AK Parti Genel Lider Yardımcısı Hasret Güçlü, TVNET’te yayınlanan Sert Sorular programına konuk oldu. Güçlü’ye eski Ayasofya Camii İmamı Mehmet Boynukalın’la yaşadığı polemik soruldu.
Boynukalın’ın 8 Mart’a özel paylaşımındaki tabirlerine reaksiyon gösteren Varlıklı, “Bu paylaşımı yanlış buluyorum. Ayasofya Cami İmamı, bu türlü bir hususta tweet atmamalı. Bayan – erkek sıkıntısına dair dini de referans yaparak, katı, sert açıklamalar yapmayı sorunlu görüyorum ve bize yarar vermiyor. Tam bilakis incitiyor, bayanları da incitiyor, bu alanda çalışanların yükünü arttırıyor. Ve daha değerli bu açıklamalar siyasetin yükünü artıyor. Siyaset çok ağır bir iş. O yüzden bence herkes kendi işini yapmalı diye düşünüyorum” sözlerini kullanmıştı. Boynukalın da bunun üzerine üstü kapalı bildiriler veren paylaşımlar yapmıştı.
“İSTİFASINDA DAHLİM YOK”
Programda da Boynukalın ile yaşadığı tartışmaya değinen Güçlü, Boynukalın’ın tartışma sonrası istifa etmesinde rastgele bir rolü olmadığını belirtti. AK Parti Genel Lider Yardımcısı, sunucunun “Boynukalın’ın istifasında dahliniz var mı?” sorusuna “Dahlim yok ancak Ayasofya’nın özgürleştiğini düşünüyorum. Ayasofya kimsenin sıfatı değil. Tek başına, müstakil” kelamlarıyla cevap verdi.
“BENİM NE KADAR İNANÇLI OLDUĞUMA BEŞERLER MI KARAR VERECEK?”
Varlıklı açıklamalarına şöyle devam etti:
“Adalet Bakanlığımızın çok kıymetli bir çalışmasıyla birlikte artık bayan cinayetleri hukuksal bir terim olarak mevzuatın içerisine girmiş oldu. Bayan cinayetleri denilen şey hukuk mevzuatında bir tanımlama. Bu türlü bir tanımlama varken sizin karşınıza devamlı dini referans göstererek hukukun var kıldığı kavramları reddetmeye çalışan beşerler oluyor. Onu dinleyen beşerler sizi düşman biliyor. Beni dindar görmüyorlar. Benim ne kadar inançlı olduğuma beşerler mı karar verecek?
Burada sorun şu, bayanlar için şiddetin konuşulduğu bir gün var, çok kıymetli bir günden bahsediyoruz ve hukuken de bir tabirden bahsediyoruz. Ortaya dinle ilgili bir referans girdiği vakit siz ne söylerseniz söyleyin onunla rekabet etme bahtınız kalmıyor. Halbuki ki siz hukuken var olan bir gerçeklikten bahsediyorsunuz. Tezlerimizi savunurken; din ile dini yan yana koymalıyız, hukuk ile hukuku.”
