de ABD Başkanının bir gün sonra yapacağı bu talihsiz açıklama tebliğ edilmiştir. Ama sarayın yaptığı ilk resmi açıklama, ‘Erdoğan ve Biden haziran ayında NATO zirvesinde buluşacaklar’ olmuştur. Ardından Erdoğan, her kritik olayda yaptığı gibi uzun sessizliğe bürünmüştür. Üç gün geçti ama Erdoğan’dan hala çıt yoktur. Anlaşılan NATO zirvesinde Biden’la görüşme randevusu uğruna, en önemli milli bayramımızda, ülkemizin tarihine leke sürülmesine göz yumulmuştur.”
Türkiye’nin gayrı ciddi bir yönetimin elinde olduğunu, devlet aklıyla değil, trol aklıyla yönetildiğini öne süren Öztrak, “ABD Başkanı’na gık çıkaramayan Erdoğan’ın vekilleri trol ordularıyla saf tutmuş, sanki bu talihsiz açıklamayı CHP yapmış gibi CHP’ye saldırıyor, olmadık hakaretler ediyor. Herhalde bu vekiller, Türkiye’yi kendi reislerinin yönettiğini unuttular. CHP’nin yönettiğini sanıyor.” diye konuştu.
Ege’de, Doğu Akdeniz’de ülke çıkarlarının savunulmasında zorlanıldığını, Yunan Dışişleri Bakanının Türkiye’ye gelip hükümete parmak sallayabildiğini ileri süren Öztrak, Türkiye’nin dış politikada güvenilirliği ve aranan dost olma özelliğini yitirdiğini savundu. Öztrak, hükümetin, milli çıkarları gerektiği gibi savunamadığını iddia etti.
Öztrak, “Erdoğan’ın ‘monşer’ diyerek istiskal ettiği diplomatlarımızın 50 yıldır geçit vermediği ‘sözde soykırım meselesi’, Erdoğan’ın ehliyetsiz şahsım hükümeti elinde, kalemizde rahatça gol oluyor. Bu acizlik, diplomatlarımızın 50 yıllık emeklerini çaldığı gibi ASALA terör örgütünün şehit ettiği onlarca diplomatımızın kemiklerini de sızlatıyor. Türkiye böyle aciz bir yönetimi asla hak etmiyor.” şeklinde konuştu.
– “Merkez Bankasının altın ve döviz kasası 38 milyar dolar açık vermektedir”
Merkez Bankasının kasasındaki döviz rezervlerinin son iki yılda buharlaştığını savunan Öztrak, buharlaşan 128 milyar dolar rezervin hesabının TBMM’den kaçırıldığını öne sürdü.
Öztrak, Şubat 2019-Kasım 2020 arasında, hükümetin rezervlerdeki buharlaşmayı gizlemek amacıyla bir yıl içinde ödenmesi gereken emanet dövizleri 85 milyar dolar artırdığını iddia etti.
Aynı dönemde 43 milyar dolarlık reeskont kredisinin de Merkez Bankası kasasına girmesi gerekirken girmediğini savunan Öztrak, “Bunun sonucunda hesaplayabildiğimiz buharlaşan rezerv, toplam 128 milyar dolardır. Erdoğan buharlaşan rezervin miktarının 165 milyar dolara çıktığını açıklamıştır. 16 Nisan itibarıyla, Merkez Bankasının altın ve döviz kasası, 38 milyar dolar açık vermektedir.” diye konuştu.
– “Protokol doğruysa skandal gerçekten çok büyük”
“Hakaret ve iftira edilmemesini, şirretlik yapılmamasını” isteyen Öztrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hazine ve Maliye Bakanınızın tavsiyesine uyun. Gün gün, ne kadar dövizi, hangi kurdan sattınız artık millete açıklayın. Bir doğru, bin eğriyi düzeltir. Doğruları söylemekten kaçmayın. Önce ‘rezervler kasada’ dediniz. Olmadığı ortaya çıktı. Sonra, Merkez Bankası rezervlerinin, Hazine ve kamu bankaları eliyle, gizli saklı satıldığını itiraf etmek zorunda kaldınız. Buna dayanak gösterdiğiniz protokolü de gazeteciler ortaya çıkardı. Eğer bu protokol doğruysa, skandal gerçekten çok büyük. Bu protokol, Merkez Bankasına kanunla verilmiş görevlerini ve rezervlerini Hazine’ye, yani başında siyasetçi olan bir kuruma, devretme yetkisini vermiyor. Ayrıca bu protokolün yürürlük tarihi, imza tarihinden neden 21 gün önceye çekilmiş? Bu protokol bu 21 gün içinde acaba hangi hukuksuzluğun üstünü örtmek için yapıldı? Önce bunu açıklayacaksınız.”
Protokolün dayanağını teşkil eden yasanın, 2 Temmuz 2018’de yürürlükten kalktığını ve protokolün kadük olduğunu söyleyen Öztrak, “Bu tarihten sonra bir ek protokol yapıldı mı?” sorusunu yöneltti.
Öztrak, “Ortada dünya finans ve iktisat tarihine geçecek bir skandal ve çok büyük bir kamu zararı vardır. 2019 başından 2020’nin Kasım ayına kadar geçen sürede, dövizlerin ortalama 6 lira 28 kuruştan satıldığı anlaşılmaktadır. Oysa bugün öğle saatlerinde, serbest piyasada dolar kuru 8 lira 30 kuruş seviyesindeydi. 128 milyar doları bugün yerine koymak istesek kamu zararı 259 milyar lirayı bulacak. Bunun hesabını kim verecek?” diye konuştu.
Faik Öztrak, Meclis’te bir Araştırma Komisyonu kurulmasını, bu konuda bilgi sahibi olanların dinlenmesini istedi.
– “Kripto para skandalı giderek büyüyor”
Türkiye’de skandalların art arda patladığını söyleyen Öztrak, şunları kaydetti:
“Gri pasaport skandalı çözüme kavuşmadan, bir bakanın kendi bakanlığına mal sattığı skandalı patlıyor. Daha bunu hazmetmemişken, sarayın trol ordusundan, Erdoğan kabinesine devşirilen, geçmişte FETÖ’ye övgüler düzen yeni bakanın skandalları ardı ardına geliyor. Bu bakan devletin koruması altındaki bir çocuğumuzu ifşa ediyor. Bu da yetmez gibi el kadar çocuktan, ramazan gününde bir çikolata esirgeyerek, şahsi şovuna, mübarek ramazan ayını alet ediyor. Aynı kişi önce trol ağzıyla milletin vekillerine ağır hakaretler ediyor. Ardından dilindeki pespayeliği fark ederek, paylaşımlarını siliyor. Normal bir ülkede üç beş yılda yaşanacak bu skandallar, Erdoğan şahsım hükümetinin yönettiği Türkiye’de 10 güne sığıyor.”
Kripto para skandalının giderek büyüdüğünü, yeni bir banker skandalına dönüştüğünü dile getiren Öztrak, hükümetin alelacele, kimseye danışmadan düzenleme yaptığını savundu. Öztrak, son birkaç günde üç ayrı kripto para platformunun battığını, maddi kayıpların milyarlarca dolar olduğunun söylendiğini kaydetti.
Türkiye’nin kripto para kullanımında Avrupa birincisi ve dünya dördüncüsü olduğunu belirten Öztrak, bu platformların domino taşı gibi devrilmesinin risklerinin çok büyük olduğunu, bu yönetimsizliğin bedelinin çok ağır ödendiğini kaydetti.
Kovid-19 salgınında test sayılarının düştüğünü, günlük vaka sayılarının da 25 günün ardından 40 binin altına indiğini dile getiren Öztrak, tüm dünyada günlük vaka sayılarında başa güreşildiğini kaydetti.
Öztrak, “Aşılama çok yavaş ilerliyor. İkinci doz aşısını olan nüfusumuzun toplam nüfus içindeki payı hala yüzde 10’a bile ulaşmadı. Oysa toplumsal bağışıklık için bu oranın en az yüzde 60 olması lazım.” dedi.
– “Tarihi tarihçiler yazar, siyasetçiler yazmaz”
Öztrak, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“Eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, eşi ve kendisine ait olan şirketten bakanlığa dezenfektan satışı yapıldığı ortaya çıkmıştı. O şirket Sanayi Bakanlığından da 1,4 milyon destek almış. Pekcan’ın bakanlıkta danışmanlığını yapan kişinin de dezenfektan şirketinin bayisi olduğu ortaya çıktı. Siz bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Öztrak, “Anlaşılan tek adam vesayet rejiminin memur bakanları devleti yönetmeye değil, devleti yiyip bitirmeye gelmişler. Yapılanın hukukla, ahlakla, etik değerlerle bağdaşır hiçbir yanı yoktur. ‘Devleti şirket gibi yöneteceğiz’ diyenler işi ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır.” yanıtını verdi.
“ABD Başkanı Biden’ın soykırım açıklaması ve sonrasında Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın konuya ilişkin sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise Öztrak, şu cevabı verdi:
“Erdoğan şahsım hükümeti Türkiye’nin en haklı davalarını bile anlatamaz hale gelmiştir. Biden açıklama yapıyor, hasar oluşuyor, hasar oluştuktan sonra sözcü önümüzdeki gün ve aylarda önlem almaktan bahsediyor. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Konuşması gereken kişi kamuoyunun önüne çıksın, 50 yıldır geçit verilmeyen bu tezler nasıl oldu da bugün bu kadar rahatlıkla kabul görür hale geldi, bunu milletimizi açıklasın.”
“HDP’nin 1915 olayları ile ilgili yayınladığı bildiri için bir değerlendirme alabilir miyiz? Ayrıca eski CHP’li isimler Millet İttifakı’na ‘HDP ile ilgili net bir tutum sergilenmeli’ çağrısı yaptı. Bu çağrıya cevabınız olacak mı?” sorusuna karşılık Öztrak, “Tarihi tarihçiler yazar, tarihi siyasetçiler yazmaz. Hele hele bu toprakların siyasetçilerinin emperyalist tezlerin peşine takılması hiçbir şekilde kabul edilemez. Bunun doğuracağı sonuçları da konuşmamda ifade ettim, bizim tavrımız nettir. Ama burada sorulması gereken asıl soru AK Parti trollerinin ve milletvekillerinin üstünü örtmeye çalıştığı husus, ABD yönetiminin bu iddialarına muhatap olan Erdoğan şahsım hükümetinin neden sessiz kaldığıdır.” dedi.