Fehmi Koru*
Liramızın bedeli tarihi eşiği de aşarak dün gece saatlerinde ‘1 Dolar = 10 TL’ oldu. O dakikadan itibaren herkes birbirine “Nereye gidiyoruz?” demeye ve kimilerimiz da “1 Dolar ne vakit 15 TL olur?” sorusunu daha yüksek sesle sormaya başladı.
Yandaki tabloya bakar ve bunları yazarken içim sızlamıyor değil.
Lakin daha büyük huzursuzluğu yeniden düne ilişkin bir öbür haber sonucu duymaya başladım.
Saadet Partisi önderi Temel Karamollaoğlu parti genel liderleriyle fikir alış-verişi maksatlı ziyaretlerine AK Parti genel lideri da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da ekledi. Görüşme daha çok fotoğraflarla dışarıya yansıyan ‘koltuk krizi’ boyutuyla haberleştirildi.
İnternet gazetesi Duvar’ın ziyaret sonrası Saadet Partisi önderiyle yaptığı mülakatın bir kısmıydı benim rahatsızlığımı artıran…
Okuyalım:
Karamollaoğlu anlatıyor: “Aksaklıkları da tabir ettim. Sayın Cumhurbaşkanı ekonomik istikametten de dış siyasetteki gelişmeler tarafından de her şeyin dört dörtlük olduğu kanaatinde. Hiç sorun görmüyor kendisi. Ben dedim ki, ‘Size gelen bilgilerde en azından yanlışlıklar, farklılıklar olabilir.’ O birebir kanaatte değil.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan iktisatta ve dış siyasette her şeyin dört dörtlük olduğu, rastgele bir sorun yaşanmadığı kanaatindeymiş…
Üzücü.
İktisatta yaşanan vahim durumu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Bütün göstergeler olumsuz. Türkiye bir devlet değil de bir şirket olsaydı başına neler gelebileceğini düşünmek bile istemiyorum. Övünülen tek öge ihracatın artması, o da geçen ay bir evvelki aya nazaran geriledi. Devletin kendisine ilişkin kaynakları eksiye düştüğü için günlük döviz gereksinimi öbür ülkelerle para değiş-tokuşuyla karşılanıyor. Doların kıymeti geçmişte gerçek rezerv piyasaya sunularak düşük tutulmak isteniyordu; bugün Hazine’nin bunu yapabilecek gücü, Merkez Bankası’nın hareket imkanı yok.
Dolar bugün 10 TL ve bunun marketlere yansıması sonucu fiyatlar el yakıyor.
Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her şey dört dörtlük” kanaatinde…
Bir müddet öncesine kadar hükümet ve hükümete yakın medya tarafından ‘en büyük başarı’ olarak yansıtılan dış siyaset hususları şimdilerde unutulmaya terk edilmiş imgesini veriyor. Suriye, Irak ve Libya’da uygulanan siyasetlerin dayandığı tezler tekrarlanmaz oldu. ‘Mavi Vatan’ diye bilinen Doğu Akdeniz konusu da o denli. ABD, Avrupa Birliği, Avrupa Kurulu ve tek tek Avrupa ülkeleriyle aramızdaki problemler büyüyor.
Rusya?
Onu hiç sormamak gerekiyor.
İslam Dünyası?
O dünyayı oluşturan ve üç-beş yıl öncesine kadar Türkiye’ye ‘örnek ülke’ gözüyle bakan coğrafyada istikrarlar önemli biçimde değişti; Türkiye’nin yerini bir çok Arap ülkesi için İsrail aldı. ‘Dost’ Katar’dan da tutum değişebileceği iletileri alınıyor.
Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bunlara bakıp “Sorun yok” diyor…
Her şey muhakkak dört dörtlük değil ve önemli problemler var oysa…
Sıkıntılar olması tek başına fazla kıymetli olmayabilir, her ülkenin bizimkiler vahametinde olmasa bile meseleleri var. Meseleleri bulunan ülkelerin yönetici takımları vazifelerinin problemleri çözmek olduğunun şuuruyla hareket ediyorlar. Demokrasi olmayan problemli ülkeler vatandaşlarının gözünden düşmemek için daha evvel cüret edemedikleri adımlar atma yolundalar. Demokratik ülkelerdeki idareler ise, meseleleri çözemezlerse başlarına ne geleceğini biliyorlar.
Tahlil bulamayanlar demokrasilerde ülke idaresinde kalamıyorlar…
Seçimler bunu sağlıyor.
ABD’de “Gitmez” sanılan Donald Trump gitti. Avrupa’da pek çok ülkede son 20 yıl içerisinde iktidarlar birkaç sefer değişti. İktidar partileri içinde bile -İngiltere’de olduğu gibi- başarısız görünen önderler yerlerini yeni yüzlere bıraktılar.
Meseleler büyür, çözülemez hale gelirse, onları çözecek takımlara yol açılır.
Demokrasi, öteki olumsuz istikametleri olsa da, ana sınırlarıyla sorun çözücü bir sistemdir.
Türkiye’de de kaideler bunu zorluyor ve emsal bir durumun bizde de yaşanacağı anlaşılıyor.
Nereden biliyoruz?
Her şeyden evvel, düne kadar alkış sesinden öteki bir şey duymadığımız kişi ve kesitlerden yükselen homurtulardan biliyoruz.
Vazife tarifleri “İktidarın her yaptığını tereddütsüz desteklemek” olarak belirlenmiş medyadaki isimlerin yazı ve yorumlarına yansıyan karamsarlıktan anlayabiliyoruz.
Bürokrasi de muhalefetten gelen ikazlara hafifçe de olsa kulak vermeye başladı.
Kamuoyu yoklamaları da vatandaşların sıkıntıların varlığını ciddiye aldıklarını ve tahlilin de iktidar değişikliğinden beklendiğini gösteriyor.
Alın size son örnek…
MetroPoll’un Ekim 2021 tarihini taşıyan ‘Türkiye’nin Nabzı’ raporundan:
MetroPol Ekim 2021 raporundan..
İktidar cephesinin bir partisi, MHP, mevcut yüzde 10 barajının oldukça altında; baraj yüzde 7’ye düşürülse bile, onun altında kalma ihtimali de var.
Cumhur İttifakı -AK Parti ve MHP- bugün seçim olsa, muhalefeti teşkil eden partilerden yüzde 10 daha az oy alabilecek.
Gerileme eğilimi aydan aya ortanın daha da açılacağına işaret ediyor.
Karamollaoğlu, görüştüklerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Size gelen bilgilerde yanlışlıklar, farklılıklar olabilir” ikazında bulunmak istemiş; Cumhurbaşkanı Erdoğan ona birebir kanaatte olmadığını söylemiş. Hangi problemli bahis açılsa “Herkes memnun” karşılığını verdiği anlaşılıyor…
Saadet başkanı ikna edemediğine nazaran, yakını sayılabilecek öbürleri, durumun hiç de kendisinin sandığı üzere olmadığını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kesinlikle bildirmeli.
Yoksa onlar da mı seçimi bekliyorlar?
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.
