Elazığ’da 24 Ocak 2020 tarihinde meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki zelzelede ağır hasarlı binaların yıkım işleri için Elazığ Vilayet Özel Yönetimi tarafından verilen ihalelerin yöntemsiz yapıldığı argümanı tekrar gündemde. Yıkım ihalelerinin düzgün yapılmadığını belirten AKP Elazığ Vilayet Lideri Şerafettin Yıldırım, “Düzgün yapılmış olsaydı bu kadar tenkit, bu kadar dedikodu, bu kadar sorun olmazdı. Hasebiyle bir yerlerde bir yanlışlık var lakin bu arka niyetli bir yanlışlık mı yoksa adapta yapılmış bir kusur mı onun takdirini vatandaşımız koysun” dedi. Yıldırım, “Vicdanen rahat değilim, olmayacağım da zira ben insanların aklıyla dalga geçemem” sözünü kullandı.
Sivrice merkezli Elazığ’da meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki zelzelede 5 bina yıkılmış binlerce bina ise hasar almıştı. Zelzele sonrasında hasar alan binaların yıkım ihalelerinin adapsız yapıldığı argüman edilmişti. Savlara ait Kanal Fırat’ta Gündem Özel programında Zeki Akbıyık’a konuşan AKP Elazığ Vilayet Lideri Şerafettin Yıldırım, AKP milletvekillilerinin, belediye liderinin ve valinin de olduğu toplantılarda tekraren yıkım ihalelerinin şeffaf bir formda yapılması gerektiğini ve valilik makamının ve siyasi aktörlerin zan altında bırakılmaması konusunda ikazlarda bulunduğunu kaydetti.
Sözcü’den Cihan Demirdaş imzalı habere nazaran, Yıkım ihalelerinin düzgün yapılmadığını belirten AKP Elazığ Vilayet Lideri Şerafettin Yıldırım, şunları söyledi:
“Yapılmış olsaydı bu kadar tenkit, bu kadar dedikodu, bu kadar sorun olmazdı. Münasebetiyle bir yerlerde bir yanlışlık var lakin bu arka niyetli bir yanlışlık mı yoksa tarzda yapılmış bir yanılgı mı onun takdirini vatandaşımız koysun. Ondan daha öncesi şudur, siz o denli şeyler yapın ki üzerinizde şu izanlar bulunmasın. Bu sorun birçok yerden kaynaklanıyor olabilir yanlış planlamalardan olabilir. Birinci zamanlardaki yıkımlarla son zamanlardaki yıkımlar ortasında fark var. İlk zamanlardaki yıkımlarda çok süratli bir yıkım muhtaçlığı vardı. Bu süreci geçtikten sonra bir planlama yapılabilirdi bu planlamayla birlikte bilhassa vatandaşların konutlarının yıkılmasıyla ilgili kendilerine bir mühlet tanınabilirdi.
Konut sahibi kendi yerini bir yıl içerisinde kendilerinin yıkması için ve yıkımdan kaynaklanan birtakım şeylerden faydalanmaları gayesiyle süreci başlatıyoruz denilebilir süreç sonlandığında hala yıkmamışsa o vakit devlet eliyle yıkılabilirdi. Bu bir formül fakat bu yapılmadı. Öteki yıkımlarda değişik yıkım biçimleri oldu hasebiyle yıkım işiyle uğraşan müteahhitler yahut firma sahipleri vakit zaman bizlere gelip tenkitte bulundu.
Ben de onlara klasik manada söyledim lakin sorunu çözen bir söz biçimi değil. Ben onlara ‘iki İ’ye kapalıyım diyorum. Biri ihale, biri imar. Ben bu iki şeye duvar üzereyim ve ilgilenmiyorum. Lakin şahsım olarak bunu söylüyorum. Yoksa toplumda bununla ilgili birtakım sorunlar, suiistimaller, sorunlar olursa ben ne ihale makamıyım ne de ihale makamının yaptığı ihaleyi iptal edecek makamdayım.
Toplumda en ufak bir olumsuzluk, en ufak bir negatiflik ve yanlışlığın birey, kurum, yetkililer tarafından yapılmış olmasının bedeli Ak Parti’ye ödetiliyor ya da ödetilmeye çalışılıyor. Ben tekraren sayın vekillerimle birlikte hatta belediye liderimin da ve sayın valimizin de olduğu ya da farklı vakitlerde farklı bireylere ısrarla söylediğimiz yıkım ihalelerinin şeffaf bir biçimde yapılıp makamınızı da, siyasi aktörlerimizi de zan altında bırakmama üzere şeffaf bir ihale biçiminde yapalım. Vicdanen rahat değilim, olmayacağım da zira ben insanların aklıyla dalga geçemem ki bende de oturmuyor ki. Ben gerekli hatırlatmaları yapmışım fakat hesap sorucu makamda değilim.”
