Çağımızın en sevilen yazarlarından biri Gabriel García Márquez. Yaşam öyküsünü anlattığı Anlatmak İçin Yaşamak, sadece anlatmak, yazmak için yaşamış bir yazarın anılarını değil, Yüzyıllık Yalnızlık ve diğer eserlerinin oluşumuna dair izler de içeriyor.
García Márquez, hayatını, yazarlığa nasıl başladığını anlattığını kitapta kaçınılmaz olarak kendisini derinden etkileyen kitaplardan da bahsediyor.
24 kitaptan oluşan önerinin hepsinin kapaklarını buraya koymamız mümkün olmadığı için bunun yerine sadece altı kitabın kapaklarını ve Marguez’in kitaplarla ilgili düşüncelerini verdik. Meraklıları için kitapların altına satın alma linkini de koyduk.
Keyifli okumalar dileriz…
Yazarın etkilendiği diğer kitaplar ise şöyle…
Tom Amca’nın Kulübesi / Harriet Beecher Stowe, Moby Dick/ Herman Melville,Oğullar ve Sevgililer / D.H. Lawrence, Binbir Gece Masalları, Dönüşüm / Franz Kafka, Alef / Jorge Luis Borges, Tüm Öyküleri / Ernest Hemingway Ses Sese Karşı / Aldous Huxley, Fareler ve İnsanlar / John Steinbeck, Gazap Üzümleri / John Steinbeck, Tütün Yolu / Erskine Caldwell, Öyküler / Katherine Mansfield
Gabriel García Márquez
“HAYAT İNSANIN YAŞADIĞI DEĞİLDİR”
İşte, yer yer yazarın notlarıyla birlikte, “Hayat, insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır,” diyen García Márquez’i insan ve yazar olarak biçimlendiren kitaplar..
Thomas Mann – Büyülü Dağ
“Benim bugün bile kendime açıklayamadığımsa, Thomas Mann’ın Büyülü Dağ adlı romanının şaşırtıcı başarısıdır; tüm geceyi Hans Castorp ve Claudia Chauchat’nın bir öpücüğünü bekleyerek gözümüzü kırpmadan geçirmememiz için müdürün araya girmesi gerekmişti. Naptha ve arkadaşı Settembrini arasındaki felsefi atışmanın tek bir sözcüğünü bile kaçırmamak için tuhaf bir gerilim içinde yataklarımızda bağdaş kurup oturmuştuk. O gece okuma bir saatin üzerine çıkmış, sonunda alkışlarla karşılanmıştı.”
Sayfa: 881
Ulysses – James Joyce
“James Joyce’nin Ulysses’iydi elbette, sabrım tükenene kadar bölük pörçük, kavga dövüş okudum. Zamansız bir gözü peklikmiş. Yıllar sonra, uysal bir yetişkine dönüştüğümde kendime kitabı ciddiyetle yeniden okuma görevi verdim ve yalnızca içimde varlığından bir an bile kuşku duymadığım kendine özgü bir dünyayı keşfetmekle kalmadım, dilin kullanımında özgürleşmem, zamanın idaresi ve kitaplarımın yapısı konularında da müthiş bir teknik destek aldım”
Ses ve Öfke – William Faulkner
“İşte o zaman yirmi yaşında Ulysses ile Ses ve Öfke’yi okumaya yeltenmemin iki geleceği olmayan, olgunlaşmamış cüretkârlık olduğunun farkına vararak, her iki kitabı da daha basiretli bir gözle tekrar okumaya karar verdim. Faulkner ve Joyce’ta bana o zamanlar havada kalmış, anlaşılmaz, içine girilmez görünen ne varsa, korkutucu bir güzellik ve yalınlıkla önüme serildiler.”
Sayfa: 304
Döşeğimde Ölürken – William Faulkner
“Tek sesli anlatımımı, Döşeğimde Ölürken anlatımındaki betimleyici Yunan korosunda, tıpkı ölüm döşeğindeki bir adamın yatağının çevresindeki aile üyelerinin düşünceleri gibi köyün tüm sakinleri arasında dağıtarak çeşitlendirmeye karar verdim. Bir tiyatro metnindeki gibi her konuşmada karakterlerin adlarını tekrar etmeyi becerebileceğimi sanmadığım için, üç ses kullanmaya karar verdim.”
Sayfa: 222
Kral Oidipus – Sophokles
“Lisedeyken bölük pörçük defalarca okuduğum Odysseia dışında sıkıcı ve gereksiz bulduğum Yunan ve Latin klasiklerini hor görmemi [Gustavo Ibarra] tehlikeli bulur, benim için kaygılanırdı. Veda etmeden önce kütüphanesinden deri kaplı bir cilt alarak ciddiyetle bana uzattı: İyi bir yazar olabilirsin, dedi, ama Yunan klasiklerini iyi öğrenmezsen, çok iyi bir yazar olamazsın. Sophokles’in eserleriydi kitap. O andan sonra Gustavo yaşamımdaki belirleyici varlıklardan biri oldu; daha ilk okumamda Kral Oidipus kusursuz bir yapıt gibi göründü bana”
Sayfa: 56
Yedi Çatılı Ev – Nathaniel Hawthorne
“Gustavo Ibarra bana Nathaniel Hawthorne’un yaşamım boyunca bende iz bırakan Yedi Çatılı Ev adlı kitabını verdi. Odysseus’un orada oraya sürüklenişindeki özlemin alınyazısı üzerine bir kuram geliştirdik ve çıkışı bulamayarak kaybolduk. Yarım yüzyıl sonra aynı konuyu Milan Kundera’nın usta işi bir metninde çözümlenmiş buldum”
S
Ergül Tosun
Kitap sayfası için iletişim: