AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Sınır güvenliğimizi yakın ilgilendirdiği için Suriye’deki hadiseler bir diğer gündem hususudur. Bunlar MYK, MKYK toplantılarımızda yakın halde kıymetlendirilmektedir. İdlib’de barışın korunmasına son derece değer veriyoruz. İdlib’de ortaya çıkacak gerginlik yeni göç dalgaları ve insani trajediler üretecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın sayın Putin’le yaptığı görüşme önemlidir” açıklamasını yaptı.
Partisinin Merkez Karar ve İdare Konseyi (MKYK) toplantısının akabinde açıklamalarda bulunan AKP Sözcüsü Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle;
Kayıtlı istihdam 4 milyon 671 bini geçti
2020-21 yılları ortasında kayıtlı istihdamız 1 milyon 300 bin bireyden artmıştır. Bu artışla birlikte endüstrideki kayıtlı istihdam 4 milyon 671 bini geçmiştir. Bunlar bilgilere dayalı, herkesin ulaşabileceği konular. Türkiye’yi dev bir üretim üssü haline getirmenin sembollerinden birisi organize sanayi bölgelerimizin sayısının artmış olmasıdır. OSB’si olmayan kent kalmamıştır. OSB sayısı 325’e ulaşmıştır. Buradaki toplam istihdam büyük bir başarıyı ortaya koymaktadır. 2 milyon 130 bin şahsa ulaşmıştır.
Pandemi sürecine karşın OSB’lerdeki elektrik kullanım artışı buradaki çalışmanın, üretimin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanımızın bu açılışları gerçekleştirilmesi, fabrikaların açılmadığı, yatırımların durduğu biçimdeki palavra siyasetini çökerten en güçlü argümandır. Türkiye’nin her tarafındaki yatırımları parti olarak yakın bir biçimde devam ediyoruz. Bize ulaşan aksaklık olduğunda süratli bir halde hallediyoruz.
Bundan sonra OSB sayısı, parsel, üretim ve istihdamın artması konusunda yeni sayılara ulaşacağımız kuşkusudur. Etraf mevzulara dönük olarak yaklaşımlarımızı paylaştım. İnsanlığın geldiği etapta kapitalizm, neoliberalizm, yabanî yarışlar insani boyutuna dikkat edilmediği vakitte insanı, gezegeni yok edecek sonuç doğurabiliyor.
Paris iklim muahedesi
Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından altı çizilen Yeşil Kalkınma İhtilali’ni bir vizyon olarak sıkı bir formda takip ettiğimizi belirtmek isterim. Sayın Cumhurbaşkanımızın BM konuşmasında Paris İklim Mutabakatı’na yaptığı atıfla aslında dünyada pek çok yerde telaffuz seviyesinde olan süreci Türkiye’nin vizyona dönüştürdüğünü net bir halde ortaya koymuş oldu.
Orman varlığımızı arttırmaya dönük çalışmalar, millet bahçeleri projelerimiz, sıfır atık projemiz ve birçok çalışma şahsen sayın Cumhurbaşkanımız, sayın Emine Erdoğan hanımefendi tarafından yakın bir biçimde izlenerek, himaye edilmesi gözetilmektedir. Cumhurbaşkanımız Paris İklim Mutabakatı’nı Meclis’in takdirine sunmayı BM konuşmasında söylemişti.
Telaffuz seviyesinde kalmasına müsaade etmeyeceğiz, büsbütün vizyon olarak değerlendireceğimiz bir konudur. İnsan kendi eliyle yazgı arkadaşımız olan doğayı yok ediyor. Bütün bunların üretim süreçlerinde gözden geçirmesi en kıymetli mevzuların başında geliyor. Yeşil kalkınmayı güçlü bir biçimde sahipleniyoruz. Yenilenebilir güç kaynaklarının üretilmesi, pak üretim tekniklerin yüklü olarak uygulanmasının teşvik edilmesi kelam konusu olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanımız belirttiler, ulaştırmada deniz yolu ve demir yolunun hissesinin arttırılması gündeme alınacaktır. Sıfır güçlü bina standardı, hibrit araçlar, tarımda besin güvenliği önlemleri, orman ve su kaynaklarının korunması, geri dönüştürülmüş gereçlerin her alanda kullanımı teşvik ve takip edilecektir.
İklim değişikliği
İklim değişikliği insan hayatını tehdit eden bir olgu olduğu üzere gezegenimizi de tehdit ediyor. Ülkemizde gereken önlemler alınacaktır. Meteorolojik erken ihtar sistemi kurulması bunların başında geliyor. Her nesilden insanımızın, her kısımdan, her siyasi partinin yeşil mutabakatı güçlü bir formda sahiplenmesi, her tartışmanın odağına bunu yerleştirmesinin kıymetli olduğunu tabir ediyoruz.
İdlib
Hudut güvenliğimizi yakın ilgilendirdiği için Suriye’deki hadiseler bir diğer gündem bahsidir. Bunlar MYK, MKYK toplantılarımızda yakın biçimde bedellendirilmektedir. İdlib’de barışın korunmasına son derece ehemmiyet veriyoruz. İdlib’de ortaya çıkan gerginlik yeni göç dalgaları ve insani trajediler üretecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın sayın Putin’le yaptığı görüşme değerlidir.
Anayasa komitesinin yaptığı çalışmaların geldiği etapları yakın bir formda takip ediyoruz. Siyasi tahlilin tabanının korunması için İdlib dahil öbür bölgelerde barışın sağlanması sıkıntısıdır. Bilhassa Fırat’ın doğusunda terör örgütlerinin hareketleri ve ülkelerin verdiği yakın dayanağın değerlendirilmesidir.
İdlib’de ateşkes ihlallerini de kıymetlendiriyoruz. Sivillere dönük taarruzları yakından takip ediyoruz. Anayasa komitesinin çalışmalarının muvaffakiyete ulaşması kilit rol oynayacaktır. Partimizle görüşen heyetlere bu mevzudaki değerlendirmelerimizi tabir ediyoruz.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki nefret kabahatleri, İslam düşmanlığı ile ilgili hususlar partimizin gündemindedir. Dünyanın her tarafında nefret hataları, İslamofobi üzere bahislerde yapılan faaliyetleri takip ediyoruz. Son olarak maalesef üzücü bir şey. Galatasaray-Marsilya maçında Bozkurtların nefret kabahati işleyen olaylar çıkardığına dair bir Fransız milletvekili savda bulundu. İmajlar açıktır. Marsilyalı taraftarlara sevgilerimizi ileterek, Marsilya seyircisi içerisinde bir kümenin sloganlar attığı net halde görülmüştür. Galatasaray’ı destekleyen taraftarlar son derece olgun bir biçimde maçı seyretmiştir. Fatih hocamız vatandaşlarımızın haklı olarak reaksiyon verdiğini söz etmiştir.
Burada da ikili standartla karşı karşıya kalıyoruz. Kamera kayıtları var. Bir kümenin işlediği nefret hatasıdır. Marsilya taraftarını kast etmiyorum. Fransa’da İçişleri Bakanı verdiği beyanatlarda kaç tane cami kapattığıyla övünüyor. 89 caminin denetlendiğini 6 caminin kapatıldığını, belediye meclisinin karar vermesine karşın yeni bir cami imaline müsaade etmediğini övünülecek bir halde anlatıyor.
DAEŞ üzere terör örgütleriyle fiziki çabanın yanısıra ideolojik gayret de değerlidir. Bu zihniyet neden güçleniyor diye baktığımızda DAEŞ’e en çok mühimmat sağlayan şeyin İslam düşmanı uygulamalar olduğunu görüyoruz. Bilimsel çalışmalarda da ortaya çıkmıştır, insan psikoloji açısından da böyledir. Göçmenlere otoriter ideoloji ile biçim vermeye, dini ya da etnik bedellerini ayara tabi tuttuğunuz her yaklaşım karşıt teper. Asimilasyon entegrasyon sürecinin en kıymetli engelidir.
Biz entegrasyonu güçlü bir halde destekliyoruz. Asimilasyon olmadığı sürece entegrasyon desteklenmelidir. Bir demokrasi tek başına dünyada nefes alamıyor. Bu tip yaklaşımlar aslında demokratik süreçleri zehirleyen, toplumların demokratik sistemine ziyan veren hadiselerdir.
Macron reaksiyonu
Ülkemizle ilgili iftira sözkonusu olduğunda yakından takip ettiğimi tabir etmiştim. Macron Osmanlı İmparatorluğu’na atıf yaparak Türkiye’yi suçluyor. Türkiye’nin Cezayir’i siyasal hafızasını manipüle ettiğini söylüyor.
Cezayir ulusuna, devletine kiralık hafıza kullanıyor demek bir saygısızlıktır. Fransa’da evvel Cezayir’de bir devlet var mıydı deniyor. Bu da saygısızlıktır. Cezayir’in devletleşme, milletleşme sürecini Fransız sömürgeciliğine bağlamak son derece yanlış bir yaklaşımdır.
“Ege’ye kendi gölü gören bir siyasetin varacağı hiçbir yer yoktur”
Yunanistan ve Rum kısmının Ege, Doğu Akdeniz’de maksimalist davranışlarından vaz geçmesi lazımdır. Ege’yi kendi gölü gören bir siyasetin varacağı hiçbir yer yoktur. En son bir Rum gemisinin ihlali karşısında Deniz kuvvetlerimiz anında müdahale ederek geri göndermiştir. Mavi vatan kırmızı çizgimizdir, ana vatanın ayrılmaz kesimidir. Birisi çıkıp da mavi vatan kavramı saldırganlık içeriyor diyorsa, bunu da TBMM üyesi sıfatıyla söylüyorsa bunun büsbütün karşısında olduğumuzu söyleriz. Mavi vatan için her türlü çabayı verir, her türlü bedeli öderiz.
Burada tartışılması gereken Yunanistan’ın silahsız olması gereken adaların silahlandırmış olması ve silahlandırmaya devam etmesidir. Anlamaları gereken şey, o bahsettiğiniz ülkeler sıkıntı vaktinizde yanınızda olmayacak ancak Türkiye bir komşu olarak her vakit güç vaktinizde yanınızda oldu, dara düşerseniz birinci koşacak yeniden Türkiye’dir.
Burada masada çözülebilecek pek çok sıkıntı vardır. Hem Dışişleri Bakanlığımızın diplomatik yeteneği, hem Ulusal Savunma Bakanlığımızın birikimi vardır. Siz masada çalışma başlarken alanda fiili durum yaratırsanız, çok saldırgan tavır ortaya koyarsanız, o vakit alanda kuvvetlerimizin orada var olduğunu her vakit görmüş olursunuz. Yunanistan’ın aklı selimle hareket etmesi, meselelerin diplomasiyle çözülmesi konusundaki yaklaşımımıza hürmet göstermesini çok daha güzel olduğunu düşünüyoruz.
Yeni anayasa çalışmaları
Herkes yeni anayasayla ilgili görüşlerini söyleme hakkına sahiptir. AK Parti olarak rastgele bir biçimde bilhassa laiklik prensibinin anayasada yer alması gerektiğini, vazgeçilmez olduğunu tabir etmiştim. Yalnızca d üzenleme olarak değil toplumsal barış unsuru olarak anayasadaki yerini koruyacaktır. AK Parti laik devlet tertibini koruyacaktır. Demokrasi ile laiklik arasıdaki ilginin gerçek prensiplere d ayanan istikrarlı bir bağ olduğunu ortaya koyduk.
Geçmişte laiklik ismi altında demokrasiyi boğan, vatandaşlarımızın kıymetlerine saldıran, bir mengene oluşturan insanların hak ve hürriyetlerinden faydalanmasını engelleyen bir laikçilik anlayışı ortaya konmuştur. Türkiye’de demokrasiyi sakatlamak, vesayete alan açmak için uydurulmuş, maalesef Türkiye’ye karanlık günler yaşatmış uygulamaların ideolojik referansıydı.
Laiklik devlet prensibini güçlü bir formda savunuyoruz. Hem rejimimiz açısından hem toplumsal barış açısından gerekli olduğunu net bir halde pahalandırıyor, altını çiziyoruz.
Soru – yanıt
“Dünyanın çeşitli yerlerinde bir orta Fransa’da da oldu. Dava ocaklar ıbaşlığı altında vatandaşlarımızın gaye gösterildiği açıklamalar ve teşebbüsler görüyoruz. Biz genelde bu propogandanın ardında Ermeni diasporasının lobilerinin son vakitlerde FETÖ’nün teşebbüsleri olduğunu kıymetlendiriyoruz. Bu tip açıklamaları esefle karşılıyoruz. Türkiye’nin hak ve menfaatlerini koruyan, demokratik protesto haklarını korumak hiçbir formda terör tarifine girmez. Bu tip yaklaşımlar Amerikan demokrasisine ziyan verir. Terör kavramının sulandırılması bu bahisteki prensibi zaafa uğratır. Vatandaşlarımızın bu halde maksat gösterilmesini kabul edemeyiz. Bunu yapanların en azından bir tutarlılık anlayışı içinde olması lazımdır. PKK/PYD terör örgütüne verilen takviye ortadadır. Sayın Biden devrinde de bu gündem değişmemiştir. DAEŞ’le gayret ediyor diye bunlara takviye veriliyro. Fransa’da bir firmanın Fransız iç ve dış istihbaratıyla temaslı PKK/PYD terör örgütüne dayanak ve DAEŞ’le ilişkisi ortaya çıkmış oldu. Bu aynayı öncelikle kendilerine tutmalarında yarar vardır. Vatandaşlarımızın maksat gösterilmesi, yasal ve türel değildir. Büsbütün reddediyoruz.
İktidara geldiğimiz günden beri öğrenci yurtları ve öğrenci kardeşlerimizin konforu her vakit gündemimizde olmuştur. Sayın Cumhurbaşanımız kendisine brifing öerildiği vakit öğrenci kardeşlerimizin bir odada kaç kişi kaldığını yakından takip etmiştir. Biz bu bahiste iktidarlarımız devrinde devrimci adımlar attık. 8,5 milyona yakın öğrencimizin 4 milyonu örgüt öğretim içinde. Yurt yapılmamış gibisinden bir propaganda malum partiler tarafından başlatıldı. Bugün 81 vilayette 778 yurt sayısı vardır. 731 bin 261 yatak sayısına ulaşılmıştır. Özel dalı teşvik ediyoruz. 1 milyon 32 bine ulaşmıştır bu sayı özel kesimle birlikte. Neredeyse 10 katına çıkarılmış bir yaklaşım vardır.
Kamu ve özel açısından ortak kapasiteye baktığımızda İspanya’da 91 bin, Almanya’da 290 bin, İngiltere’de 550 bin. Türkiye’nin yaklaşık olarak yarısı. Yalnızca Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra inşa edilen yurt sayısı 217’dir. Bu öğrencilerimizin rahat bir biçimde eğitim öğretim hayatlarının tamamlamaları için ortaya konulan uğraşın sonucudur. Her sene öğrenciler artıyor, muhtaçlıklar değişiyor. Bütün muhtaçlıklar karşılanıyor gibisinden bir tablo ile karşı karşıya değiliz. Yeni muhtaçlıklar var.
Belediyelerimiz, valiliklerimiz talimatlandırılmıştır. Daha da fazlasını yapacağız. Her sene yeni muhtaçlıklar ortaya çıkıyor. Biz burada ne hiçbir çivi çakılmadı, yurt yapılmadı diyen palavra siyasete prestij etmiyoruz. Bir öbür açıdan bunu istismar edenleri dikkate almıyoruz. Bizim baktığımız yer öğrenci kardeşlerimizin gözüdür. Sonuçta yüksek kapasite, 10 katına çıkaracak kadar imkanlar ortaya konulmuştur. Daha fazlası da yapılacaktır. Bu ortada ortaya yeni gereksinimler çıkıyor. Sayı artıyor. Natürel ki bu gereksinimleri görmezden gelmiyoruz. Gelen her türlü talebi not ediyoruz. İlgili kurumlara yönlendiriyoruz. Ortaya çıkan muhtaçlık öncelikle sahiplendiğimiz bir gereksinimdir.”