AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Afganistan’da Taliban’ın ilan ettiği süreksiz hükümetle ilgili “Kapsayıcı bir hükümetin ortaya çıkmasını istek ettiğimizi tabir ettik. Şu basamakta süreksiz hükümet kuruldu. Bunun kapsayıcı olduğunu söyleyemeyiz. Bundan sonraki adımların daha kapsayıcı olma konusunda takiplerimizi sürdüreceğiz. Bayan hakları konusundaki bütün sorunları takip ediyoruz. Geçmişte yaşanan acıların yaşanmamasını temenni ediyoruz” tabirlerini kullandı. Siyasetteki ‘laiklik’ tartışması hakkında da açıklamalarda bulunan Çelik, “Biz laiklik prensibini anayasada korunması gerektiğini düşünüyoruz. Laiklik anayasadan çıkarılması üzere bir durum asla kelam konusu olamaz. AK Parti iktidara geldiğinden beri Laikliği güçlü bir formda savunmuştur. Bunun anayasadan çıkarılmasını söylemek çok bir ifadedir” dedi.
Partisinin Merkez Yürütme Heyeti (MYK) toplantısının akabinde açıklamalarda bulunan Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:
Erdoğan’ın çıkardığı kitabı
Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Daha Adil Dünya Mümkün’ kitabı yayınlandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın dünyadaki adaletsizlik, mülteci krizi, göç meseleleri, İslam aksiliği hususlarında konuşmaları vardır. Bu kitap hem Cumhurbaşkanımızın liderliğinde siyasetimizin yaklaşımları, liderlik ettiği mevzuları net bir halde anlatıyor. Global ölçüdeki ayrımcılık BM’nin meşruiyet, fonksiyonellik üzere çok önemli meseleleri var.
Sayın Cumhurbaşkanımız yüksek sesle bunları tabir etti. Artık bu ıslahat muhtaçlığı daha çok kimse tarafından dillendiriliyor. Temsildeki adaletin sağlanması üzere bahislerde bu kitapta yalnızca tenkit değil Türkiye ismine yapılan teklifleri okumak mümkün olacaktır. Bütün dünyadaki kurumların kapsayıcılığıyla ilgili çeşitli modeller ortaya konuluyor. Geçmişe nazaran dizayn edilmiş kurumlar bugünkü dünyanın gereksinimlerini karşılamıyor.
Bu çerçevede kitapta Türkiye’nin ıslahat eforlarına hangi yanıtları ürettiği detaylı halde görülecektir. Bu kitaptan elde edilen gelir AFAD’a bağışlanacaktır. Kitap çeşitli lisanlarda yayınlanacaktır.
“Mısır’la olağanlaşma süreci yaşanıyor “
Mısır’la olan bağlarda olağanlaşma süreci yaşanıyor. Mısır ülkemizin kıymetli ortaklarından bir tanesi. THY en fazla uçuşu Kahire’ye gerçekleşiyor. Tarihten gelen kardeşlik, dostluk bağlarımız, sorumluluklarımız var. İkinci toplantının Ankara’da yapılması bir kademe daha gidildiğini gösteriyor.
Doğu Akdeniz, Libya, Filistin’le ilgili gelişmeler Mısır’la konuşmamız gereken sıkıntılardır. İki kadim ülkenin daha ortaklaşan, yakınlaşan ilerlemesi memnuniyet vericidir. Afganistan’daki gündemi yakından takip ediyoruz. NATO’nun çekilmesiyle fiili güç olarak Taliban alandaki denetimi ele aldı. Büyük oranda hakimiyetini kurdu.”
“Afganistan’da hükümet kapsayıcı olmadı”
Taliban’la Ahmed Mesud güçleri ortasında birtakım çatışmalar çıkmıştı. Onlar da 5 Eylül itibariyle sona ermiş oldu. NATO dayanak misyonunun sona ermesiyle bizim askerlerimiz ülkeye dönmüş oldu. Türkiye Kabil Büyükelçiliği’ni kapatmamıştır. Oradaki herkesin dileğidir. Afganistan’ın dünya ile kontağını sağlayan son derece değerli faaliyet yürütülmektedir. Pakistan, Çin, İran büyükelçiliği de faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Kapsayıcı bir hükümetin ortaya çıkmasını dilek ettiğimizi tabir ettik. Şu evrede süreksiz hükümet kuruldu. Bunun kapsayıcı olduğunu söyleyemeyiz. Bundan sonraki adımların daha kapsayıcı olma konusunda takiplerimizi sürdüreceğiz. Bayan hakları konusundaki bütün problemleri takip ediyoruz. Geçmişte yaşanan acıların yaşanmamasını temenni ediyoruz.
Afganistan’daki süreksiz hükümete milletlerarası toplum denetimli yaklaşıyor. İnsan hakları, bayan konusunda bildirilerin tesirli olması için bağlantıları kesmek değil, alakaları sürdürerek bildirilerin tesirli olmasını sağlayabilir. Memleketler arası toplumun daha sağduyulu davranması, Afganistan’ı kendi bahtına terk etmemesi, kapsayıcı hükümet modeli, bayan hakları üzere mevzularda daha çok ileti vermesi memleketler arası toplumun mükellefiyetidir.
Okuma yazması eksik birtakım siyasetçiler Afganistan’da birtakım yaklaşım tabir ettiler. Afganistan’da devlet içinde yetkili ile görüştüğünüzde resmi görüşme yapmış oluyorsunuz. Fiili durumu götüren Taliban yetkilileri ile görüştüğünüzde fiili durumu görüşmüş oluyorsunuz. Bunlarla ilgili konuşurken derinlemesine bilgi sahibi olmakta yarar vardır.
Ne vakit Türkiye hassas bir süreci yürütüyor olsa bu istikrarlara saldırmak Türkiye’nin bu istikrarlar konusundaki hassasiyetini bozmak, birtakım bozucu siyasetler ortaya koymak konusunda harekete geçenler var. Türkiye’nin çıkarları ülkemizde yaşayan herkesin çıkarlarıdır. Bu hassasiyetleri kaşımak yerine burada yürütülen siyasete katkıda bulunmak daha değerlidir.
Bilhassa PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG/PYD’ye verilen takviye konusunda tenkitlerimizi lisana getirdik. Afganistan’da büyük ülkelerin her biri bir terör örgütüne dayanak verip vekalet savaşı yürüttü. Sonuçta kazanan terör oldu. Artık aynısının Suriye’de yapıldığını, Afganistan modellemesinin ortaya konulmaya çalışıldığını görüyoruz. YPG terör örgütüne takviye verenlere yaptığımız tenkitler taze. Fransız firması Suriye iç savaşında DEAŞ’ı desteklemiş. Bu insanlığa karşı işlenen hatalara bir örnektir.
Oradaki sivil toplum örgütleri bu işi ortaya çıkıyorlar ve sorun Fransız yargısına taşınıyor. DEAŞ’la olan bağlantıda askeri istihbarat servisinin daima gündemde olduğuna dair tezler vardır. Hasebiyle Fransız Yargıtay’ının buradaki kararı terörist kümeye verilen fonların terörü finanse etmek manasındadır. Türkiye, Suriyeli Türkmenlere yardım gönderdiği vakit Türkiye ile yasa dışı yapılarla ilgili ilişkilendirmek istemişti. Artık DEAŞ’la irtibatlı birtakım kurumlar ortaya çıkıyor. Bu mevzuyu da güçlü bir halde takip edeceğiz.”
TIKLAYIN – AKP’li Tosun: Laiklik prensibi tüm çağdaş ülkelerde olduğu üzere ya anayasadan çıkarılmalı
Soru – yanıt
(Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesi) “Türkiye Cumhurbaşkanı tabirinin kullanılmasıyla ilgili olarak yapılan tartışma daha evvelce yapılmıştı. Sayın milletvekili bunu bilgisizlik yüzünden lisana getiriyor. Ya bilgisizlik ya makûs niyet. Çok daha büyük argümanlar koyuyor. Türkiye Cumhurbaşkanı demek, Türkiye Cumhuriyeti’nin başı demektir. Türkiye Cumhurbaşkanı zati bu manaya gelir. TDK’nın sözü de Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı demek iki kere Cumhuriyet demek olduğunu söz ediyor. Türkiye Cumhurbaşkanı dediğimizde Türkiye Cumhuriyeti’ndeki cumhuriyet sözünü kullanmıyor diye eleştirilmesi bilgisizlikten kaynaklanır. Daha evvelki Cumhurbaşkanlarımız Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Turgut Özal, Ahmet Necdet Sezer, Abdullah Gül vakitlerinde Türkiye Cumhurbaşkanı olarak kullanılmıştır. YSK’nın verdiği kararda da ‘Türkiye Cumhurbaşkanı seçilmiştir’ sözleri kullanılıyor.
Fox TV muhabirinin toplantıya alınmaması
“Aldığımız kararı da eleştirebilirsiniz ancak kamuoyuna hakikat bilgi vereceksiniz. Muhabir daha evvel engellenmemiş. Daima olarak uyarıldığında cep telefonunu çıkarıp ‘Kayda alırım’ diye taciz etmiştir buradaki çalışanı. Ana haber bülteninde kullandığı sözler, imalar, ferdî atak manasına gelen şeylerin gazetecilikle ne alakası var?
Bu bahisleri şahsileştirmek istemiyorum. Biz buna her yerde karşılık veririz. Burada muhabirin davranışlarına yönelik bir sıkıntıdır. Bir yalancılık örneği olarak kayda geçsin diye söylüyorum. Bu kanal yayınını yaptı. Sözcü Gazetesi’nden Deniz Zeyrek isimli şahıs bir yazı yazıyor. Yazı baştan aşağı palavra. Benden bahsediyor, geçmişte askerlik yaptığımızda. Ortak dostumuzdan bahsediyor. Bana hakaret ediyor. Kendileri demokratmış da biz güvenlikçi imişiz. Neresinden tutarsan, tut. Röportajım yayınlanmış da tam sayfa yayınlanmamış diye sorun olmuş.
Kültür ve Turizm Bakanlığım vaktinde o zamanki Hürriyet Gazetesi’nde Devlet Opera ve Balesi’nde bir haber çıktı. O vakit palavradır dedik. Ankara ofisi İstanbul yaptı dedi, İstanbul ofisi da bu haberi Ankara yaptı dedi. Biz burada en ağır problemleri şahsileştirmemeye çalışıyoruz. Siyasetçi arkadaşlarımız kendi genel merkezlerinde bizim burada şahsın tahammül ettiğimiz davranışlarına katiyetle tahammül edemezler.
Biz hangi sorudan çekinmişiz, karşılık veremeyeceğimiz soru yok. Aşikâr sonlar içinde duruyorsak zannetmesinler ki zaaftır, zannetmesinler ki gösterdiğimiz nezaket zayıflıktan kaynaklanıyor. Yazık olan bağımsız, tarafsız gazetecilerin emeğine oluyor.
Siyasetçi arkadaşlarımıza şunu söylemek isterim, burada Türkiye’nin geçmişinden beri basın özgürlüğü ile yapılan tartışmalar, Türkiye’nin demokrasisiyle münasebeti. Kimlerin demokrat duruş sergilediği kimlerin sergilemediği net bir biçimde duruyor. Net demokrat duruş gösteren gazeteciler bu ülkenin demokrasisine büyük katkı sağlamışlardır. Güç zamanarda bedel öderken, bu süreçlerin içinde olmayanlar herkese gazetecilik, demokrasi dersi vermeye kalkıyor. Baştan aşağı palavra üzerine heyeti bir şey. Bizim kimseyle kurumsal, ferdî sorunumuz yok.
Kimi siyasetçi arkadaşlarımız önünü ardını bilmeden tek taraflı beyana atlayarak yanlış bir tavır almış oldular. Hiç kimsenin sorduğu sorudan çekilecek bir durumumuz yoktur.”
Laiklik tartışması
“Sayın Resul Tosun’un, sayın Engin Özkoç’un sözlerine katılmıyoruz. AK Parti’nin laiklik konusunda tavrı belirlidir. Laiklik prensibinin anayasada korunması gerektiğini düşünüyoruz. Bu teklife AK Parti’nin olumlu bakması mümkün değildir. Türkiye’nin rejimi büyük deneyimlerden geçerek olgunlaşmıştır.
Engin Bey’in söylediği tabiri Türk siyaseti tarafından yalanlanır. Laiklik prensibini dayatma, ideolojik baskı aracı olarak kullananlar kelam konusuydu. Merhum Parıltı Vergin hocamız bunun laiklik değil laikçilik olduğunu tabir etmişlerdi. Türkiye’nin bu mevzudaki deneyimi acı anılarla doludur. Cumhuriyetin ideali kız çocuklarının okutulmasıdır. Kılık kıyafetinden dolayı laikçilik ismine kız çocuklarımız kapılardan geri çevrilmiştir. AK Parti laiklik prensibini güçlü bir halde savunmuştur. Anglo sakson dünyadaki üzere ideolojiden arındırılmış bir sorun olarak alınması gerektiğini söz etmiştir.
28 Şubat’ta bütün o işleri yapanlar laikliği istismar ederek laikçilik olarak bunları yapıyorlardır. AK Parti laiklik kavramının çağdaş dünyada olduğu üzere korunması gerektiğini, bir barış projesi olarak kıymetlendirilmesi gerektiğini düşünmektedir. Rejimimiz pek çok kavramla ilgili deneyimleri yaşamış olgunluğa oluşmuştur.
Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi ortasındaki istikrar yeterli işlediği vakit Türkiye’nin ilerlemesi, demokrasinin korunması olmuştur. Sık sık CHP’nin tarihinde olduğu üzere laikliği bağlamından çıkararak laikçiliğe dönüştürülmesinin yanlış olduğunu tabir ediyoruz. Demokrasiye balans ayarı yapmaya çalışan demokrasi dışı güçler zahmetler yaratmıştır. Şahıslar bunu söylüyor fakat partiyi bağlamaz.
27 Mayıs’tan beri süregelen bir kahırdır bu. Fetullahçı terör örgütünün gaye aldığı prensiplerden bir tanesi tıpkı vakitte laikliktir. Sapık bir din adamı gelip, Türkiye’nin başına geçmek istiyordu. Sapık bir ideolojiyi Türkiye’nin resmi ideolojisi yapmak istiyordu. Türkiye’nin 15 Temmuz gecesi laik, demokratik bir ülke olması korunmuştur.”
Mısır’la yapılan görüşmeler
Şu evrede ayrıntı vermeyelim. Birincisi Kahire’de yapıldı, ikincisi Ankara’da gerçekleşti. O meşhur tabirle istikşafi toplantılardı bu. İştiraklerin ve ayrılıkların altı çizildi. İştiraklerin güçlendirilmesi ve ayrılıkların giderilmesi konusunda yoğunlaşıldı. Bu görüşmeler verimli bir halde devam ediyor. Kendi seyri içinde olgunlaşacak. Libya, Doğu Akdeniz, Suriye üzere bahislerde ortak bir noktaya varmayı dilek ediyoruz.
Kılıçdaroğlu’na tepki
CHP ile HDP artık yanyana duruyor ya, AK Parti Kürt sorunu üzerindeki olumsuz uygulamaları kaldırırken, çok düzgün hatırlıyorum Meclis’te en şiddetli direnişi CHP’nin küme lider vekilleri gösteriyorlardı. Hasebiyle dilek edilen şudur; keşke CHP’deki demokrat arkadaşlarımızın arayışları CHP’nin kurumsal görüşü hale gelse. Sayın Kılıçdaroğlu’nun darbe vesayet rejiminin baskısına maruz kalmış, Türkiye’nin önünü açmış AK Parti’yle ilgili olarak son derce trajik. İktidarını darbelere borçlu olunması tam bilakis bizim değil onların geleneğinde vardır. Değerlendirmeleri daha sağduyulu yapmakta yarar vardır.”