Düzce Üniversitesi (DÜ) Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Yıldız, iklim değişikliğiyle mücadelede Türkiye’de bölgesel ve yerel stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Yıldız, AA muhabirine, iklim değişikliğini durdurmanın söz konusu olmadığına, mutlaka değişeceğine, bu durumun milyonlarca yıl öncesinden bu yana yaşandığına dikkati çekti.
Bu zamana kadar dünyada çok sayıda canlı ve bitki türünün yok olup ortaya çıktığını aktaran Yıldız, “Şimdiki toplam farklı tür sayısına bakarsak dünyada teşhisi yapılan 1,5 ile 2 milyon arasında tür var. Bunun 10 milyonun üzerinde olduğu söyleniyor. Şimdiye kadarki türlerin var olup yok olma oranlarına baktığımızda, şu andaki bu tür sayısı, gelmiş geçmiş türlerin yüzde 1-1,5’una denk geliyor zaten. Bunların en büyük nedenleri de iklim değişikliğinden dolayı yok olmasıdır.” diye konuştu.
“Bitkiler yok olacak zaten, oluyor da.” diyen Yıldız, “İklim de değişiyor. İklim değişmesinde sorun var da bütün iklim değişecek, ilk kez değişecekmiş gibi bir şey düşünmemek lazım.” ifadesini kullandı.
Yıldız, buradaki durumun, daha önce milyonlarca yıl alan bu değişim sürecinin, özellikle sanayi devriminden sonraki son 200-250 yıl arasındaki süreçte çok hızlanması olduğunu vurgulayarak, buna birçok canlının uyum sağlayamadığını, dolayısıyla bunun etkilerini azaltmaya yönelik çalışma yürütülmesi gerektiğini kaydetti.
“İç Anadolu Bölgesi, iklim değişikliğinden daha şiddetli etkilenecektir”
İklim değişikliğinin bölgelere göre farklı etkiler gösterebileceğine dikkati çeken Yıldız, şöyle devam etti:
“Daha kırılgan olan bölgelerde, örneğin İç Anadolu Bölgesi, bu iklim değişikliğinden çok daha şiddetli etkilenecektir. Öbüründe etkiyi yavaş yavaş algılayacağız. Buradaki en büyük sorunlardan birisi de iklimin hızlı şekilde değişmesiyle yanlış tarımsal uygulamalar. Buradaki topraklar artık insanları doyuramaz hale geliyor. Bu durumda dünyada şu andaki düzensiz göçlerin çoğunun asıl nedeni, aslında insanların bulundukları coğrafyada doyamaması.
Özellikle biz de Türkiye’nin en hassas ekosistemleri olan bu bölgelerde bütün bunların ana amacı olan toprakların erozyondan korunması ve o bölgedeki saha verimini artırmaya yönelik projeler yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla bu iklim değişikliğinden, küresel ölçekte önlemler ve uyum stratejileri geliştirirken, bizim de kendi bölgemizde bölgesel ve yerel stratejiler geliştirmemiz lazım, bilgi dağarcığımızı artırmamız gerekiyor.”
Yıldız, yağış miktarının düzenli olarak inmesini istediklerini belirterek, özellikle bunun kar şeklinde olmasını arzuladıklarını kaydetti.
“Kısıtlı kaynaklarımızı daha etkin nasıl kullanabileceğimizi düşünmeliyiz”
Herkesin bir geminin içinde olduğunu dile getiren Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu gemideki kaynaklarımızı nasıl daha etkin kullanabiliriz, ekolojik ayak izlerimizi nasıl azaltabiliriz ve küçültebiliriz, bunun üzerinde eğitim yapılması lazım. Konya’daki sistem biraz farklıdır, kapalı havzadır, Güneydoğu’daki sistem biraz farklıdır. Toroslar’daki, Karadeniz’deki, Doğu Anadolu’daki durum farklı.
Her bölgenin ekosistemi ve koşulları farklı olduğu için her bölgeye özgü neler yapılabilir veya buradaki iklim değişikliklerinin etkisi nasıl azaltılabilir, önce pilot çalışmalar yapıp daha sonra bu pilot çalışmaların yön verdiği ölçüde uygulama projeleri geliştirmemiz lazım. Kaynaklarımız kısıtlı, bu kaynakları daha etkin nasıl kullanabileceğiz, bunu düşüneceğiz. Bu durum iklim değişikliği çerçevesinde daha da kısıtlanacak. Biz bunları en rantabl şekilde nasıl kullanacağız, buna kafa yormamız lazım.”