Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan‘ın “Doktorlar az para aldığı için ayrılıyorlar, bedelli kardeşlerim samimi konuşuyorum dost acı söyler ancak gerçeği söyler bu hastaneleri inşa eden biziz. Bu tabipleri okutan yetiştiren bu devlet değil mi? Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni, bitiren hekimlerimizi buralarda istihdam ederiz buralarda onlarla devam ederiz” kelamları tartışılmaya devam edilirken toplumsal medyada bir tabip istifa sürecini anlattı. Hekim, “Odam basıldı, tehdit aldım, biri gelip bizi öldürmesin diye diken üstünde bekledik, ocak ayında 9 kere 24 saatlik nöbet tuttum” dedi.
“@hichekimi” ismiyle toplumsal medyada paylaşım yapan hekim, “İstifa kararı vermiş tabiplerden biri olarak istifa sebeplerimi naçizane içimi dökerek anlatmak isterim. Öncelikle belirtmek isterim ki istifa sebebim özel hastaneye geçip daha çok para kazanma hırsı değil. İstifa edip birkaç ay çalışmayı düşünmüyorum ki yaşadıklarımı hafızamdan silip yine çalışma hevesi kazanabileyim. İstifa etmeye ruhsal ve fizikî olarak neredeyse yıkım hissettiğim bir nöbetimde apansız karar verdim.” sözünü kullandı.
Tabip şunları kaydetti:
“Genel olarak ani başlangıçlar ve ani bitirişler yapma yatkınlığım vardır ancak benim hayatımda mesleğim o denli apansız vazgeçebileceğim ve çalışmama kararı alabileceğim bir obje hiç olmadı. Zira işimde eğlenerek çalışan bir beşerim ,bilen bilir.
Ankara’da bir devlet üniversitesinde tıp fakültesi bitirip ülkenin en yüksek puanlarıyla kazanılan bayan doğum kliniklerinden birinde uzmanlık eğitimi alarak; ülkenin en doğusunda bir hudut kentine bayan doğum uzmanı olarak mecburi hizmetimi yapmak üzere atandım. 482 gündür burdayım.
“Şehrin 7 ilçesi var ve yalnızca 2 ilçesinde bayan doğum hekimi var”
Kent ülkenin en yüksek doğum oranına sahip 2. kenti. Her ailenin yaklaşık 8-9 çocuğu var ve bu çocukları haliyle bizler doğurtuyoruz. Kentin 7 ilçesi var ve yalnızca 2 ilçesinde bayan doğum hekimi var. Kalan 5 ilçedeki tüm doğumlar da merkezde bizim hastanemizde gerçekleşiyor.
Merkez diyoruz lakin düşündüğünüz üzere bir kent merkezi değil. Gereksinimlerinizin bir kısmını karşılamak için Erzurum’a Van’a vs gidiyorsunuz. Bi ölçü mahrumiyet yaşanıyor denebilir. Neyse. Neden burdasın derseniz uzman tabip olduğunuzda devlet sizi bilmediğiniz rastgele bir kente rastgele bir ilçeye gönderiyor ve 2 sene burada çalışmazsan rastgele diğer bir yerde hekimlik yapamazsın kuralı koyuyor.
Siz de bekarsanız annenizi babanızı kardeşinizi bırakıp 1500 km (ben) öteye taşınıyorsunuz. Evli olup da eş durumu yapamayanlar oluyor şanslıysanız eşiniz memursa eşinizi de götürüyorsunuz ya da yanına atanabiliyorunuz.
Havaalanı var lakin kışın haftanın yarısında uçaklar hava şartlarından dolayı kalkmıyor. Hava kışın -30lardan üst çıkmıyor ve sisten göz gözü görmüyor. Konuttan işe giderken kirpikleriniz ve kaşlarınız donuyor, hastaneye girdiğinizde bir müddet çözülmesini bekliyorsunuz. Aracınız varsa donuyor ve çalıştıramıyorsunuz. Bu türlü bir iklim.
Kente birinci taşındığımda, çocuğum dediğim kedim rahatsızlandı ve kentte kedi köpek tedavisi yapan deneyimli doktor olmadığından kedim tedavi yetersizliğinden vefat etti. Koca kentte kediden kan alıp bakılacak tek bir laboratuvar yok.
Kendim birçok kronik rahatsızlığa sahibi olduğum üzere feokromasitoma isminde onkolojik bir rahatsızlığa da sahibim. Lakin kentte bırak kedimi benim de kendi tetkiklerimi yaptırabileceğim kitler ve tetkikler yok. Haliyle takiplerimi İstanbul’a gidiş gelişlerle halledebiliyorum.
‘’Sen de hekim değil misin yap işte ameliyatı’’
Neyse bunlar benim şahsi sorunlarım, bir formda halloluyor. Lakin hastalarımıza bahis gelince riskli olan hastalarımızı Erzurum’a ve Van’a üniversite hastanesine sevk ederek işlerinin hallolmasını sağlıyoruz.Ama birçok durumda şununla karşılaşıyoruz: ‘’Sen de tabip değil misin yap işte ameliyatı’’
“Şehrimizde üniversite hastanesi yok, kent hastanesi de yok”
Kentimizde üniversite hastanesi yok, kent hastanesi de yok. Bir hastamın eşine riskli bir ameliyat olacağını ve Erzurum’a tıp fakültesine gitmeleri gerektiğini söylediğimde ‘’Benim hayvanlarım var bırakıp götüremem ölecekse de burda ölsün’’ yanıtını aldım.
“Sen karının ölmesini istiyorsun da ben hastamın ölmesini istemiyorum tahminen hoş kardeşim?”
Karısından bahsediyor. Sen karının ölmesini istiyorsun da ben hastamın ölmesini istemiyorum tahminen hoş kardeşim?
Ölecekse ölsün denilen tüm hastalarımı burda riskle ameliyat etmeye devam ediyorum yaklaşık 2 yıldır evet. Kocasının değer vermediği ve yanımda ‘’yenisi alınır bayandan çok ne var’’ denilen hastalarımı kendi ailem üzere görüp ameliyat etmeye ve doğurtmaya devam ediyorum evet.
Ancak en ufak bir komplikasyon ya da yolunda gitmeyen bir durum olduğunda odamın basılacağını kapıma dayanılacağını ve can güvenliğimin sarsılacağını da çok düzgün biliyorum, onu da yaşadım zira.
“Odam da basıldı, tehdit de aldık”
Odam da basıldı, tehdit de aldık, yüz kişi toplanıp arbedenin ortasında da bırakıldım, odamızı kitleyip saatlerce polisler tarafından kalabalığın dağılmasını da bekledim. Bunlar da olmadı değil.
“Bu ocak ayında ayda 9 adet 24 saatlik nöbet tuttum”
Bu ocak ayında ayda 9 adet 24 saatlik nöbet tuttum. Kalanlarında poliklinik hizmeti verdim. Nöbetlerimin her birinde yaklaşık 10-15 ameliyat yaptım bir o kadar da olağan doğum hastası takip edip ebe hanımlarla doğumlarını yaptırdık. Bu 24 saatlerde hastanede tek hekimdim.
Sezaryene girdiğimde, serviste yatan hastanın kocası hengame çıkarıyor tabip nerrde diye. Ameliyattan çıkıp servise gidiyorum kanamalı hastama bakarken acildeki hasta beni beklerken kocası arbede çıkarıyor karıma bir şey olursa tabibi yaşatmam diye tehdit ediyor.
“Koridora çıkıyorum yolum kesiliyor, tuvalete gidiyorum kapımda bekleniyor”
Koridora çıkıyorum yolum kesiliyor, tuvalete gidiyorum kapımda bekleniyor, ”hocam hocam hocam hocam” sözü duymak istemiyorum artık.
Acilde hastaları muayene ederken içeride olağan doğum için yatan hastalar ebe hanımları tekmeliyor ısırıyor yumrukluyor ve ebe hanımlar doğum acısından ne yaptığını bilmiyor diye susuyor. Sonra dayanamayıp beni arıyorlar ve birkaç tekme de ben yiyorum.
“Gebe hekim arkadaşım doğumda karnına tekme yed”
Hamile hekim arkadaşım doğumda karnına tekme yedi burda ve düşük riski atlattı. Tekme yumruğun olağanlaştığı kaç meslek biliyorsunuz? Koluna noldu diyorum, hasta ısırdı hocam diyor. Ya bu olağan mi allahın aşkına.
Olağan doğum sancısının olağan bir durum olduğunu anlatmaya çalıştığımız insanlardan kaç kere ‘’Karıma bir şey olursa seni yaşatmam, cezasını çekersin’’ cümlesini duyduğumuzu biliyor musunuz? Doğumda sancısı var diye hem de ?
Hani deniyor ya neden sezaryen oranları arttı diye. Doğumda bacaklarını açmak istemediği için bebeğini bacaklarıyla boğarak öldürdü bir bayan benim hastanemde.
“Aynı anda kaç yerde olayım?”
Günde 15 olağan doğum olan bir hastanede tek bayan doğum hekimi olarak birebir anda servisteki hastama mı bakayım, acilde saldıran kocaları yatıştırıp hastaları mı muayene edeyim. Tekme atıp kendini yerden yere vuran hamileyi sakinleştirip doğuma sempati mi kazandırayım, ameliyata mı gireyim? Birebir anda kaç yerde olayım?
Gece 04.00’te 5. doğumunu yaptırdığım bir bayan hastamın doğumda rahmi yırtıldı ve bayıldı. Acil ameliyata alarak hastanın rahmini alarak hayatını kurtardım. Sonrasında ne oldu biliyor musunuz? Bayan güzelleşip teşekküre gelmediği üzere bana ‘doğurganlığımı elimden aldı’ diye dava açtı.
Ambulansla ameliyat sonrası basında gidip yatakta gözünü açana kadar beklediğim hasta. Ambulansta giderken yollar karlı diye tabip odasından kendi battaniyemi alarak ambulansta üzerine örterek götürdüğüm hasta. Şu an davam hâlâ sürüyor.
Acilde sistem gitti diye beklediği için ‘İnşallah senin de çocuğun ölür’ü duydu hamilenin kayınpederinden bu kulaklar.
Poliklinikte günde ortalama 60-70 hasta muayene ediyorum. Saatte 10 hastaya tekabül ediyor. Hasta başına 6 dk düşüyor. Bayan doğum muayenesi malumdur ki soyunarak yapılır. 3-4 dk soyun giyin derken gidiyor. Ben 3 dkda hem anneyi hem karnındaki bebeği nasıl yüzde yüz doğrulukla muayene edip kesin karar vereyim? Günde 70 kere?
Bu da her şey yolunda giderse. Bebekte ya da annede bir sorun varsa bu mühlet 10 dkyı aşıyor o esnada kapıdaki hasta ve eşleri sıram geçti diye arbede çıkarıyor. Arbede gürültü eşliğinde riskli hamileye ne olduğunu anlatıyorum, o da anlatabilirsem. Bir de lisan sorunumuz var zira
Baktığım hastaların yüksek bir oranı Türkçe bilmiyor. Lisanını bilmediğim dilimi bilmeyen annelere sıhhat hizmeti vermeye ve tedavi anlatmaya çalışıyorum. Tercüman arama bulma olayına hiç girmiyorum. Her şey yolundaysa ‘’Sıkıntı tınne’’ diyorum gülümseyerek ayrılıyoruz.
Bir gece Sabim’den arandık. Randevu bulamayan bir hastanın eşi Sabim’i aramış ve ‘’Yarın gelicem karıma bakmazsa ya bir hekimi ya bir hemşireyi öldürmeden gitmeyeceğim’’ demiş; sonraki gün poliklinikte diken üstünde bekledik ki biri gelip bizi öldürmesin.
‘’Hocam doğumhanedeki hastanın eşi yanında ve belinde silah var’’
Bir nöbetimde ebe hanım panikle yanıma geldi, ‘’Hocam doğumhanedeki hastanın eşi yanında ve belinde silah var’’ dedi. Silahla ne x-ray ne bir güvenliğe denk gelmeden doğum yaptırdığımız odaya giriyor hastanın eşi.
Uykusuzluktan 32 yaşımda göz altı morluklarım, saçımda sayısız beyazım ve alnımda kırışıklıklarım oluştu 2 yılda. Bunlar toparlanır asla da şikayet etmiyorum. Fakat hipertansiyon hastasıyım ve nöbette yüksek tansiyonla sayısız ameliyat yaptım. Kolumda damar yolumla sayısız hasta da baktım. O anlarda tek teşekkür dahi almadım. Gülümseme de almadım. Tabip sonuçta yapmak zorunda.
Dünya kadar para alıyorlar ne hastalanabilir ne üzülebilir ne de tehditlerden yoğunluktan psikolojisi etkilenebilir. Arkadaşım meskenini taşıttı bugün, nakliyeye 10 bin tl verdi. Aylık yaptırdığım ameliyat doğum ultrason acil muayenelerinden aldığım tüm aylık döner sermayem o kadar.
Kamyonum olsaydı keşke de bunu bir günde kazansaydım dediğim oldu sesli biçimde. Personele eline sıhhat deniyor, doktoraysa yalnızca dünya kadar para alıyor deniyor.
Hoş kardeşim ben bayan doğum uzmanı olmak için üniversite+ ihtisas 11 sene okul okudum. Çocuklukla bir arada saysan 19 sene. Bir eline sağlık’ı hak etmiyor muyum?
“Devlet okutmuş bizi oysa, babam değilmiş okutan”
Bir ateşim çıksa annemle babamın uykuları kaçardı ben çocukken. Memur çocuğuydum, babamın tuttuğu nöbetlerden görevlendirmelerden ötürü babamın yüzünü görmeyerek büyüdüm ben. Beni hangi alın teriyle okuttuklarını ben bilirim. Devlet okutmuş bizi oysa. Babam değilmiş okutan.
Her ay maaşımdan 5 bin tl vergi kesiliyor benim. Hangi meslek kümesi bu kadar vergi ödüyor devlete? Bir Seda Sayan bir de biz ödüyoruz diye düşünüyorum.
Sonra hasta gelip senin maaşını vergimle ben ödüyorum diye bağırıyor. Kardeşim sen ne kadar vergi ödüyorsun da benim maaşımı nasıl ödüyorsun vergilerimizi karşılaştıralım? Ayrıyeten bahis da para da değilken bahis her seferinde neden tabibin maaşına bağlanıyor?
Bunlar yalnızca birinci aklıma gelenler. Bu iki senede yaşadığım hengameyi gürültüyü tehdidi yaşamamış olsaydım asla istifa düşünecek biri değildim. Hem tıp fakültesini hem bayan doğumu birinci sıraya yazarak seve isteye kazanmış okumuş ve çalışmış 8 yıllık doktorum. Beşerler benim sevincimi görüp, senin sinirlendiğin hiç mi bir şey olmaz diye sorarlardı. Ancak bana bile biraz es gerekti.”
TIKLAYIN | Erdoğan: Hekimler az para aldığı için ayrılıyorlarmış, gidiyorlarsa gitsinler, buralar boş kalmaz!