Doğu Akdeniz Etraf Dernekleri İstekli Avukatı İsmail Hakkı Atal, “Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Komitesi 2021 raporundaki bilgilere nazaran hazırlanan projeksiyonda; 2030 yılında deniz suyu altında kalacak olan Akkuyu Nükleer Projesinden çabucak artık hemen vazgeçilmelidir. Akkuyu Nükleer Projesi, ulusal güvenlik problemidir ve 2030’da deniz düzeyi altında kalacak Akkuyu, Türkiye Cumhuriyeti halk sıhhatini ve iktisadını çöküşe götürür” açıklamasını yaptı.
Doğu Akdeniz Etraf Dernekleri İstekli Avukatı İsmail Hakkı Atal, Mersin’deki Akkuyu Nükleer Santrali için verilen Çevresel Tesir Kıymetlendirme (ÇED) onayı karşısında açılan iptal davası kapsamında yapılan eksper keşfinde, “Deniz düzeyinin yükseleceğinin söz edildiğini” anımsattı. Keşifte, nükleer santral yapılmasının bir facia olacağını belirttiklerini aktaran Atal, “Nitekim Faruk Uzel isimli bürokrat, Rus şirketin, santrali inançlı bir formda inşa edemediği ve yer berbatın altına su sızmasını engelleyemediği için santralin Türkiye için tehlike olduğunu söyleyerek 2016 yılında projedeki misyonundan istifa etmişti” bilgisini verdi.
Avukat İsmail Hakkı Atal
Atal açıklamasında şu değerlendirmeleri yaptı:
“Deniz düzeyi yükselmesinin nelere yol açacağı, 2011’de teknoloji devi Japonya’nın dahi engelleyemediği tsunamiyle, gezegen tarihinin en büyük nükleer faciası Fukushima’da olduğunda ortaya çıkmış; yetişkinlerde tiroit kanseri 29 kat, lösemi 10,8 kat, göğüs kanseri 4.2kat, beyin kanaması ve felç olayları ise 3.52 kat, çocuklardaki troit kanseri ise Fukushima’da 500 kat artmıştı.
Akkuyu projesinin halk sıhhati açısından bir yıkım projesi olmasının yanı sıra; Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik olarak iflasına da neden olacak bir proje olduğunu; nükleer faciasının Japon Hükümeti tarafından açıklanan resmi maliyetinin 250 milyar dolar iken facianın dolaylı tesirleriyle birlikte toplam maliyetinin 1 trilyon doları bulduğu belirlendi.
5.12.2016 tarihli keşif sırasında TBB Etraf Hukuku Komitemiz, Metin Feyzioğlu tarafından cebren ve hileyle dağıtılmadan evvel TBB’nin istekli avukatı olarak vazife yaparken; NASA’nın tespitlerine nazaran buzulların erimesi nedeniyle deniz düzeyinin yükseldiğini, bu sürecin aritmetik artış eğrisinden geometrik artış eğrisine sıçramak üzere olduğunu, deniz düzeyi kalıcı olarak yükseldiği takdirde Akkuyu Nükleer Santrali’nden Akdeniz ekosistemine karışacak radyoaktivitenin 500 milyon insanın hayatı için felaket oluşturacağını anlatmış, ülkemize ve insanlığa karşı sorumluluğumuz gereği vazifemizi yerine getirmeye çalışmıştık.
“Dava açmıştık”
Keşiften sonra tamamı profesör 15 kişilik eksper hakkında, ‘Görevi berbata kullanma ve misyonu ihmal’ savıyla uzmanlık vazifesinden yasaklanmaları ve YÖK Kanunu kapsamında cezalandırılmaları talebiyle Ankara 13. Yönetim Mahkemesi’nde 2021 /1882 Temel sayılı davayı YÖK’e karşı; Gazi Üniversitesi Rektörlüğü’nün Gazi Tıp Fakültesi Dekanı Halk Sağlıkçı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan hakkında soruşturma açılmaması kararına karşı da Ankara 12. Yönetim Mahkemesi’nde 2021/2040 Temel sayılı davayı açmıştık.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni çöküşe götürür”
Bugün gelinen noktada, evvelce belirlenmiş olan zelzele, soğutma suyu sıcaklığı ve 56.000 ton nükleer reaktör tartısı binmeden çatlayan yer betonu riskinin üstüne, 5.12.2016’da keşifte belirttiğimiz deniz düzeyi yükselmesi riski bilimsel olarak somutlaşmıştır.
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Komitesi 2021 raporundaki bilgilere nazaran hazırlanan projeksiyonda; 2030 yılında deniz suyu altında kalacak olan Akkuyu Nükleer Projesinden çabucak artık ivedilikle vazgeçilmelidir. Akkuyu Nükleer Projesi ulusal güvenlik meselesidir ve 2030’da deniz düzeyi altında kalacak Akkuyu, Türkiye Cumhuriyeti halk sıhhatini ve iktisadını çöküşe götürür.”