Sabah gazetesi yazarı Melih Altınok, dünkü köşesinde kendisini eleştiren köşe komşusu Hıncal Uluç’a karşılık verdi.
Altınok yazısında, “Hıncal Uluç, ‘Türkiye’nin tamamı kışla olmuş da haberimiz yok, o denli mi Melih?’ diye soruyor. Şayet kimi ülkelerde olduğu üzere, okula, işyerine, konsere, sinemaya girerken PCR testi mecburî tutulursa, benim için hayat bir adım daha kışlaya benzeri.- Palavra mı söyleyeyim Hıncal Abi? Bu türlü düşünüyorum. Sen aylarca Alkent’ten çıkmasan hayatında hiçbir şey aksamaz. Fakat her gün dışarıya çıkmak zorunda olan, okula giden, mesaiye başlayan, geçimini gündelik sağlayan milyonlar var. Ve bu çok acayip, yeni, lüks bir durum değil.” niyetini lisana getirdi.
Altınok şu tabirleri kullandı:
“İşlevsel olmadıkları bilimsel olarak kanıtlandığı halde devam eden izolasyon prosedürleriyle hayatları esasen sıkıntı olan bu insanları düşün lütfen… Bir de bunun üzerine sağlıklı olduklarını kanıtlamak için haftada iki PCR testi vermeleri falan gerekecek… Yarın sırada ne var?
“Ne var canım, onlar da benim üzere aşı oluversinler, bitsin gitsin” diyemezsin… Çünkü onlar da senin üzere rasyonel bireyler… Beyinleri, iradeleri var. Kendi vücutları ya da toplum sıhhati için neyin hakikat neyin yanlış olduğuna dair en az senin kadar sağlıklı düşünebilirler. Herkes senin gerçek bulduğun bilimsel tezi onaylamak, senin üzere yaşamak zorunda mı? İnsanların farklı bilimsel tezleri hakikat bulmaya, onlara nazaran bedensel bütünlüklerini müdafaaya hakları yok mu? Yakın tarihte, DSÖ’nün, sıhhat bakanlarının, bilim şuralarının yanıldıklarına kaç kere şahit olduk? Domuz gribi ve aşı tartışmalarını hatırla.
Tamam, pandemide en çok 65 yaş üstüne yüklendiler. Yaşlıları, ihtiyarlattılar… Pek çok akranın üzere sen de korkuyorsun, anlıyorum. Lakin sen de “gençleri ve her vakit genç kalanları” biraz anlamaya çalış… “Virüsten kork, global ısınmadan kork, Antarktika’da bulunan yeni bakteriden kork, mülteciden kork, aşısızdan kork, kork Allah kork… Nereye kadar? Mevt var biliyoruz” diyenlerle azıcık empati yap… Hem de bırak…
Medyada DSÖ’yle ve resmi kurumlarla, konseylerle, ilaç kartelleriyle uygun adım yürüyen köşe muharrirlerinin ezici çoğunluğu var. Pandeminin başından beri kamu yayıncılığından anladıklarının kamu spotu olduğunu gösterdiler. Her gün maske-mesafe-temizlikaşı nakaratını elden ele yaymayı gazetecilik sanıyorlar. “Aynı gün de Sabah’ta” farklı düşünen genç bir meslektaşın, okura sesi kısılan bilim adamlarının, tabiplerinin tezlerini anlatsın. Kışla mı burası üstat?”
TIKLAYIN | Sabah müellifi Uluç’tan köşe komşusu Altınok’a: Yalnızca Kocaeli Üniversitesi değil, Türkiye’nin tamamı kışla olmuş da haberimiz yok, o denli mi Melih?