Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, tapu dairelerinde “yolsuzluk” döndüğünü tez ederek, “Tapu ve Kadastro’daki birtakım memurlar Kültür ve Turizm Bakanlığı’na uydurma isimlerle ihbarlarda bile bulunmuş bu nizamı…” dedi. Pehlivan, Tapu ve Kadastro’da çalışan bir kaynağı ile yaptığı görüşmeyi aktardı.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nde yıllardır çalışan bir ismin “Baktık durduramıyoruz, düzmece isimlerle bakanlığa şikâyet etmek zorunda kaldık” sözlerini aktaran Pehlivan, “Hani ne vakit kıyı kentlerinde yangın çıksa, ‘Bu işte bir rant var’ diyoruz ya… Hani daima de maalesef haklı çıkıyoruz ya… Sıkıntının en son etabında, yani tapu dairelerinde neler oluyor hiç düşündünüz mü?” diye sordu. söke escort
Pehlivan, şu sözleri kullandı:
“‘Sahte mirasçı çetesi var’ dedi. Bir örnek… Diyelim ki kimsesi olmayan varlıklı bir azınlık vatandaş hayatını kaybetti. İşte o evrede bu çete devreye giriyordu. Başta Yunanistan olmak üzere Balkan ülkeleri üzerinden uydurma evraklar düzenleniyordu. O kişinin ‘aslında bilinmeyen bir yakını olduğu’ palavrası ortaya atılıyordu. Böylelikle ölen kişinin taşınmazları devletin olacakken, o çetenin üzerine geçiyordu.
Bürokraside de ayağı olan bir kabahat örgütünden bahsediyordu kaynağım. ‘Onlara karşı gayret eden tapu memurlarının başına neler neler geldi, bir bilseniz’ diye keder yanıyordu.
Bir örnek daha… Diyelim ki bir sit alanı var ve üzerine yeni yapılaşma imkânsız. Lakin tapu memurunun önüne tüm oyun evraklarla kurgulanmış biçimde geliyor. Aslında boş bir arazi düşünün… ‘Üzerinde aslında onlarca yıldır yapı varmış da yalnızca tapusu eksikmiş’ üzere belge hazırlanıyor. Memura soruşturma tehdidiyle, gerçekte olmayan yapının tapusunu vermesi sağlanıyor.
Yani, sit alanındaki yapılaşma aslında eskiymiş üzere gösteriliyor. Böylelikle tapuyu alan kişi de oraya yapmak istediğini yapıyor. Kelamın özü; daha minare bile çalınmadan kılıfı hazırlanıyor.
Başta yazdım; Tapu ve Kadastro’daki kimi memurlar Kültür ve Turizm Bakanlığı’na geçersiz isimlerle ihbarlarda bile bulunmuş bu sistemi… Kimi vakit sonuç almışlar, kimi vakit ise kocaman bir hiç.”
