O kişiyi unutamamanız geri dönmeniz gerektiği anlamına gelmiyor!
Kaynak: https://www.bbc.com/future/article/20200…
İlişkilerde yaşadığımız güzel anların yanında olumsuz deneyimlerimizin ardından ilişkilerimizi yürütemediğimiz zamanlar oluyor.
Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu ya da Ayrılma Kaygısı Bozukluğu olarak bilinen durumda, ilişki sürecinde bağlanılan partnerden ayrılma düşüncesi bile korku ve strese sebep olabilir.
Bu kişiler, ilişkilerinde genel olarak kaygılı ve asabi olabilirler. Sebebi ise ayrılma ve bırakılma korkusu olarak gösterilebilir. Florida Atlantic Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Morgan A. Cope, konuyla ilgili romantik ilişkilerin bazı duyguları ortaya çıkararak sona erdiğini ve bu duyguların genellikle olumsuz olduğunu belirtiyor.
“İlişkilerde geri dönme isteği, ayrılık sonrası yaşanan stresi azaltma ya da ortadan kaldırmanın çözümü olarak görülüyor.”
“Bu nedenle, ayrılık son derece üzücü olabilir ve eski sevgilinizle tekrar bir araya gelmenin mantıklı bir seçenek olduğunu hissedebilirsiniz. Akılınızda, ‘Ayrılık doğru seçenekse neden kötü hissettiriyor?’ düşüncesi canlanabilir.”
Ancak bu noktada, kimliğinizin bir parçasını daha yeni kaybettiğiniz için üzüldüğünüzü unutmamalısınız.
28 yaşındaki Hong Konglu Yannes de konuyla ilgili kendisiyle yapılan konuşmada, eski sevgilisini çok özlediğini ve mutlu anılarının sürekli zihninde olduğunu söylüyor. “Mutlu zamanlarının nostaljisi kısa sürede tüm problemlerimizi silmiş gibi görünüyordu. Bu yüzden de tekrar tekrar geri döndüm ancak düşünce yapılarımızın farklı olduğunu ve tekrar aynı şeylerin yaşanacağını biliyordum. Son ayrılığımızda onu tüm sosyal medya hesaplarımdan sildim ve bunun son olacağını biliyordum.”
Bu cümlelerinin fazlasıyla tanıdık geldiğini tahmin edebiliyoruz. Bu durumda yapmanız gereken şey ise ilişkiye geri dönmeden zamanla benlik hissinizi tekrar kazanmak olacaktır.
Nörolog Helen Fisher’ın “itiraz” olarak adlandırdığı ayrılığın ilk aşamasında reddedilen taraf, ilişkiyi bitiren kişiyi geri kazanma konusunda takıntılı hale gelebilir. Reddedilen taraflarda artan stres seviyeleriyle birlikte dopamin ve noradrenalin salgılanır. Bu da reddedilen insanların eski sevgilileriyle tekrar bir araya gelmek için dramatik jestlere başvurmalarının nedeni olarak düşünülmektedir.
Uzmanlara göre, birden fazla ayrılan ve tekrar bir araya gelen çiftler hala kimyasal olarak birbirlerine bağımlıdır, bu nedenle de bağlılık bitene kadar tam anlamıyla ayrılma gerçekleşemez.
Ayrılıklar belirsizse, insanlar ilişkide olumlu değişiklikler yaptıklarını hissedebilir ve tekrar deneyebilirler. Bağlanma teorisinde de, ebeveynlerin çocuklara yönelik davranışlarının yetişkin yaşamlarında bağlanma stillerini şekillendirdiğini ileri sürülmektedir.
Bu durum, daha sonra diğer yetişkinlere karşı güven konusunda çekimser davranışlara sebebiyet verebilir.
Güvenli bağlanma stili, sağlıklı bir duygusal iletişimi ifade ederken, endişeyle bağlanan bireyler öz değerlerinden şüphe duydukları ve yakınlığı yeniden sağlamak için büyük çaba sarf etme eğilimindedir. Kaçınan bağlılığı olan kişiler, yakınlığı reddederek duygusal olarak ulaşılamaz ve kendi kendine yeterli olarak algılanır. Bu teoriye göre, kaygılı ve kaçınmacı bağlanma stillerine sahip eşlerin birbirlerinden çekildikleri ve kalıcı olarak ayrılmakta zorlandıkları söylenmektedir.
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım…