Bugünlerdeki en yorucu gündemimiz, her adımında bizi biraz daha yıpratan salgından başkası değil. Tünelin sonunda ışık görür gibi olduğumuz an, o karanlık tünel bir boy daha uzuyor sanki ve içinde bulunduğumuz boğucu atmosfer biraz daha kesifleşiyor. Uzmanlar ise bugünkü COVID-19 buhranından bahsederken sürekli 1919’da yaşanan ve tüm dünyada büyük yıkımlara yol açan İspanyol gribini örnek alıyor. Salgının, tedbirler sıkı tutulmazsa, yaşatacağı yıkımları 100 yıl öncesinden örnekliyorlar.
Edebiyat, insanlığın yaşadığı her yıkımı, önemli toplumsal kırılmaları bir şekilde bünyesine alır ve kelimeler aracılığıyla kuşaklar ötesine taşır. Bugünlerin de hikâyesi yazılacak mutlaka; yaşadıklarımız, bir başkasının hayatının şekillenmesinde rol oynayacak. Aynı şekilde İspanyol gribinin de hayatlara etkileri, dünyayı nasıl şekillendirdiği edebiyatın malzemesi haline gelmişti. Bu malzemeyi kullananlardan biri de büyük romancılarımızdan Hüseyin Rahmi Gürpınar olmuştu. Bugün pek çok kimsenin aklına gelmese de Gürpınar, ‘Hakka Sığındık’ta, meseleyi içinden geçilen bir başka insanlık dramı olan Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımla birlikte ele almıştı. Ortaya da, kendine has kara mizahıyla yoğrulan tam anlamıyla bir dönem fotoğrafı çıkmıştı.
‘Hakka Sığındık’, tam da olması gerektiği zamanda, yeni bir baskıyla okurların karşısına çıkıyor şimdi. Romanın bu edisyonunda bir başka ustanın; Selim İleri’nin doyurucu bir sunuş yazısı da yer alıyor.
Gürpınar’ın ‘Hakka Sığındık’ı 1919’da yayımlanıyor. Bu tarihte, Birinci Dünya Savaşı ardında bıraktığı büyük yıkımla son bulmuştur fakat hemen sonra gelen İspanyol gribi, savaştan daha yıkıcı etkileriyle hızla yayılmaya başlamıştır. Hüseyin Rahmi Gürpınar, işte o günlerin İstanbul’undan bir manzara sunuyor okurlara ‘Hakka Sığındık’ta. Salgın tıpkı bugünkü gibi hızla yayılırken yine ‘demokratik’ davranıyor ve savaşla birlikte iyiden iyiye açılan zengin-fakir arasındaki uçuruma bakmadan alacaklarını alıyordur. Yazar da böyle bir ortamda iki zengin konağından art arda çıkan iki cenazenin, bir tehdit mektubu ekseninde peşine takılıyor. Yoksulluk, Hüseyin Rahmi’nin alametifarikası diyebileceğimiz batıl inançların kara-komik haliyle metne yansıması ve döneme ait tam anlamıyla ‘gerçekçi’ bir bakışla roman, dönemleri aşarak adeta bugün için yazılmış bir hikâye halini alıyor.
“Kimilerine göre modern romanın dışında sayılmış Hüseyin Rahmi, bana sorarsanız, hâlâ yaşıyor, hâlâ çok diri,” diyor Selim İleri, kitabın sunuş yazısında ki, nasıl hak verilmez. Romancının kelimelerinin, ele aldıklarının nasıl da güncel sorunlarımızla bire bir örtüştüğünü gördükçe herkesin şaşıracağına eminim. Yayımı 1919’a tarihlenmiş bu roman, bırakın tazeliğini korumayı, sanki dün yazılmış gibi capcanlı.
“100 yıl geçmesine rağmen pek de değişmeyen çoksesli bir fotoğraf,” denmiş roman için… Çok doğru. Hatta Gürpınar’ın gerçekliğinin bir fotoğraftan çok aynayı andırdığını söylemek dahi mümkün. Bugün bakıp da kendimizle yüzleşebilelim diye 100 yıl öncesinden bugüne tarihleyerek bir mektup göndermiş gibi büyük romancı…
HAKKA SIĞINDIK
İŞİTİLMEDİK BİR VAKA
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Everest Yayınları, 2020
192 sayfa, 19 TL.