Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) tarafından hazırlanan “Covid-19 tesirinde Türkiye’de eğitim” raporu tanıtıldı. TÜSİAD’ın raporuna nazaran; Covid-19 salgını 188 ülkede toplamda 1,5 milyar öğrencinin eğitimini sekteye uğratırken, 100 milyonu aşkın öğretmen ve çalışanı etkiledi. Bu süreçte sekteye uğrayan eğitimde OECD ülkeleri ortasında Türkiye, Meksika’nın akabinde okulların en çok kapalı kaldığı ülke oldu.
Öte yandan Covid-19 salgını sonucunda 2020 yılında dünya iktisadı yüzde 3,3 daraldı. Bu ekonomik sakinliğinin sonucu olarak 7,7 milyonu kız öğrenci olmak üzere toplamda 16 milyon çocuğun okulu bırakabileceği ya da erişemeyeceği belirtildi.
Rapora nazaran yeniden hanehalkı iktisadı de salgın sürecinde çocukların dijital manada eğitime ulaşımında besbelli olurken, salgın sürecinde dijital uçurum derinleşti. Türkiye’deki okul çağındaki çocukların bulunduğu fakir hanelerde aygıtlara ve internete erişim oranı yüzde 39 olarak açıklanırken, kırsal bölümlerde yaşayan öğrencilerin yüzde 60’ının uzaktan eğitim için gerekli teknolojik ekipmanlara sahip olmadığı açıklandı.
Türkiye’de 160 bin çocuk okulu bırakabilir
İstanbul genelinde yapılan bir araştırmaya yer verilen raporda, İstanbul’da derin yoksulluk yaşayan hanelerde bulunan çocukların yüzde 11,3’ü yeni okul periyodunda okula devam edemeyeceği öngörüldü.
Türkiye’de 160 bin öğrencinin okulu bırakma riski bulunurken, 2020’de tüm dünyada 160 milyon olan çocuk personel sayısının 2022 yılının sonu itibariyle 8,9 milyon artacağı öngörülüyor.
Okulların kapalı kalması öğrencilerin gelecekteki gelirlerini düşürüyor
Raporda, salgın sürecinde öğrencilik hayatını sürdürmeye devam eden neslin, gelecekteki gelirlerine ait yapılan araştırmalara da yer verilirken; bu araştırmaların sonucunda öğrencilerin gelecekteki gelirlerinde azalma olduğu ortaya çıkıyor.
Rapora nazaran; okulların kapalı kaldığı mühlet ile öğrencilerin gelecekteki gelirleri ortasındaki bağa bakıldığında, düşük gelirli ülkelerde gelecekteki gelirde 2.833 dolar, orta gelirli ülkelerde 6.777 dolar, yüksek gelirli ülkelerde ise 21.158 dolar azalma olabileceğine işaret ediliyor.
Ek olarak, salgın periyodu neslinin, ileri seviyelerdeki eğitime ve emek piyasasına evvelki kuşaklara oranla daha az hazır olacağı da tabir edildi.
Öğrencilerin yüzde 44’ü karamsar kanılara sahip
Rapora nazaran salgın şartlarıyla birlikte okulların kapanması ve konutların apansız eğitim ortamına dönüşmesiyle öğrenciler, rol ve sorumluluklarının değişmesine ahenk sağlamak zorunda kaldılar.
Bunun sonucu olarak ise izolasyon, mesken içi gerilim, sıhhat telaşları ve belirsizlikler öğrencilerin toplumsal ve duygusal durumlarını olumsuz etkiledi.
Yalova’da yapılan bir araştırmaya yer verilen raporda; öğrencilerin yüzde 46’sının hastalığa yakalanma, yüzde 40’ının sağlını kaybetme tasası taşıdığı görülüyor.
Tekrar tıpkı araştırmaya nazaran ise öğrencilerin yüzde 44’ü karamsar niyetlere sahip olurken, yüzde 47’sinin hayatın olağana dönmesi için okulların açılmasını istediği aktarıldı.
Türkiye’de 2030 yılında 7.6 milyon iş kaybolacak, 8.9 milyon yeni iş yaratılacak
Konuttan çalışan veliler için salgın sürecinin iş ve mesken istikrarını kurmak manasında daha güç geçtiği kaydedilirken, bu süreçte bayanlar erkeklere oranla ekonomik aksiliklerden daha çok etkilendi.
Yapılan bir projeksiyona nazaran ise 2030 yılında Türkiye’de 7.6 milyon iş kaybolacak. Lakin 8.9 milyon yeni iş yaratılacak.
Rapora nazaran kelam konusu yeni işler ise günümüzde mavi ve beyaz yaka olarak isimlendirilen mesleklerden farklı olacak. Bu yeni işlerin 4 yıllık üniversite mezuniyeti gerektirmeyen işler olacağı da öngörülüyor.
“Eğitim, bir ülkenin geleceğini belirleyen en kıymetli yatırım”
Covid-19 salgınıyla birlikte eğitim hayatının tüm dünyada büyük bir değişimin içinden geçtiğinin altını çizen TÜSİAD İdare Konseyi Lideri Simone Kaslowski yaptığı açıklamada şöyle konuştu:
“Salgın sürecinde evvel ‘insan sağlığı’ denilerek süratle kapanmaya yönelik tedbirler alınırken, salgının seyriyle bir arada öngörülenden daha uzun mühlet yüz yüze eğitime orta verildi. Türkiye, OECD ülkeleri ortasında yüz yüze eğitimin yapılamadığı, okulların en uzun müddet kapalı kaldığı ikinci ülke pozisyonunda oldu. Araştırmalar yüz yüze eğitime uzunca bir müddet orta verilmesinin okul terki ve öğrenme kayıplarında artışa neden olduğunu gösteriyor. Öğrencilerin zihinsel, toplumsal ve duygusal gelişimi, psikolojileri, öğrenme kayıpları, beslenme ve sıhhat açısından takibi, ihmal ve istismarın tespiti ve müdahalesi ile gelecekteki işgücü potansiyeli üzere pek çok tesiri dikkate alındığında; eğitim bir kriz anında dahi bir ülkenin feragat edemeyeceği en değerli bahislerin başında gelmeli.
Bu anlayışla, okuldan uzak kalınan bu sürecin yarattığı tesirlerin en süratli halde tespit edilmesi ve telafi edilmesi yolunda bilgiye dayalı formda kararlı adımlar atılması son derece değerli. Yeni eğitim periyoduna başlarken önceliğimiz okulların açılması kadar, her tedbir alınarak açık tutulması tarafında de olmalı. Ulusal Eğitim Bakanlığımızın da bu istikamette kararlı olunduğunu her fırsatta lisana getirmesinden memnuniyet duyuyoruz. Eğitim hepimizin bildiği üzere geri dönüşünü uzun vakit sonra aldığımız, ancak bir ülkenin geleceğini belirleyen en kıymetli yatırım. Bugün verilen eğitimin tesirlerini bundan 15-20 yıl sonra gözlemleyeceğiz. O nedenle yanılgı yapma lüksümüz bulunmuyor.”
