Türkiye gazetesi müellifı Fuat Uğur, iklim elçisi seçilen Beren Saat ve Kenan Doğulu’yu bugünkü köşesine taşıdı Uğur, Kenan Doğulu için “28 Şubat’ın görev adamı, biz ona ‘darbe şarkıcısı’ diyorduk” dedi.
Uğur yazısında, “Kenan Doğulu aslında ‘Vazife Adamı’dır. Artık bayanların giysilerinin siyasete gereç yapıldığını söyleyecek kadar kolay palavra söyleyebilen biri olarak Beren Saat, eşi Kenan Doğulu’nun, başörtüsü yasaklarının uygulandığı, üniversite kapılarındaki kız öğrencilerin polisler tarafından yerlerde sürüklendiği, okullarından atıldığı periyodun; yani 28 Şubat darbesi sürecinin müzikçisi olduğunu da biliyor mu sanki?” tabirini kullandı.
Uğur şunları kaydetti:
“Doğulu, Amerikancı 28 Şubat Darbesi’nin müzikçisi ve bu darbenin “Laikçilik ayağını” gençliğe barlar yoluyla yaymakla vazifelendirilen ismiydi. “DARBE ŞARKICISI” diyorduk biz ona. 28 Şubat Darbesi, Türkiye’de “laik-dindar” ayrımı üzerinden halkın ortasına kama sokma darbesiydi birebir vakitte. Simgesi de 10. Yıl Marşı idi darbenin. 10. Yıl Marşı’nın popçu versiyonunun aranjmanını da Kenan Doğulu yapmıştı. Cumhuriyet Müzik Eleştirmeni Meskenin İlyasoğlu bu versiyonu “Armonisini tahrif ederek kakofonik hâle getirmiş. Ucuz ritm-box hünerleri serpiştirmiş. Üstelik o güzelim coşku dolu marşı pes, donuk bir sesle, hiçbir özelliğine dikkat etmeden söyleyip duruyor” diye yerden yere vurmuş. Ancak sonuçta Kenan Doğulu çıktığı barlarda, görev icabı gecenin ilerleyen saatlerinde, millette baş bi milyonken başlıyordu 10. Yıl Marşı’na: “Çıktıık açık alınla…”
Herkes sallana sallana ayakta, kadehler ellerde höykürüyordu: “Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!” Beren Saat bence o yılları sevgili eşi Kenan Doğulu ile bir konuşsun da başörtüsü üzerindeki müsilaj probleminin neresinde yer aldığını kendisinden öğrensin. Fakat asıl öğreneceği çok diğer bir şey daha var ki bu da benden kendisine bir armağan olsun.
Kenan Doğulu HSBC saldırısı sırasında, bugün değişik bir noktada olan model ve oyuncu Tuğçe Kazaz ile birlikteydi. HSBC saldırısının üzerinden vakit geçmiş, yaralar sarılmaya çalışılırken üzerinde hâlâ konuşuluyordu doğal olarak.
Bir gün; 23 Şubat 2004’te, Hürriyet gazetesinde ünlü magazincilerden Sema Denker’in Tuğçe Kazaz ile yapılmış bir röportajına(*) denk geldim. Dehşetle gözlerim açıldı. Birinci başta ilgimi çeken de başlığı olmuştu:
“HSBC’deki bombadan beni Kenan kurtardı!”
Şöyle anlatıyordu Tuğçe Kazaz:
“Kenan’ın altıncı hissi çok kuvvetli. Olacak şeyleri evvelce hissediyor. Örneğin bu son bombalama olaylarında, beş dakikayla mevtten döndüm. O gün Levent’teki HSBC Bankası’nda işim vardı. Tam konuttan çıkarken Kenan aradı. ‘Lütfen konuttan çıkma, çıkmanı istemiyorum’ dedi. Beni daima hem mesken, hem de cep telefonumdan arayarak evden dışarı çıkmamamı ısrarla istedi. Beni bu türlü oyalayınca, bankaya gitmek yerine direkt çekime gitmeye karar verdim. Bir mühlet sonra televizyonu açınca şok geçirdim. HSBC’nin bombalandığını duyunca dakikalarca yerimden kalkamadım.”
Söyleyeceklerim bundan ibarettir.
Gerisi sizin yorumunuza kalmış. İsteyen “Hissi kablel vuku” diyebilir, yani Tuğçe Kazaz gibi “Altıncı his”, isteyen diğer bir şey.
Benim ne düşündüğüm de bende kalsın.”
