Mehmet Eymür, 1970’li yıllardan bu yana Türkiye’nin geçtiği kritik virajlarda bir biçimde yer alan, isminden kelam ettiren, bir istihbaratçı olarak yaşananlarla ilgili bilgi sahibi olan ya da bilgi sahibi olduğuna inanılan bir isim.
“Z nesli” olarak nitelendirilen genç nesil, tahminen uzun yıllardır etkin misyonda olmadığı için Eymür’ü gazetelerde, televizyonlarda fazla göremedi. Lakin yakın tarihe biraz ilgisi olanlar, Susurluk’tan Ergenekon’a, faili meçhul cinayetlerden silah kaçakçılığı operasyonlarına kadar uzanan, Türkiye siyasi tarihine damga vuran olaylar ve skandallarda Eymür’ün isminin de kesinlikle ya özne ya şahit olarak yer aldığını biliyor.
Mehmet Eymür’ün tanıklıkları kıymetli. Meslek hayatı boyunca, göz önünde bir istihbaratçı olan Eymür, kitapları, yazıları, açıklamaları ile daima gündemde oldu. Lakin uzun vakittir sessiz. Buna karşın, Sedat Peker‘in açıklamalarıyla birlikte, 80’li yıllardan bu yana Türkiye’nin ve kendisinin gündeminde olan isimlerle ilgili tezleri yakından izliyor. Daha evvel yaptığı, “cinayetlere” ait tanıklıkların ciddiye alınmaması nedeniyle kaygılı.
Eymür’ü, yine görülmeye başlanan Mehmet Ağar‘ın da ortalarında olduğu 19 sanığın, 90’lı yıllardaki 18 faili meçhul cinayetle ilgili olarak yargılandığı davada, geçmişte yaptığı tanıklığı sormak için aradığımda, geniş bir söyleşi yapma umudum çok yoktu. Lakin Eymür, ileri bir tarihte görüşebileceğini söyledi. Buna karşın kararından vazgeçeceğini düşünüyordum. Buna karşılık, benim için daima kaleme aldığım faili meçhuller, yargısız infazlar ve azaplarla ilgili olarak, bu tezlerin merkezindeki isimlerden biriyle görüşebilmek, artık faal misyonda olmasa da mühimdi.
İlerleyen günlerde tekrar aradığımda görüşmeyi kabul etti, fakat güvenlik gerekçesiyle manzaralı biçimde yapmak istemediğini aktardı. Bu nedenle, söyleyişi birinci konuşmamızdan yaklaşık iki ay sonra, Eymür’ün hayatını sürdürdüğü yerin hayli uzağında, gözden uzak bir yerde yapabildik.
Söyleşi öncesinde kendisini rahatsız edecek hususları da soracağımı vurguladığımda, “İstediğinizi sorun” cevabını verdi. Ayırdığı mühlet içerisinde, azap, yargısız infaz, faili meçhuller, Yeşil üzere katillerle olan münasebetleri, yeraltı dünyasıyla olan temasları, siyasilerle olan yakınlığı dahil her başlığı sormaya çalıştım. Çok az soruyu karşılıksız bıraktı. Bugüne ait sorularda daha temkinli, geçmişe ait sorularda daha rahattı. Mehmet Ağar’la isminin “iki Mehmet’in rekabeti” halinde anılmasına ve Çiller Özel Örgütü denilen yapının kesimi olduğuna yönelik argümanların sürmesine ise tepkiliydi. Eymür’ün röportajda ismini verdiği, hakkında argümanlarda bulunduğu isimlerin elbette cevap hakları gizli. Sütunlarımız bu cevaplar için de sonuna kadar açık.
Lakin bir periyot MİT’in Kontrterör Dairesi’ni yöneten ismin, bilhassa faili meçhul cinayetlerle ilgili kelamlarının kesinlikle yargı tarafından dikkate alınması ve kapsamlı biçimde araştırılması gerekiyor.
Birinci kısmını bugün paylaştığımız söyleşinin ikinci kısmı yarın yayımlanacak.
Sedat Peker’le müsabaka
– Bugünden başlayalım… Sedat Peker ile ilgili olarak, “Mehmet Ağar’ın tosunlarından biriydi” formunda sözünüz vardı faili meçhul cinayetler davasında. Ne üzere bir bağı vardı ve bugün değişen ne oldu? Peker’in açıklamaları hakikaten yalnızca aile hassasiyetinden mi kaynaklanıyor? Sistemin dışına çıkartılmasının nedenleri ne size nazaran?
Bu türlü dedim lakin “O yıllarda yaşım şu kadardı” diye düzeltme yaptı Sedat Peker. Geçmişte bir sefer karşılaştım kendisiyle. Bir akrabanın meskeninde karşılaştık tesadüfen. Benim yazılarım vardı o vakit. İsmi geçiyordu. “Ben artık iş adamı oldum” dedi. “İş adamı ardında 30 bireyle gezmez” dedim. “İş adamı olmanı temenni ederim lakin bugünkü durumun benzemiyor” dedim. O denli bir konuşmamız geçti. İddiamdan fazla okuyan bir adam. Öbürleri üzere değil pek. Hitabeti de güzel. Natürel kendi de zati söylüyor. Pirüpak bir adam değil. 15 Temmuz’dan sonraki açıklamaları vs. Bunlara bakmak lazım. E kendisi de dehşet iklimi yaratmak için bunları yaptım, diye açıklıyor. Devlet bu türlü insanları neden kullanır… Olağanda olmaması lazım…
– Mehmet Ağar’la olan ilişkisi… Ya da bilgi aldığı kaynaklar için ne dersiniz?
“Amerika şunu diyecek de cemaat yapmayacak, mümkün mü?”
– Fakat açıklamaların bir nedeni ve bağlamı olmalı. Argümanları derin bir yapılanmaya işaret ediyor…
Çok konuşmak istemiyorum. İkimizi de külfete sokmak istemem. Geçenlerde “Ortalık karışacak” dediğimde de tartışıldı. Ben bunu 25 sene evvel de söyledim. Mehmet Ağar’ların vaktinde söylediğim şey. 25 sene olmuş. Kanunsuz güç varsa ortada her şeyi yapar. Her şey olur. Mehmet Ağar’ı “iki Mehmet kavgası” yapan millet, birçok şeyi görmezden geldi. Bugüne kadar geldiler. E geldik bugüne. Artık durumu külfetli olağan. 18 cinayetten yargılanıyorlar.
– 15 Temmuz’dan itibaren yaşananlara ait konuşuyor Peker. Ki kendisi de hem o günün hem sonrasının aktörlerinden biri… Siz 15 Temmuz’a ve sonrasında yaşananlara nasıl bakıyorsunuz? Cemaat MİT tarafından fark edilmemiş bir yapı mıydı? Bu mümkün mü?
Bence bundan çok diğer yere bakılmalı. 15 Temmuz şimdi çözülmedi tam olarak. Çok sual var. MİT’in ilgili kısmında kesinlikle bir rapor vardır geçmişte cemaatle ilgili elbette. Burada cemaati suçlamak bence aslı bırakmak demek. Amerika’yı bırakmak demek. Gerisindeki güç kıymetli. Amerika, şunu diyecek de cemaat yapmayacak, mümkün mü? Cemaat istediği üzere davranabilir mi? Bu bağlamda bakmak lazım. Çok soru var. Mesela Adil Öksüz. Hâlâ yok ortada. Ben öldürülmüş olabileceğini de düşünüyorum. Olağan değil.
“Ben yazdıkça Ağar güçlendi”
– 18 faili meçhul cinayetle ilgili davada verilen beraat kararı İstinaf Mahkemesi tarafından bozuldu. Ağar ile Susurluk skandalı periyodunda Özel Harekât’ta yer alan polisler yine yargılanıyor fakat yargılama çok da iç açıcı başlamadı. Siz bu cinayetleri anlattınız. Tarık Ümit cinayetini, öldürülmeden evvel size verdiği sırları. Listeler verdiniz mahkemeye… O devirde kıymetli bir görevdeydiniz. Sizin sözleriniz, kanıtlarınız tesirli olmadı mı?
Kelamım para etmedi. Ben o periyottan itibaren yazdım. Raporladım. Anlattım. Herkes espriyle rica ediyordu. “Bizi de yaz da yükselelim” diye. Ben yazdıkça Mehmet Ağar güçlendi. Ben bunları yazdım, rapor ettim. O kadar enteresan bir şey ki bu… Menfaatler değerli. Şu an ise biraz sıkışık bir periyoda girdi diye iddia ediyorum.
– Sizin Ağar’la tanışıklığınız çok eskiye dayanıyor…
Mehmet’le (Ağar) benim aram tanıştığımız vakit güzeldi. O vakit bekârdım. Ankara’ya geldiğinde gelir benim meskende kalırdı. Sonra hem ben hem Hiram Beyefendi (Abas) merhum, kendisine çok nasihat ettik. Benden küçüktür. “Yanlış yapıyorsun, yanlış beşerlerle geziyorsun” dedik. “Başbakan da geziyor” dedi. “O siyasi adam, sen polis müdürüsün” dedik.
– Abdullah Çatlı mı kast ettiğiniz?
Onlar da var. Bir sürü öteki alakaları de vardı. Kaçakçılar, maçakçılar, bilmem neler. Yavaş yavaş uzaklaştık ondan sonra. Baktık ki yollarımız başka. Hiram Beyefendi de çok uyardı. Hiram Beyefendi de parayla bağı olmayan biriydi. Kalmadı o denli adamlar artık.
“Yeşil’in otomobilini bulduk, sürücüsü de kayıp”
– Siz Yeşil ismiyle bilinen Mahmut Yıldırım’ı, JİTEM’den uzaklaştırılınca MİT’e aldınız. O da faili meçhul cinayetler davasının sanıklarından… Yaşıyor mu Yeşil?
Zannetmiyorum. Oğlu ile falan konuştum. Herhalde parayı bölüşenlerden biri temizledi onu. Ortadan kaybolduğu vakit. Bayağı aradık o vakit. Otomobilini Bahçelievler’de bulduk. Sürücüsü vardı o da ortadan kayboldu.
– Oğlu yaşadığını söylüyor…
Yok, onu çok kullanan oldu. Yaşasa bizden kaçacak bir nedeni yoktu.
– Cem Ersever’i o mu öldürdü?
Zannedersem o öldürdü. Yok diyordu lakin. “Ben yapmadım” dedi. Fakat yaptığını da söylerdi genelde. Cem Ersever için yapmadığını söyledi. Ancak sanıyorum o öldürdü.
“Bize düzgün adam lazım değil ki… Yeşil yürekli bir oğlandı”
– Siz niçin Yeşil üzere biriyle çalıştınız?
Teşkilattaki bir arkadaş söyledi. “Bölgeden çıkartıldı” dedi. “Sizin yurtdışı faaliyetlerde kullanırsınız” dedi. Aslında birinci bizim elemanımız olmuş. Elazığ’ın elemanı. Askerlerle temas kurunca bizimkiler bırakmış.
– Gerçek bir katil halbuki, siz nasıl görüyordunuz?
Yürekli bir oğlandı. O denli adamlar çok. Mardin’de de Binno diye eski eşkıya elemanımız vardı. Millet korkar mağaralara girmeye, askerler falan, bunları sokardık daima.
– Yeşil üzere öbür isimler var mı?
Olağan artık bize düzgün adam lazım değil ki. Düzgün adam neyin haberini getirecek. Bir faaliyetin içerisinde olan adam aslında kirli adamdır.
“JİTEM gerçek elbette, Veli Küçük beni çok hayal kırıklığına uğrattı”
– Bugünden 90’lara baktığınızda bir yandan siz (MİT) operasyon yapıyorsunuz, asker var, polis var. Fakat bir de JİTEM var. Hâlâ tam olarak kabullenilmeyen… JİTEM gerçek değil mi?
Gerçek elbette. Evet. Veli Küçük’ü de uygun tanırım. Çok beni hayal kırıklığına uğratan bir insan. Bir kez Perinçek kümesinden. O benim için büyük bir eksi. Yanlış işlere giriştiler. JİTEM, şu bu falan filan. Benim ona çok güzelliklerim vardır.
– JİTEM sizce yanlış mıydı?
Olağan yani… Meslek hayatımda şunu gördüm ben. En şikâyetçi olduğum bireyler asker bireyler oldu. Ben askerleri çok severim. Asker çocuğuyum. Bunlar köyden gelen, açılan genç kızlara benziyor. Birliklerinden çıkınca sivil hayatta ansızın değişiyorlar. Bizdeki askerlerin hepsiyle sorunum oldu. Benim yakınımda çalışan Yavuz Ataç, Kaşif Kozinoğlu, Korkut Eken vardı. En sevdiklerimden biri Korkut’tu. Hüzün vericidir bugünkü durumu. Artık 18 kişinin cinayeti nedeniyle yargılanıyorlar. Ne kadar ağır bir şey?
“18 kişiyi devlet vazifelileri, para için öldürdü”
– Bu 18 kişiyi devlet mi öldürdü?
Evet işte. Ayhan Çarkın’ın tabiriyle yapıldı bu dava…
– Çarkın o denli diyor lakin siz de çok faalsiniz o devirde, vazifelisiniz? Daha 90’larda bu çete tarafından bu cinayetlerin işlendiğini biliyordunuz anlatımlarınıza nazaran? Rapor ettiniz mi bunları?
E doğal. Tarık Ümit’ten aldığım listeleri falan verdim daima. Bizde çalışan Kaşif Kozinoğlu (Ergenekon operasyonu sırasında cezaevinde ölen eski MİT mensubu) bu kümeyle çalışanlardan biriydi mesela. O da içlerindeydi. Yavuz Ataç diğerdi. O Amerikalılarla bilinmeyen münasebetler, Çakıcı’yla bağlantılar içindeydi. Olağan ben bu cinayetleri rapor ettim. O raporları tarzına uygun biçimde verdim.
“Benim gözümde devlet her şeyi yapabilir, yasaldır, lakin menfaat varsa”
– Mahkemede, “Tarık Ümit cinayetleri anlattığında, kendisinin de cinayet işlediğini söylediğinde, devlet için yaptığını düşündüm” demiştiniz.
Devlet benim gözümde her şeyi yapabilir. Yasaldır. Benim için bu türlü. Lakin işin içinde menfaat varsa… “Bu kadar para ver yoksa seni öldüreceğim.” Bu beşerler maalesef bu türlü öldürüldü.
– Sizin kuşkunuz yok anladığım kadarıyla…
Hiç kuşkum yok.
– Bu kadar açık ispatlar var. Çetenin içinden olan Çarkın konuşuyor… Sizin üzere bir isim listeler sunuyor, rapor ettiğinizi söylüyorsunuz, niçin dokunulamadı?
Evet, Çarkın, “Onlar yedi, biz aç kaldık” diyor zati. Bu devlette olan kimi şeyler komedi… Çiller Özel Örgütü’nü biliyor musunuz. Mesela yok o denli bir şey.
– Ancak periyodun başbakanı Tansu Çiller de isim listesi açıklamadı mı, o listedeki isimler öldürüldü.
O Mehmet Ağar’ın etkisidir. (Tansu) Çiller’in kendi bilgisiyle yaptığını sanmıyorum. Pirüpak olduğunu söylemek istemem, fakat Çiller Özel Örgütü büsbütün palavra… 700 kişilik küme varmış, bunların hepsi yanlış.
– Size Çillerler ulaştı mı, bize istihbarat gelmiyor diye, görüşüyor muydunuz?
Ben Özer Çiller‘le görüşüyordum. Sönmez Köksal’ın (dönemin MİT Müsteşarı) bilgisi dahilinde. Sönmez Beyefendi yanına gittiğinde ayakta bekletmiş, Sönmez Beyefendi bayağı bozulmuş. Gitmek istemiyordu. Teşkilatla ilgili kimi şeyler vardı. İmzalar, yazılar. Benden gitmemi istiyordu Sönmez Beyefendi. Ben Özer Bey’le görüşüp onları söylüyordum. O da hanımına söylüyordu. Bu türlü yaptırıyordum. Benim alakam bu. Özel bir talepleri olmadı. Ancak onların devrinde MİT’e geri döndüm. Hâlâ Çiller Özel Örgütü diye kitap satıyor Doğu Perinçek. O hususta Sönmez Bey’in de büyük yanlışı var. Bizim Mikdat Alpay‘ın yazdığı bir rapor güya bunu teyit eder üzere çıktı. Sönmez Bey’in de kusuru var, imzalamış bu raporu. Mikdat Alpay, Perinçek’le işbirliği yaptı. Hakikat düzgün okumamış Sönmez Beyefendi. Çiller de tazminat kazandı 2 milyon lira o kitaptan. Lakin hâlâ satışta… Benim bu Çiller Özel Örgütü’nün başında olduğumu söylediler. Düşünün. Metin Dalman isimli gazeteci Alman medyasına bunu verdi. Mikdat Alpay’ın adamı bir MİT elemanı Dalman. Bu türlü çalıştılar. Mutlaka bu türlü bir yapılanma yok. Benim Çiller Örgütü diye bir örgüt başında olmam, Çatlı ile Ağar ile bu örgütü yönetmem mümkün olabilir mi?
“Çatlı, uyuşturucu işi için ‘Mecbur kaldık, aç mı yaşayalım’ dedi”
– Abdullah Çatlı ile Mehmet Ağar alakası neydi? Çiller bilmiyor muydu bu bağlantıyı, Çatlı’nın aranırken bu işlerde kullanıldığını?
Çiller biliyordu herhalde. Çatlı ile de münakaşam oldu. Bebek’te bir restorana getirmişti biri. Dedim ki uyuşturucu işi yapıyorsunuz. O vakit yurt dışında yaşıyorlardı. “E biz mecbur kaldık, aç mı yaşayalım” dedi. “Öteki iş yapamayacak mısın” dedim. Münakaşamız oldu.
– Çatlı kim o sırada, sıfatı neydi, sizinle de görüşebiliyor…
– Devlet niçin buna gereksinim duyar?
Çatlı, kullanılabilir natürel lakin kimin kimi kullandığı kıymetli. Buna dikkat etmeniz lazım. Yanlış adamları seçmişler bence.
– MİT’in işi bitince Ağar’a mı geçiyor bu grup?
Evet, onlar birebir grubun adamları oldular. “Çiller cinayetleri biliyordur, lakin Ağar kim bilir nasıl takdim ediyor”
– Çiller bu cinayetlerden haberdar değil miydi?
Biliyordur. Lakin Mehmet Ağar kim bilir nasıl takdim ediyor? Ağar bunlara pasaport veriyor, yetki veriyor.
– Siz bu gruptan yalnızca Tarık Ümit ve Yeşil’i mi tanıyordunuz?
Birçoğunu bilirdim. Ben iki kıymetli yerde çalıştım. Biri kaçakçılık. Bir de terör konusunda çalışmam var. Bilirim.
– Rapor ettim, diyorsunuz lakin bir şey yapılmamış. Rapor ettiğiniz yer MİT Müsteşarlığı, hükümete bağlı. O raporda hükümetin bakanı bu işin içinde diyorsunuz…
Mehmet Ağar üzere bir İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü olursa… Tekrar ayakta kalmamız bu kadar muvaffakiyet. Açığım yok ondan. Açığım olsa duman etmişlerdi. Mehmet Ağar uğraştı benimle, uğraşmaz olur mu? Yeşil’i aldılar, azap yaptılar. Orhan Taşanlar (eski Ankara Emniyet Müdürü) gece aradı, “Adamınızmış, alın bunu” dedi. Ben “Adamımız değil, hatası varsa cezasını verin” dedim.
– Ancak Tarık Ümit ortadan kaybolunca Ağar’ı aradınız?
Amcası arıyor, kızı arıyor beni. Adam kayıp. MİT’in adamıydı. Sağlam ayakkabı değildi. Şahsen cinayet işlediğini de söyledi. Ben bunu da rapor ettim. Ağar’ı da aradım. “Bakayım” dedi.
– Siz bu raporları MİT Müsteşarı’na mı veriyordunuz, o sürece koymuyor muydu?
Olağan, müsteşarlığa. Belgeye giriyor… Ne yapacaksınız devlet çarkı dönmüyorsa, adalet sistemi işlemiyorsa… Ben bunun rahatsızlığını daima duydum…
“Perinçek maksat gösterdi”
– Hiram Abas’la çok yakındınız. Bugünden bakınca suikastı nasıl yorumluyorsunuz?
Bir kez orada Doğu Perinçek’e çok büyük yansım var. Bugün MİT’çinin ismini yazana mahpus cezası veriyorlar. O tarihte her şeyini, plakasını, telefonunu, konutunu, adresini hepsini verdiler. Bir nevi “öldürün” denildi. Hiram Beyefendi de hissetmişti zati. Gerisinden felaket oldu. Denetim edildiğini biliyordu Hiram Beyefendi. Enteresan olan birinci Amerikan casusunu yakalamamızdan sonra olmasıdır. (MİT Lider Yardımcısı Sabahattin Savaşman’ın ABD casusu olduğunun aydınlatılması olayı) Birinci Aydınlık’ta yayınlar başladı. Hiram Beyefendi ve beni CIA casusu yaptılar o haberlerde. Biz aksini çözmüşüz lakin bizi suçluyorlar. Sonra tüm bilgileri verdiler… “Perinçek İngiliz istihbaratıyla Amerikalıların adamıdır; ordu ve MİT’te adamları var”
– Doğu Perinçek tesirli mi MİT içinde?
Perinçek’in hem ordu içinde yüzbaşılıktan başlayıp generalliğe kadar uzanan adamları var hem de MİT’te. Bana kalırsa Perinçek, büsbütün, İngiliz istihbaratıyla Amerikalıların adamıdır. Muhakkak öyledir.
– Bunu bilgiyle mi söylüyorsunuz?
Evet.
– 68 neslinden, öğrenci hareketinden gelen bir isim, o tarihten bu yana bu türlü mi?
Evet, solun gelişmesini Türkiye’de engellemek için kurulan bir örgüt. Türkiye’de birçok yere girmiş durumda Amerika. Biz bu etkiyi maalesef çıkartamadık.
– Siz de daima alışılmadık bir istihbaratçı oldunuz. Aslında daima gündemdeydiniz. İstihbaratçılar çok bilinmez fakat siz 70’lerden itibaren daima gündemdesiniz. Bu çelişki değil mi?
Yaptığımız işler o denli. Basın çok değerli. Basına birtakım şeyler yansıyınca kapatılmaz. Kimi şeyler kapatılıyor yoksa. Basına intikal edince dönüşü sıkıntı olur.
– Ünlü “MİT Raporu” basına yansıdığında kurumdan ayrıldınız, sonuç aldığınızı hissediyor musunuz mesela bu yöntemle…
Bugünkü koşullara nazaran çok daha yeterliydi. MİT içinde de bir sürü yanlış adamlar var. Her yerde olduğu üzere. O devir de vardı. Biraz denk geldi aslında birtakım şeyler. Vazifem bu. Misyonum kaçakçılık, terörle uğraşmaktı. Misyonumu yapıyordum.
– O kıdemde biri bu türlü raporlar hazırlar mı?
Fakat doğruydu. Daima doneleri ortaya koyuyoruz. İddialıydım fakat böyleydi. Basın da o açıdan yararlı oluyor. Basın bir nevi de müdafaa kalkanı oluyor. Koruyor elbette. Nokta üzere bir mecmuada yayın yapılması mesela korumuştur beni.
“Özal’ın kızı davulcuyla evlenmesin diye ‘babalar’a söyledik!”
– Siyasilerle yakın olmanız da eleştirildi, başka bir istihbarat örgütü kurmak, özel örgüt kurulması tezleri bundan kaynaklanmıyor mu?
Hiç siyasilerle yakınlık kurmadım. Turgut Özal‘ın kızıyla ilgili annesinin isteği üzerine bir şeyler yapmıştık. Yüzümüze gözümüze bulaştırdık.
– Özal’ın kızının evlenmesini engellemeye çalıştınız…
Evet. Davulcuyla (Zeynep Özal’ın eski eşi baterist Asım Ekren’i kastediyor) evlenmesin diye babalara söyledik. İskender Çolak‘a. Onlar da Başbakan’ın buyruğu diye yerlerini basmışlar. İskender Çolak’a ben söylemiştim. Müsteşara da sormuştum, “Bildiğin üzere yap” dedi. Kadıköy Belediye Lideri Osman Hızlan vardı, onlara yakın biriydi. Hatta meskeninde, iktidara gelmeden evvel Özallarla tanışmıştım. Osman, “Semra Özal sizinle görüşmek istiyor” dedi. Kaçakçılığa bakıyordum o vakit. Babalar Operasyonu‘nu yapmıştık. Babaları tanıyordum. Ne desek yapıyorlardı. Semra Özal, “Aman buna mani olalım” dedi. Zati sonradan bir sürü şeyleri de çıktı ancak neyse… ‘Vahim yenge‘ vardı (eski konsolos) Bilge Erol. Sonradan Kızılcahamam hadiseleri çıktı vs… Ben İskender Çolak’la konuştum. “Mani ol evlenmelerine” dedim. Bunlar da yeri basmışlar. Bunlar da kaçmışlar. Bir gemide nikâhı yapıp evlendiler. Ardında benim olduğum da çıktı. Rezil olduk.
– Kenan Cihan’ın damadı, bir devir MİT mensubu da olan, sonradan Cumhurbaşkanlığı’nda çalışan Erkan Gürvit’le yakındınız sanırım…
Sevmezdim onu. Hiram Bey’e şikâyet ederdim. “Oğlum” diye konuşuyor diye. Teşkilatta çok kapasiteli bilinmezdi. Cihan’ın kızıyla evlenince değerli adam haline geldi. Cumhurbaşkanlığı’nda MİT temsilcisiydi zati. Bir iki kez görüştük. Hiram Bey’in hatrına görüştük. Onun arkadaşıydı. Karısı ise vasıflı bir MİT memuruydu.
SÜRECEK…
