DİSK Genel Lideri Dilek Çerkezoğlu, “Biz emekçiler her gün, açlık sonunun altındaki taban fiyatla yaşamaya çalışıyoruz. Her gece ancak her gece ‘Yarın sanki neye artırım gelecek, aldığımız üç kuruş fiyatla yaklaşan bu kara kışta faturaları nasıl ödeyeceğim, kara kışı nasıl geçireceğim’ diye uykularımız kaçıyor” dedi.
DİSK, “Gelirde Adalet, Vergide Adalet” kampanyası doğrultusunda geçen hafta iş yerlerinde sürdürdüğü aksiyon ve aktiflikleri bu hafta sokaklara taşıdı. Türkiye genelinde meydanlarda yapılan basın açıklamalarında DİSK’in; “asgari fiyat ve bütün fiyatların taban fiyat kadarı için tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın ve net ödensin, taban fiyat sonrası birinci vergi dilimine uygulanan tarife oranı yüzde 10’a indirilsin, en düşük emekli aylığı minimum fiyat seviyesine yükseltilsin, elektrik, su, doğalgaz ve internet faturaları vergi ve kesintiden muaf tutulsun ve tüm besin eserlerinde KDV sıfırlansın” talepleri lisana getirildi.
DİSK’in ülke genelinde düzenlediği basın açıklamalarının İstanbul’daki adresi ise Beşiktaş Barbaros Meydanı oldu. Basın açıklamasına DİSK Genel Lideri Dilek Çerkezoğlu, DİSK İdare Konseyi üyesi Seyit Aslan ve DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Nevzat Karataş da katıldı. “Gelirde Adalet, Vergide Adalet”, “Direne direne kazanacağız”, “İşçiler açken işverenlere huzur yok”, “İnadına sendika, inadına DİSK” sloganlarının atıldığı aksiyonda basın açıklamasını DİSK Genel Lideri Çerkezoğlu okudu.
Çerkezoğlu, vergide adalet olmadan gelirde adalet olmayacağının altını çizerek minimum fiyat başta olmak üzere tüm fiyatların taban fiyat fiyatının vergi dışı bırakılması ve kesinti yükünün Hazine’den karşılanması gerektiğini söyledi. Çerkezoğlu, “Kimseden sadaka istemiyoruz ve hakkımızı alana kadar da uğraş etmeye devam edeceğiz” dedi.
Dilek Çerkezoğlu’nun açıklamasından satır başları şöyle:
“DİSK olarak yeni bir çaba süreci başlattık”
TBMM açıldığı 1 Ekim tarihinden itibaren DİSK olarak yeni bir gayret süreci başlattık. Bugün bu ülkenin tüm pahalarını ve hoşluklarını üreten emekçi sınıfının işçilerin bu ülkenin halkının yaşadığı geçim külfetini fiyatlarımızın alım gücünün her gün daha fazla azalması karşısında ve üzerimizdeki ağır vergi yüküne de dikkat çekerek vergide adalet olmadan gelirli adalet olmaz diyerek ‘Gelirde adalet, vergide adalet’ talebiyle ve ‘Geçinmek istiyoruz’ diyerek bir çaba sürecini başlattık. Günlerdir iş yerlerinde üye personel arkadaşlarımız, bu taleplerini iş yeri iş yeri, fabrika fabrika, kent kent, meydan meydan anlatıyor. Ve sendikalı sendikasız bütün personellerin, bütün sınıf kardeşlerimizin sesi olmaya çalışıyoruz. Bugün de günlerdir iş yerlerinde yürüttüğümüz bu hareketleri Türkiye’nin dört bir tarafında alanlara meydanlara taşıyoruz. Bugün Antep’ten Diyarbakır’a, Adana’dan Kocaeli’ne, Eskişehir’e, Ankara’ya kadar Türkiye’nin dört bir tarafında alanlardayız, meydanlardayız.
“Emekçiler için şahlanan tek şey işsizlik”
Evet ‘Geçinmek istiyoruz’ diyoruz. ‘Gelirde, vergide adalet istiyoruz’ diyoruz. Zira yaşıyoruz ve biliyoruz ki ülkeyi yöneten siyasi iktidar her gün ‘Türkiye iktisadı şahlanıyor’ dese de aslında bizim için çalışanlar için, işçiler için şahlanan tek şey işsizlik, yoksulluk, borçlar, faturalar. Ülkeyi yöneten siyasi iktidar ‘Türkiye iktisadı şu kadar büyüdü, bu kadar büyüdü’ diyor. Fakat biz her gün yaşıyoruz ve biliyoruz ki hepimizin çalışmasıyla, hepimizin alın teriyle ortaya çıkan bu büyümeden biz personel sınıfı olarak hissemizi alamıyoruz. Yaşıyoruz ve biliyoruz ki Türkiye’nin ve dünyanın en adaletsiz vergi sistemlerinden birisi Türkiye’de.
“İşçilerimiz işverenlerinden daha yüksek vergi ödüyor hale geldi”
Ülkemiz, personellerin işvereninden daha yüksek oranda vergi ödediği bir ülke haline geldi. Biz bunu her gün yaşıyoruz ve biliyoruz. Ve biz personeller işverenlerden daha yüksek oranda vergi öderken bir gece yarısı kararnamesiyle, kararıyla, yazısıyla üç beş şirketin vergileri sıfırlanabiliyor. ‘Kişi başına ulusal gelir 12 kat arttı’ diyor Cumhurbaşkanı, ancak bu alkıştan biz hissemizi almadık. Personellerin ortalama fiyatı, ortalama emekli aylığı, ortalama kamu çalışanı fiyatı, yalnızca altı yedi kat arttı. ‘Avrupa bizi kıskanıyor’ diyorlar, ancak biz Avrupa ülkeleri içerisinde minimum fiyatın en düşük olduğu ikinci ülkeyiz. Taban fiyat Türkiye’de bir ortalama fiyat haline geldi. Türkiye’de taban fiyatı gündem olmaktan çıkartmanın yolunu söyledik. Bir daha söyleyelim; bu taban fiyatı evvel bir ortalama fiyat olmaktan çıkartmakla mümkündür. Taban fiyatı gündem olmaktan çıkartmanın yolu dünyanın bütün ülkelerinde olduğu üzere minimum fiyatı sembolik bir fiyat haline getirmekle mümkündür.
“Yaklaşan bu kara kışta faturaları nasıl ödeyeceğim, kara kışı nasıl geçireceğim’ diye uykularımız kaçıyor”
Biz çalışanlar her gün açlık hududunun altındaki taban fiyatla yaşamaya çalışıyoruz. Her gece lakin her gece yarın sanki neye artırım gelecek aldığımız üç kuruş fiyatla ‘Yaklaşan bu kara kışta faturaları nasıl ödeyeceğim, kara kışı nasıl geçireceğim’ diye uykularımız kaçıyor. Her sabah artırımlar karşısında dolar kuru karşısında paramızın pul olmasıyla uyanıyoruz. Bugün ülkeyi yöneten siyasi iktidar bütünüyle fiyatları baskılayan, emeği ucuzlatan ve Türk lirasının değersizleştirilmesi heyeti üzerine şurası bir büyüme siyaseti izliyor.
“TÜİK, işsizlik azaldı, işkur arttı diyor”
Biz biliyoruz ki yaşadığımız bu tablo bir tesadüf değil. Ülkeyi yöneten siyasi iktidarın beceriksizliğinden, iktisat bürokratlarının iş bilmezliğinden kaynaklanmıyor bu yoksulluğumuz, bu açlık hududunun altındaki fiyatlar. Yaşadığımız bu tablo şahsen bilerek ve isteyerek ülkeyi yöneten iktidarı AKP’nin ekonomik siyasetlerinden tercihlerinden kaynaklanıyor. Daha dün işsizlik sayıları açıklandı. Devletin bir kurumu TÜİK diyor ki ‘İşsizlik azaldı’. Devletin öteki kurumu İŞKUR diyor ki ‘İşsizlik arttı’. Devletin iki kurumu ortasındaki sayılar ve bu sözler ortasındaki çelişkiler ve ülkenin resmi devlet kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı sayılardaki gerçeklikten kopuş, artık Türkiye’de devlet kurumlarına olan itimadı de yerle bir etmiş durumda.
“Gençlerimizin geleceği, işsizlikle karartılıyor”
Ama biz yaşıyoruz ve biliyoruz ki bugün Türkiye’nin en değerli problemlerinden bir tanesi işsizlik. Artık her konutta bir işsizin olduğu, her konutta bir üniversite mezunu işsizin olduğu bir tabloyu yaşıyoruz. Bilhassa genç işsizliği ve bayan işsizliği ülkemizin geleceğini tehdit eden bir öge haline geldi. Ve buna karşın hala daha işsizliğin azaldığını argüman etmek her şeyden evvel en kolay tabiriyle gerçeklikten kopmak manasına geliyoruz. Biz biliyoruz ki işsizlikteki bu kara tablonun nedeni de ülkeyi yöneten siyasi iktidarın bütünüyle ranta dayalı, üretime dayanmayan kalıcı istihdam yaratmayan politikalarıdır. O nedenle ülkemizin en kıymetli sorunu işsizlik. O nedenle gençlerimizin geleceği, işsizlikle karartılıyor bugün bu ülkede.
“Gıda enflasyonu yüzde yirmi yedi buçuk”
Ve bugün iğneden her şeye artırım gelen, enflasyonun artık hiçbir biçimde denetim altına alınamadığı bir devri yaşıyoruz. Tekrar devletin resmi kurumların açıkladığı enflasyon sayısı yüzde yirmiler seviyesinde. Besin enflasyonu yüzde yirmi yedi buçuk olarak açıklandı en son. Fakat biz biliyoruz ki taban ücretlinin dar gelirlinin besin enflasyonu yani yalnızca karnımızı doyurmak için harcamak zorunda olduğumuz her şeye her gün daha fazla artırım geliyor ve bizim besin enflasyonumuz yüzde otuz beş, kırklar seviyesine yükselmiş durumda.
“Vergide adalet olmadan, gelirde adalet olmaz diyoruz”
Yıllardır taban fiyat ve bütün fiyatlar üzerindeki vergi yükünün tartısını söylüyoruz. Ocak ayında aldığımız fiyatı haziranda, temmuzda, kasımda, aralıkta alamıyoruz. Vergi dilimlerinden ötürü fiyatımız kuşa dönüyor. İğneden ipleyen her şeye, yani dolaylı vergi dedikleri KDV, ÖTV ile bu vergilerle belimiz bükülüyor. Minimum fiyatın ve bütün fiyatların taban fiyat seviyesindeki hissesinin vergi dışı bırakılmasını ve taban fiyat seviyesindeki kesinti yükünü hazineden karşılanması gerektiğini söylüyoruz. Yıllardır söylüyor DİSK bunu. İş yeri iş yeri, meydan meydan, sokak sokak söylüyoruz. Vergide adalet olmadan, gelirde adalet olmaz diyoruz. Geçen yıl pandemi sürecinde de söyledik. Şubatta tek tek gittik. Bütün siyasi partilerin kapısını çaldık; ‘Bütün personel sınıfının beli büküldü, Meclis’ten bir yasal düzenleme çıkarın, taban fiyatı vergi dışı bırakın, kesinti yükünü hazineden karşılayın, bütün fiyatlar otomatik olarak artacak’ dedik.
“Kimseden sadaka istemiyoruz”
Ve dedik ki hani ittifaklar var Meclis’te, ‘Gelin bir emekçi ittifakı’ yapın dedik. ‘Bütün siyasi partiler, iktidarı muhalefeti bir personel ittifakında bir ortaya gelin ve taban fiyatın, bütün fiyatların vergi dışı bırakılması için bir yasal düzenlemeyi Meclis’ten oy birliğiyle geçirin’ dedik. Lakin olmadı. Artık bugün bir daha söylüyoruz; yıllardır bizim söylediğimiz bu haklı ve legal talep bugün görüyorsunuz ki birçok kesim tarafından tartışılmaya ve konuşulmaya başlandı. Evet arkadaşlar gerçek bildiğimizi söyleyeceğiz. Hakkımızı istemekten asla vazgeçmeyeceğiz. Hepimiz çalışıyoruz. Yirmi dört saat çalışıyoruz iş yerlerinde, fabrikalarda, belediyelerde, hastanelerde ne üretiliyorsa bu ülkede her şeyi üreten olarak, personel sınıfı olarak hakkımızı istiyoruz. Kimseden sadaka istemiyoruz ve hakkımızı alana kadar da uğraş etmeye devam edeceğiz.”
