Zafer Partisi Genel Lideri Ümit Özdağ, “Soylu ve grubu çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Haziran 2015 seçimleri ile Kasım 2015 ortasındaki sürece misal bir şiddet dalgasının, bu sefer sığınmacılar üzerinden planlandığı anlaşılıyor” dedi. Özdağ, “Böylece seçimlere giderken, seçmeni terörize etmek ve Zafer Partisi‘ne karşı bir şiddet dalgası başlatarak provokatörler aracılığıyla aksiyonları Zafer Partisi‘ne mal etmek istiyorlar” diye konuştu.
Zafer Partisi Genel Lideri Ümit Özdağ, partisini Genel Merkezi’nde Türkiye’deki sığınmacılar ve İçişleri Süleyman Soylu’nun hakkında söyledikleri ile ilgili basın açıklaması yaptı. Özdağ, açıklamasında şunları söyledi:
“ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI KAYITLARINA NAZARAN; KAYITLI 7 MİLYON 730 BİN YABANCI YAŞAMAKTADIR “
“Ülkemizin karşı karşıya olduğu en ağır sorun hiç elbet stratejik göç mühendisliği ile ülkemize yönlendirilen sığınmacılar ve kaçak göç sorunudur. Bu sorun Türk milletinin omuzlarına ve ülkemizin geleceğinin üzerine bir kabus üzere çökmüştür. Şayet ülkemize gerçekleşen göç kalıcı olur ve yeni göçler engellenmezse, demografik yapımız değişecek Türkiye evvel ekonomik çöküşe, açlığa ve sonra dış tahrikler ile iç savaşa sürüklenecektir.
Göçün birinci nedeni AK Parti’nin makus siyaseti, ikinci ise AK Parti’nin hudut güvenliğini sağlayamamasıdır. Sonuç olarak bugün Türkiye’de İçişleri Bakanlığı kayıtlarına nazaran; kayıtlı 7 milyon 730 bin yabancı yaşamaktadır. 7 milyon 730 bin. Kayıtsızların iddiası sayısı buna dahil değildir. Şimdiye kadar kayıtlı kayıtsız 8 milyonun üzerinde olduğunu düşünüyorduk. Lakin artık görülüyor ki 10 milyonun üzerine çıkmıştır, Türkiye’deki değişik statüdeki yabancı sayısı.
Harcanan para, sığınmacılar için; 100 milyar doları Nisan 2022 itibariyle aşmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın sığınmacı ve kaçaklar ile ilgili verdiği sayıları, TÜİK’in enflasyon ile ilgili verdiği sayılarına inanıyorsanız; güvenip kabul edebilirsiniz. Şayet TÜİK’e inanmıyorsanız İçişleri Bakanlığı’nın vermiş olduğu sayılara da inanmayın.
“ZAFER PARTİSİ’NİN KURULMASINDAN SONRA HALKIN BU HUSUSTAKİ İRADESİ TÜRK SİYASETİNE TAŞINMIŞTIR”
AK Parti’nin resmi sığınmacılar siyaseti, Ahenk Strateji Evrakı ve Ulusal Hareket Planı 2018 ve 2023’tür. Bu evrakın ana maksadı Suriyelilerin vatanlarına dönmesi değil, Türk halkının Suriyelilerin Türkiye’de kalmasına ikna edilmesidir. ve AK Parti, bu projesini Zafer Partisi kurulana kadar rahatlıkla sürdürmüştür. Zira, Cumhuriyet Halk Partisi de 2016 ve 2021’de yaptığı iki çalıştay sonucunda AK Parti üzere Suriyelilerin Türkiye’de kalmasını kabul etmiştir. Öte yandan UYGUN Parti Genel Lideri Meral Akşener ise benim YETERLİ Parti’de olduğum müddette bütün ısrarlarıma karşın AK Parti’yi rahatsız etmemek için, şike yaparak mevzuyu gündeme taşımamıştır.
Zafer Partisi’nin kurulmasından sonra, Türk milletinin bu mevzudaki iradesi Türk siyasetine taşınmıştır. Zafer Partisi bütün ambargolara, bütün akınlara karşın sığınmacılar konusunu gündeme getirince Kılıçdaroğlu da ‘Ben de istekli yollayacağım’ diye meydana fırlamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu, madem yollayacaktın neden 2016 ve 2021 yıllarında yaptığınız çalıştayda Suriyelilerin burada kalacağını resmi evraklarınızla yayınladınız.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde durum buyken, ‘Oğlum Suriyelilere girişimcilik dersi veriyor’ diyen ve hususun üzerine GÜZEL Parti siyasetlerini çiğneyerek, ferdî olarak giden bir eski ÂLÂ Parti GİK üyesini yanına çağırıp, ‘Suriyeliler sıkıntısını gündeme getirmeni istemiyorum, bir anket şirketine denetim ettirdim, seçmende karşılığı yok’ diyen Meral Akşener’in YETERLİ Parti’si de son günlerde ‘Biz çalıştay yaptık’ diyor, Suriyelilerle ilgili. Sayın Akşener, çalıştayın açılış konuşmasında itiraf ettiğiniz üzere çalıştayı ben ve benim 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’ndeki arkadaşlarım düzenledi. Siz yalnızca konuk sanatçıydınız; okumuş olduğunuz metni de sizin için ben yazmıştım. Yoksa mevzuyu bilmiyorsunuz hala da öğrenmiş değilsiniz.
“ZAFER PARTİSİ’NİN SİYASETİNDEN RAHATSIZLIK DUYANLARIN BAŞINDA İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU GELMEKTEDİR”
Zafer Partisi’nin ısrarlı siyaseti yalnızca CHP ve UYGUN Parti’yi değil, AK Parti’yi de kamuoyu önünde, sığınmacılar siyasetini değiştirmeye zorlamıştır, en azından o denli görünmeye zorlamıştır. Erdoğan, ‘sığınmacıları göndermeyeceğiz’ dedikten iki hafta sonra; ‘1 milyon Suriyelinin Suriye’nin kuzeyine gönderme çalışmalarına başladık’ demiştir. Bu Zafer Partisi’nin Türk siyasetindeki tesirinin sonucudur.
Zafer Partisi’nin siyasetinden rahatsızlık duyanların başında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gelmektedir. Zira Soylu, Suriyelilerin kelamda entegrasyonu siyasetini yürütürken Türk halkını yanlış yönlendirmekte, yanlış bilgi vermekte, Türk halkına palavra söylemekte ve aldatmaktadır. Zafer Partisi ise Türk milletine Soylu ve küçük grubu tarafından söylenen palavraları ifşa etmektedir.
“SOYLU DA SIĞINMACILARIN TÜRKİYE’DE KALMASI İÇİN ÇABA ETMEKTE VE SOROS İLE TIPKI ÇİZGİYİ TEMSİL ETMEKTE”
Süleyman Soylu, benimle kamuoyunda girmiş olduğu, ‘Türkiye’de doğan Suriyeli bebeklere vatandaşlık verelim’ tartışmasını kötü halde kaybetmiş ve utanç içinde geri çekilmişti. Daha sonra bir silah ruhsatı sorunundan, tekrar kamuoyu önünde benimle tartışmaya girmiş, kendisine bağlı emniyet müdürünün kendisini yalanlaması ile bu tartışmayı da kaybetmişti. Soylu’nun, TGRT’deki hezeyanları fakat bu yenilgilerin kızgınlığı ve Türk milletine karşı kurulmak istenen komplo çerçevesinde anlaşılabilir.
TGRT’de benimle ilgi olarak, Soylu; ‘Soros çocuğu’ sözünü kullanmıştır. Soros ve desteklediği vakıflar sığınmacıların Türkiye’de kalması için başından beri çalışmaktadır. Zafer Partisi de sığınmacıların vatanlarına dönmesi için çalışmaktadır. Soylu ise sığınmacıların Türkiye’de kalması için uğraş etmekte ve Soros ile birebir çizgiyi temsil etmektedir.
Süleyman Soylu bana ‘operasyon çocuğu’ demiş. Benim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değişik kurumları için, yurt içinde ve yurt dışında; Türkiye’nin ulusal güvenliği konusunda, kanunlar çerçevesinde ve yazılı görevlendirmeyle kimi operasyonlar yaptığım doğrudur, kimi operasyonlar yönettiğim doğrudur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk milletine hizmet etmek benim için en büyük onurdur. Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin menfaatleri için çalışırken; birebir tarihte Soylu’nun, Yanlışsız Yol Partisi Gaziosmanpaşa İlçe Lideri olarak, DYP Genel Lideri Tansu Çiller’in etrafında ‘anneciğim anneciğim’ diye dolaştığını da biliyoruz. Sonrasında bir genel liderin çantacılığını yaptığını da biliyoruz.
Soylu’nun yer aldığı operasyonlarla, benim gerçekleştirdiğim operasyonlar ortasında nitekim çok fazla fark var. Onun hangi operasyonları yaptığını YouTube’da birazcık dolaşınca, bütün Türkiye hatta bütün dünya izledi.
Soylu’ya, moralini bozacak lakin bir şey daha söyleyeyim; kendi bakanlığı periyodunda İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan ve yaptırılan, kimi bilimsel çalışma merkezli operasyonlar da benim yetiştirdiğim takımlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Hepsi de çok hoş çalışmalardır. Soylu’ya ve Türk milletine güzel olsun. Soylu ve grubu, Türk devletinin son 20 yılda ne kadar yıpratılmış olursa olsun hala varlığını sürdürdüğünü unutmasındalar.
“SOYLU HER VAKİT YAPTIĞI ŞEYİ YAPIYOR, PALAVRA SÖYLÜYOR”
Soylu ayrıyeten, bana ‘istihbarat elemanı’ diye saldırmış. İstihbaratçılık değerli ve saygın bir meslektir. Keşke kendisi de istihbaratçı olabilseydi. Lakin ben istihbaratçı değilim. İstihbarat ve ulusal güvenlik bilimleri konusunda çalışan bir akademisyen ve siyasetçiyim. 15 Temmuz sonrasında, Soylu’nun bakanlığını yaptığı İçişleri Bakanlığı’nda, bağlı istihbarat kuruluşlarında benim İstihbarat Teorisi kitabım ana okuma kitabı olmuştur. O kitabı okuyup geçmeyen, istihbaratçı olamamıştır.
Lakin, ben istihbaratçı değilim. Süleyman Soylu’ya bağlı 2 tane istihbarat yapısı var; Polis İstihbarat ve Jandarma İstihbarat. Onların kayıtlarında benim ismimi bulamaz. Ulusal İstihbarat Teşkilatı’na da sorsun, ‘Ümit Özdağ sizinle mi çalışıyor, sizin istihbaratçınız mı?’ diye. Karşılığı ben de merakla bekliyorum.
Ben istihbaratçıysam, Süleyman Soylu bunu açıklamaktan ötürü mahpusa girer, biliyor musunuz? Zira açıklanması yasaktır. Soylu her vakit yaptığı bir şeyi yapıyor, palavra söylüyor.
Soylu programa çıkmadan evvel ne içtiyse, çok merak ediyorum; Türk bayanlarının, kızlarının görüntülerini çeken sapıkları savunuyor. Ancak korumakla vazifeli olduğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını savunmuyor.
Soylu hezeyan içinde, ‘Sessiz İstila’ sinemasının finansmanı ile ilgili beni, ‘yabancı fonlardan para almakla’ suçluyor. Mahkemelere buyruk veriyor, ‘araştırsınlar.’ Birincisi, ‘Sessiz İstila’ sineması, görüntüsü; yasalar önünde kabahat değil. İki, Soylu; benim banka hesaplarımı, kredi kartı ödemelerimi denetim ediyorsunuz, borçlarımı biliyorsunuz, paramın olmadığını biliyorsunuz. Borçla çalıştığımı biliyorsunuz. Sana kelam veriyorum. Yeni borç alacağım ve yeni kurgu ve belgesel sinemalarını, sığınmacılar konusunda çektireceğim ve Türk kamuoyunun bu hususta uyanık kalmasını sağlayacağım.
Soylu ve grubu çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Haziran 2015 seçimleri ile Kasım 2015 ortasındaki sürece benzeri bir şiddet dalgasının, bu sefer sığınmacılar üzerinden planlandığı anlaşılıyor.
Artık bu noktada Gelecek Partisi Genel Lideri Ahmet Davutoğlu’na sesleniyorum; Sayın Davutoğlu korkmayın, tehdit edildiğinizi kamuoyu önünde gördük, lakin korkmayın. Çıkın, ne oldu Haziran- Kasım ortasında, Türk milletine anlatın. Zira emsal bir çalışma tekrar başlamış görünüyor. Böylelikle seçimlere giderken, seçmeni terörize etmek ve Zafer Partisi’ne karşı bir şiddet dalgası başlatarak provokatörler aracılığıyla aksiyonları Zafer Partisi’ne mal etmek istiyorlar.
“KURACAĞINIZ HER TUZAĞI BOZARIZ VE İFŞA EDERİZ“
‘Atamanlar’ diye bir küme, sığınmacı ve kaçaklara karşı toplumsal medya üzerinden şiddet propagandası yapmaktaydı. Ne İçişleri Bakanlığı, ne Adalet Bakanlığı bu hususta soruşturma açmadı, mevzuyu gündeme getirmedi. Facebook’ta bir küme serseri, yolda gördüğü Afgan’ı, Suriyeliyi dövüyor, bunu görüntüye çekiyor ve koyuyor, Soylu da Bozdağ da kılını kımıldatmıyordu.
Biz kabahat duyurusunda bulunduktan sonra küme kendisini feshettiğini açıkladı. Kendisini feshettiğini açıklayan küme, ben Süleyman Soylu’yu bulmak için İçişleri Bakanlığı’na gideceğimi açıklayınca; Facebook üzerinden bir açıklama yaptı; ‘Ümit Özdağ’ı desteklemek için İçişleri Bakanlığı’na geliyoruz’ dedi. Bir provokasyon teşebbüsünde daha bulundu. Ben de açıklama yaparak siz provokatörsünüz; ne yanımda, ne sağımda, ne solumda sizi istemiyorum dedim. Artık bütün toplumsal medya hesaplarında bana ve Zafer Partisi’ne hakaret ediyorlar.
Anladık ki küme, karanlık odaklar ile alakalı bir küme. Artık misal kümelerin oluşturulmaya başladığını görüyoruz. Ümit Özdağ varsayım yürütüyor demeyin. Ümit Özdağ ve genel merkez yöneticilerimiz bilerek konuşuyoruz. Önünüze Zafer Partisi’nin yarın devleti yönetecek yönetici takımlarının özgeçmişlerini koyun, dikkatle inceleyin. Bu parti devlet yönetmeye geliyor. Bize tuzak kurmaya, Türk milletine tuzak kurmaya çalışmayın. Kuracağınız her türlü tuzağı bozarız, lakin ifşa da ederiz sizi.
Soylu’yu ve grubunu buradan Türk milleti önünde uyarıyoruz, oynadığınız oyun çok tehlikeli bir oyundur. 10 milyonu aşan sayıda sığınmacı ve göçmenin yaşadığı, bu insanların birçoklarının iç savaştan geçen travmalı beşerler olduğunu bilerek Türkiye’yi söndüremeyeceğiniz bir ateşe atmayın.
Soylu konuşmasında diyor ki, ‘bize Suriyelileri, sığınmacıları kaçakları Türkiye’de tutun diye tavsiyede bulunan, yabancı büyükelçiliklerde ülkemizi karıştırmak için bu beşerler üzerinden hazırlıklar yapılıyor.’ Tarih bu türlü bir aymazlığı çok az görür.
Pekala siz niçin tutmaya devam ediyorsunuz? Siz, bu büyükelçilikler madem bu türlü operasyonlara başladılar, bu operasyonları düzenleyen büyükelçiliklere karşı, devletlere karşı gerekeni yapacağınıza, neden Zafer Partisi üzerinden ucuz oyunlara girmek istiyorsunuz.
“SOYLU’YU AKP’YE GETİREN FETÖ’DÜR”
Soylu, ’15 Temmuz’da yarım bıraktığımız şeyi tamamlayacağız’ derken cürüm işliyor. Üstelik 15 Temmuz yalnızca FETÖ’nün yapıtı değil AK Parti’nin FETÖ ile birlikteki yapıtıdır. Soylu’nun; ‘milletim ismine, çocuklarım ismine, geleceğim ismine savcı Zekeriya Öz’e teşekkür ederim’ dediğini unutmadık. 15 Temmuz, Soylu üzere FETÖ ile iç içe geçmiş siyasetçilerin yapıtıdır. Soylu’yu AKP’ye getiren FETÖ’dür.
Bir müddet evvel FETÖ’cü bir genel müdür, valilik makamına atandı. Âlâ niyetle, bir AK Parti milletvekiline dedim ki, ‘Soylu’ya söyleyin, bu adam daha evvel FETÖ ile birlikte çalıştı, üst seviyeydi.’ Milletvekili gitmiş söylemiş, sonra bana getirdi yanıtını verdi. ‘O vakit herkes FETÖ’cüydü.’ Hayır Soylu, herkes FETÖ’cü değildi, fakat sen herkesi kendin üzere zannediyorsun. Biz hiçbir vakit FETÖ’cü değildik, olmadık, olmayacağız.
Zafer Partisi, Suriyelilerin Türkiye’nin dostları olarak ülkelerine dönmeleri siyasetini izlemektedir. Suriyelilerin gerçek dostları onları vatanlarından kopararak Türkiye’de tutmak isteyenler değil, vatanlarına dönmelerini sağlayacak Zafer Partisi’dir.
Zafer Partisi’ne ‘ırkçı’ diyorlar. Suriyelilerin vatanlarına dönmelerini istemek ırkçılık mıdır? Türk milletinin yüzde 90’ı Suriyeliler vatanlarına dönsün diyor, Türk milletinin yüzde 90’ı ırkçı mıdır? Hayır. AK Parti ve Soylu, Suriyelilerin vatansız kalmalarını, dedelerinin mezarlarının olduğu topraklardan kopmasını istiyor. Zafer Partisi ise dedelerinin topraklarına dönmelerine istiyor. Suriyelilerin konutlarından vatanlarından edilirken, onların topraklarının üzerinde PKK’istan kurulmasına karşı çıkmak ırkçılık mıdır? ‘Biz ensarız’ diye övünüyorsunuz. Arkadaşlar ensar olmak değildir, problem. İnsanların muhacir olmasını engellemektir.
Soylu, Suriyeli sığınmacıların ağır işlerde ve düşük fiyatla soyulmasını, emek sömürüsünü savunuyor. Bu mu Suriyelilerin dostu olmak? Zafer Partisi ise Suriyelilerin vatanlarında insanca yaşamalarını savunuyor.
Haziran – Kasım 2015 ortasında benzeri bir senaryo ile Türkiye’yi ateşe atmayı denemeyin. Zafer Partisi olarak Süleyman Soylu’nun bu konuşması ile ilgili kabahat duyurunda bulunacağız ve bir araştırma açılmasını isteyeceğiz. Ayrıyeten Türkiye’ye giren değişik kümelerle ilgili elimizdeki bilgileri Cumhuriyet savcıları ile paylaşacağız. Türk milletinin bir seçim kazanmak uğruna ateşe atılmasını engelleyeceğiz. Soylu ve takımının durumunu Türk halkının yüksek takdirine bırakıyoruz.
“ DEVLETİMİZ BENİM YAŞANTIMI, DEDEM VE BABAMDAN İTİBAREN EN UFAK NOKTASINA KADAR BİLİR “
Bir mühlet evvel bir küme devlet vazifelisi, Yargıtay’da evrakı görüşülmeye devam edilen ve kendisi mahpusta olan bir kişiyi ziyaret ederek, Ümit Özdağ aleyhinde açıklama yap, bize bilgi ver senin cezanın hafifletilmesini yardımcı olalım, demişler. Bu, rezalet olmanın ötesinde bir gelişme. Erdoğan’ın kişiyi soruşturup tahkik edeceğini ve bu türlü bir pazarlığa ve affa razı olmayacağını düşünmek istiyorum.
Öte yandan, giden devlet görevlilerine de bir çift lafım var. Benimle ilgili hapishanede görüştüğünüz ve görüşeceğiniz şahısların hiçbirisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bilmediği bir şeyi biliyor olamazlar. Devletimiz benim yaşantımı, dedem ve babamdan itibaren en ufak noktasına kadar bilir. Ben de bundan övünç diyarım. İstek ederseniz size hangi meslek büyüklerinizin, benim ile ilgili kapsamlı bilgi vereceğini de kamuoyu önünde açıklarım. Lakin mahcup olursunuz.”
