Acıyı kendi çıkarlarına kullanmayı bilen okuyucularımız, merhaba. Bu hafta da en sevdiğim konseptlerden olan zombili bir oyundayız. Hayatta kalmalı, heyecanlı bir üretim, yani Delivery From the Pain: Survival ile beraberiz. Isırılmadan ya da tükürülmeden yazımıza geçelim, düzgün okumalar.
Kanayan Gözler
DigiPatato Studio’nun (işte yaratıcı bir isim, teşekkürler) geliştiriciliğini ve yayıncılığını yaptığı oyunun konusu hayli bilindik; nedenini bilmediğimiz bir zombi kıyametinin ortasında buluyoruz kendimizi. Denetimler ve hayatta kalmanın incelikleri öğretildikten sonra tek başımıza hayatta kalmaya çalışıyor ve senaryonun karanlık taraflarını aydınlatıyoruz. Pekala neden kanayan gözler var?
Birinci göze çarpan (hatta göze batan) kısım oyunun eski çeşitteki grafikleri. Lakin eski derken hayli ilkel bir teknoloji kullanılan, kasılsa da pek hoş olmamış olan kısmı. Baştan anlaşalım; oyunlarda en değerli olan şey grafik derseniz bu oyuna dayanmak epey güç olacaktır. Ancak dayanın her şey o kadar makûs değil…
Sırtımda Kırmızı Ceket Elimde Siyah Satır
2015 Yılı imali olan oyunumuzun en sevdiğim noktalarından biri silahları. Bilirsiniz, vurdulu kırdılı oyunların tipi ne olursa olsn silahlar ve genel ekipman genelde bizim en yakın dostlarımızdır. Bir çok noktada onları efektif kullanmamıza nazaran hayatta kalırız, ya da kalamayız.
Her bir kurşun maksadı bulmalı yoksa tahtalıköyü boylarız…
Delivery From the Pain: Survival yapımcılarının katiyetle bu fikre uyduklarını söyleyebiliriz. Öncelikle her yağmaya gittiğinizde süratlice çekebileceğiniz iki silahınız oluyor. Bu silahlarınız ateşli olanlardan tutun da kolay bir bıçağa kadar rastgele bir şey olabiliyor. Çok hoş bir sistem ile silahın altındaki turuncu çizgiden, aletin ömrünü görebiliyorsunuz. Böylelikle silahın savaşın ortasında kırılması onun değil sizin yanlışınız oluyor. Pekala silah seçeneklerimiz kâfi mi?
Kısaca evet diyebiliriz. Delivery From the Pain: Survival bizlere hayli fazla seçenek sunuyor. Hakikaten uğraşıldığını söyleyebilirim. Kolay bir bıçak ya da tahta sopa yapıp geçmemişler, kendi ortalarında daha sağlamı, daha fazla hasar vuranı ya da daha dandiği var. Craft yani bir üretim kısmı da silahlar olsun farklı eşyalar olsun bir o kadar uygun. Materyal toplamayı bekleyip elinizdeki dandik silahla dayanabilir ve uygunca toparladıktan sonra hoş bir silaha kavuşabilirsiniz. ya da birinci gördüğünüz materyallerden ortalama silahlar yapar ve hayatta kalmaya bakarsınız seçim büsbütün sizin. Lakin oyunun bu türlü hoş seçenek vermesi katiyen büyük bir artı.
Berbat ve Tesirli Zombiler
Silahlar kadar onları kullananlar da değerlidir. Oyunumuzda şayet rakibimizin gerisinden sessizce gelebilirsek savaşta büyük avantaj elde ediyoruz. Ek olarak zombiler seslere ve imajlara reaksiyon veriyor vefatına peşimize düşüyorlar. Artı noktalardan öteki biri ise, oyunu çok büyük ve bilinen bir şirket yapmamış olmasına karşın yapay zekada pek bir sorun görmedi. Zombi üzere davranan zombiler, daha ileri mutasyona geçmiş varlıklara nazaran farklı davranışları ve zorlayan Boss savaşları. Velhasıl her şey yerli yerinde gibi…
Hırsızlık Sevmeyen Canavarlar
Yiyecekten tutun da ekipmana kadar oyunda bir çok eşya ile karşılaşıyor, bunların bir kısmını taşıyabiliyoruz. Haritamızdan bakıp hareket ediyor, büyük olan yerlerdeki yağmayı tamamlamak için bazen birkaç kere gidip geliyoruz. Pekala tam olarak yağma nasıl gerçekleşiyor?
Karnım kazınırken Boss ile kapışmak, farklı ızdırap…
Raflar, dolaplar ve yığınlar üzere bir çok noktanın üstünde büyüteç çıkıyor, biz de seviniyor ve oraya gerçek (ama köşelerdeki zombilere dikkat) koşturuyoruz. Aşikâr bir müddet arama yapıyor ve bulduklarımızı çantamıza atıyoruz. İşte burası hakikaten çok kıymetli. Yanımıza öncelikle ne alacağımız, konutumuzda neye gereksinimimiz olduğunu uygun belirlemek gerekiyor zira yanlışlı bir karar açlıktan ölmek demek. Ne? Sahiden mi?
Yazı Yazarken Acıkmamaya Çalışmak
Beni göz önüne almazsanız, Delivery From the Pain: Survival bizlere ilgi alımlı bir nokta daha sunuyor: Açlık, memnunluk ve mikropluk.
Bu cins hayatta kalma oyunlarında açlık çekmek ortama inanılmaz bir heyecan ve gerçekçilik katar ya da en azından ben o denli düşünüyorum. Oyunumuzda da uzun mühlet aç kalırsak önemli sonuçların olacağı bir açlık baremi var. Başta konserve ve diğer hazır yemeklerle yönetim ederken, şayet kartlarınızı gerçek oynarsanız bir müddet sonra patates yetiştirebilir, hatta yiyemeyecek kadar çok patatese sahip olabilirsiniz. Bilhassa bu tıp minik tarım hareketlerinin oyun içindeki vakitten etkilenmesi, mesela vaktinde toplamaya gitmezseniz eserin kaybedilmesi üzere sahiden ileri düzey bir oynanış sunmuş.
Akşam olmadan meskene dönmek lazım…gerçekten.
Memnunluk ve mikropluk da başka ilgi cazip kriterler olmuş. Tüm sevdiklerinizi kaybettiğiniz, eski hayatınızdan iz kalmamış olan bu makûs dünyada kitap okumak ya da müzik dinlemek bizi hayatta tutacak yegane şeyler oluyor. Tabi bunları da bulmak/yapmak lazım.
Son olarak mikropluk dediğim kısım dayak yemek ve mikrop almaktan oluyor. Canınız gidip enfeksiyon kaptık mı yandık gitti diyelim. Bu türlü durumlarda da ya ilaç bulmamız gerekiyor ya da o ilacı üretmemiz gerekiyor. İki durumun da epeyce güç olduğunu söyleyebilirim.
Son Bir Kere Isırılırken
Delivery From the Pain: Survival hayatta kalma konseptini sevenler için yeterli bir oyun. Telefondan da oynayabileceğimiz, denetimleri de düzgün rastgele bir sorun yok. Grafiklere kafayı takmazsanız eğlenceli bir hayatta kalma tecrübesi sizi bekliyor.
Steam üstünden 16 TL’ye alabileceğiniz oyunun linkini de paylaşıyorum.
Bir sonraki yazıda görüşünceye dek, yağmalarda en hakikat kararlar vermeniz dileğiyle…
Delivery From the Pain: Survival Dehşet, Kalite, Hayatta Kalma yazısı Fanzade sitesinde yayınlanmaktadır.
2022'de çıkmasını en çok beklediğiniz #oyun hangisi?
— Gamegar 🕹 (@gamegarcom) March 22, 2022
