İSTANBUL (AA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğitimden sıhhate, güvenlikten teknolojiye kadar her alanda kurdukları sağlam altyapı üzerinde, siyasi ve ekonomik gücü ile dünyanın birinci liginde argüman sahibi bir Türkiye inşa etmenin çabası içinde olduklarını tabir etti.
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Lider Mustafa Kemal Atatürk‘ün ebediyete irtihalinin 83. yılı hasebiyle Atatürk Kültür, Lisan ve Tarih Yüksek Kurumunca Tarihi CSO Konser Salonu’nda düzenlenen anma merasimine katıldı.
Hala hudut uzunluklarında vatan nöbeti bekleyen askerlerden, ekmek teknesi başında ter döken esnafa ve çalışana, toprağını eken çiftçiye, fabrikasında üretim yapan girişimciye, kamuda vazife yapan beşere kadar büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası için çalışan herkese müteşekkir olduklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Amacımız, Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 100’üncü yılında ülkemizi ecdadımızın mirasına layık ve milletimizin hayallerine uygun bir düzeye çıkarmaktır. Bunun için eğitimden sıhhate, güvenlikten teknolojiye kadar her alanda kurduğumuz sağlam altyapı üzerinde, siyasi ve ekonomik gücü ile dünyanın birinci liginde argüman sahibi bir Türkiye inşa etmenin uğraşı içindeyiz. İlhamımızı Malazgirt’ten, İznik’te atılan birinci temelden, Söğüt’te dikilen ulu çınardan, İstanbul
Erdoğan, toplantının gerçekleştiği Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının eski binası ve çabucak yanı başındaki yeni binasının bu anlayışın somut örnekleri olduğunu lisana getirdi.
“Tarihi bir çabayı yürüttü”
İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nin eski ve yeni binalarının da Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin sembolü olduğuna işaret eden Erdoğan, tıpkı anlayışla Atatürk Kültür, Lisan ve Tarih Yüksek Kurumu’nu Kavaklıdere’deki eski binasından gelecek yıl sonunda Beytepe’deki yeni yerine taşıyarak, bir öbür sembolik adımı daha atmış olacaklarını söyledi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının eski binasının onarımı ile kurumun yeni binasının, Ankara’ya ve Türkiye’ye güzel olmasını diledi.
“Atatürk’ü anmak elbette kıymetlidir ancak asıl olan Atatürk’ü verdiği gayretin izini sürerek gerisindeki sebepleri hakikat biçimde tespit ederek anlamaktır.” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Ülkemizde lisanlarından Atatürk’ün ismini düşürmeyen lakin onu manaya konusunda en küçük çaba de göstermeyen bir kesim daima olagelmiştir. Bugün sizlerle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlik hayatı boyunca vazifede bulunduğu yerler ile ülkemizin son periyotta faaliyetlerini ağırlaştırdığı yerlerin şöyle bir karşılaştırmasını yapmak istiyorum. Mustafa Kemal akademideki eğitimi sonrasında yüzbaşı rütbesiyle 1905’te Suriye Şam’daki 5. Ordu’da vazifeye başladı. 1907’de Makedonya’daki 3. Ordu’ya tayin olduktan sonra çabucak akabinde 1908’de Libya Trablus’taki birinci vazifesine gitti. Hatta 1909’daki İttihat Terakki Kongresi’ne Trablus delegesi olarak katıldı. Büyük savaş öncesi Avrupa’da tespitlerde bulunmak üzere, kimileri derler ki ‘hiç yurt dışına çıkmadı.’ Ben, yurt dışına çıktığını söylüyorum. 1910 yılında Fransa, İsviçre, Belçika ve Hollanda’yı kapsayan bir seyahat yaptı. İtalyanların Libya’ya saldırması üzerine 1911 yılında binbaşı rütbesi ile tekrar Trablus’a giderek 1912 Ekim’ine kadar süren, gözünden ve kolundan yaralandığı tarihi bir çabayı yürüttü.”
“Şanlı Ulusal Gayret süreci başladı”
Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde yarbay rütbesi ile bulunduğu Sofya’dan Tekirdağ’da yeni oluşturulan 19. Tümen Komutanlığı’na atandığını belirten Erdoğan, akabinde başında bulunduğu 57. Alay ile destan yazdığı Çanakkale’ye geçtiğini kaydetti. Çanakkale’de çeşitli misyonlar üstlenen ve göğsündeki saate isabet eden şarapnel ile yaralandıktan sonra 1915 sonunda İstanbul’a dönen Atatürk’ün, görevlendirildiği 16. Kolordu Komutanlığı’nda birliği ile Halep üzerinden Diyarbakır’a geçerek 1916’da Muş ve Bitlis’i Rus işgalinden kurtardığını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“2. Ordu Komutanlığı’ndaki vazifesinden Alman general ile olan uyuşmazlığı sebebiyle istifa ederek 1917 sonunda İstanbul’a döndü. Veliaht Vahdettin’in Almanya seyahatine eşlik ederken kendisini yakından tanıma imkanı buldu. Böbreklerinden rahatsızlandığı için 1918 Mayıs’ında bir süre Viyana’da tedavi gördü. Sultan Vahdettin’in tahta çıkmasının akabinde 1918’in Ağustos’unda 7. Ordu Komutanlığı’na atanarak Nablus’a geçti. Suriye’nin kaybedileceğinin anlaşılması üzerine Halep’e çekildi. Mondros Mutabakatı’nın akabinde Yıldırım Orduları Küme Komutanlığı misyonuna getirildi. İngiliz işgalinin akabinde bu ordu dağıtılınca İstanbul’a geri döndü. İstanbul’da saray, hükümet ve çeşitli ülke temsilcileri ile yaptığı istişareler sonucunda Anadolu’ya geçerek Ulusal Çaba’yı başlatmaktan diğer deva kalmadığını gördü. Bu emelle 9. Ordu Kıtaları Müfettişi unvanıyla Samsun’a yanlışsız yola çıktı. Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs sabahından itibaren de ulu Ulusal Uğraş süreci başladı.”
“Nutuk’ta 3 maksat belirtiliyor”
Cumhuriyet’in ilanı ile taçlanan Ulusal Caba’nın her safhasının da bu çizginin devamı ve tamamlayıcısı olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Her fırsatta önünde poz verdikleri fakat içinde ne olduğunu bilmedikleri Nutuk’ta, Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte ortaya konan 3 amaç belirtiliyor. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve uygar memleketleri düzeyine çıkartacağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Ulusal kültürümüzü muasır medeniyet düzeyinin üstüne çıkartacağız. Gazi’nin milletimize işaret ettiği istikamet işte budur. Laf değil, icraat. Ulusal iradenin üstünlüğü temeli üzerine bina edilen yeni devletimizin, yaşadığımız tüm arayışlara ve badirelere karşın 2 bin yıllık devlet silsilemizin devamı olduğu da asla unutulmamıştır. Milletimiz, her tökezlemenin akabinde devletine daha güçlü biçimde sahip çıkarak, Cumhuriyet’imizin ebediyen yaşayacağı gerçeğini dost düşman herkese göstermiştir.”
(Sürecek)