Akdeniz toplumlarında sarılmak, bir insanla bağ kurmak için sıklıkla tercih edilen bir iletişim biçimi. Yapılan araştırmalara göre, hem sarılan kişi hem de sarılanan kişide pozitif bir enerji verdiği ve bağ kurduğu görüldü. Bu noktada bu pozitif bağ fiziksel kontaktla sonrasında da devam etmektedir. Aynı zamanda bu durumlarda sarılırken salgılanan oksitosin hormonunun kemiklerin zayıflamasını önleyebileceği belirlendi…
Bağışıklık sistemini güçlendiriyor
Sarılmanın bağışıklığa etkileriyle ilgili de ilginç bir araştırma yapıldı. Araştırma kapsamında, 400’den fazla yetişkin, soğuk algınlığına neden olan bir virüse maruz bırakıldı. Bu yetişkinlerden bazıları virüse maruz bırakıldıktan sonra sevdikleri ile bolca sarıldı ve aynı zamanda hastalıkları da izlendi.
Sevdiği insanlarla temas halinde olan, onlara sarılan kişilerin vücudunda enfeksiyon gözlenmedi. Bu durumun daha ilginç yanı ise daha fazla kucaklaşanlarda hastalık belirtilerinin şiddetinin daha az olmasıydı. Yani sevdiklerinize ne kadar çok temas eder, sarılırsanız hastalık size o kadar az etki ediyor.
Kaygıları azaltır
Bilimsel araştırmalara göre 16 kadın fonksiyonel bir manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) çalışması sırasında izlendi. Daha sonra bu kadınlardan bazıları partnerlerinin elini bazıları isimsiz bir adamın elini tuttu, bazıları ise kimsenin elini tutmadı. Kadınlara elektrik şoku yaşatıldı. Kaygı uyandıran deney sırasında, eşleriyle el ele tutuşan kadınlar, bir yabancıyla el ele tutuşan ya da hiç el ele tutmayan kadınlara göre daha az stres yaşadı.
Daha mutlu hissettiriyor
Aşk hormonu olarak da bilinen oksitosin, mutlu hissetmemize yarıyor. Peki sevdiğiniz birine sarıldığınızda vücudun oksitosin salgıladığını biliyor musunuz?
Libidoyu artırıyor
Sarılmayı sadece cinsel ilişki sonrası bir eyleme dönüştürdeyseniz, çok şey kaybediyorsunuz demektir. Çünkü sarılmanın aslında cinsel isteği uyarıcı bir etkisi de bulunuyor. Bu yüzden seks öncesinde ve aslında her zaman partnerinize sıkı sıkı sarılmayı deneyin.