Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığının takviyesiyle organize edilen 21-27 Mayıs Türk Mutfağı Haftası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katıldığı Balıkesir Gastronomi Şenliği ile başladı.
Türk Mutfağı Haftası her yıl belirlenen bir tema ile 81 vilayette ve Türkiye Cumhuriyeti büyükelçiliklerinde, konsolosluklarda, yurt dışı müşavirlikler ve temsilcilikler aracılığıyla tüm dünyada tanıtım etkinlikleriyle kutlanacak.
Hafta kapsamında Emine Erdoğan öncülüğünde Cumhurbaşkanlığı himayesinde Kültür ve Turizm Bakanlığının dayanağıyla hazırlanan ve Türk mutfağını milletlerarası alanda tanıtmayı amaçlayan “Asırlık Tanımlarla Türk Mutfağı” kitabının lansmanı yapılacak.
Türk Mutfağı Haftası boyunca düzenlenecek etkinliklerle Türk mutfağı yalnızca geçmişe ve geleneğe değil, geleceğe iz bırakan yaklaşımı ve tanımlarıyla memleketler arası ölçekte tanıtılacak.
Haftanın açılışı Balıkesir Gastronomi Şenliği ile başladı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, haftanın açılış programı çerçevesinde Edremit ilçesinde düzenlenen Balıkesir Gastronomi Şenliği’nde yaptığı konuşmada, Balıkesir’in hoşluklarının saymakla bitirilemediğini söyledi.
Topraktan fışkıran rahmet, sofraların lezzetleri, esaslı bir tarih, mavi bayraklı plajlar, şifalı sular derken listenin uzayıp gittiğini anlatan Erdoğan, “Balıkesir’imiz, Türkiye potansiyelinin adeta bir özeti üzere.” dedi.
Erdoğan, “Asırlık Tanımlarla Türk Mutfağı” kitabını literatüre kazandırdıklarını ve eş vakitli olarak her yıl 21-27 Mayıs’ın Türk Mutfağı Haftası olarak kutlanacağını duyurduklarını hatırlattı.
Emine Erdoğan, Türk mutfağının tüm taraflarıyla tanıtılması ve dünya sıralamasında hak ettiği yere kavuşmasını amaçladıklarını belirterek, “Elbette Türk mutfağı halihazırda tüm dünyada biliniyor. Hatta en yeterli mutfaklar ortasında yer alıyor lakin biliyoruz ki bu şöhretin ana çizgilerini, muhakkak başlı birkaç yemeğimiz oluşturuyor. Halbuki Türk mutfağının kapısı, hudutları çok geniş bir tarihe ve birikime açılıyor. Anadolu’da binlerce yıllık bir geçmiş ve farklı medeniyetlerden damıtılmış bir özden bahsediyoruz.” diye konuştu.
“Türk mutfağı geniş yelpazesiyle dünyanın başkan mutfağı”
Emine Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Günümüzde etnik restoranlar, önyargıların en süratli eridiği, kaynaşma yerleri olarak hizmet ediyor. Münasebetiyle, tabağın üzerinde sadece lezzet değil, başlı başına bir kültür dünyası sunuyoruz. Tüm bunları göz önüne aldığımızda, Türk mutfağının, geniş yelpazesiyle dünyanın başkan mutfağı olma potansiyeli çok net görülüyor. Sahip olduğumuz miras, ülke imajımızı güçlendirmek ve kendimizi en yanlışsız halde anlatmak için eşsiz bir vasıta. Kültür ve Turizm Bakanlığımızın öncülüğünde Türk Mutfağı Haftası’nı ilan ederek, daima birlikte hoş bir yola çıktığımıza inanıyorum. Umarım, bu vesileyle mutfağımızı layıkıyla tanıtır ve birçok milletlerarası markanın doğumuna şahit oluruz.”
“Yemeğin etrafında oluşan kültür başlı başına bir lisandır”
Erdoğan, ulusal mutfağın toplumun aynası olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Şöyle bir düşünecek olursak, bir yabancıya ‘nimet’ sözünün manasını anlatmak ne kadar güç, değil mi? Meğer, yere düşen ekmeği öpüp başına koyan birini görene diğer tanım gerekmez. Yani, yemeğin etrafında oluşan kültür başlı başına bir lisandır. Dostumuzu sofrada baş köşeye oturtmak, ona olan sevgimizi sessizce anlatır. Büyüklerimize hürmetimizi, onlar yemeye başlayana kadar açlığımızı bekletmekle gösteririz. Yani bir sofrada diğerleriyle oturup kalkmak, aile değerlerimizden inanç dünyamıza kadar birçok bilgi verir.”
Gastronominin çok boyutlu bir husus olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bildiğiniz üzere bugünün dünyasında, turizm bir kitle hareketi olmaktan çıktı. Turistler, gidilen yerin tarihini, kültürünü, yaşantısını tanımak istiyorlar, daha ferdî hareket ediyorlar. Yöresel deneyimleri kendilerine katmak istiyorlar. Otantik olanın süratle kıymet kazanması elbette çok sevindirici. Gastronomi artık bizatihi bir seyahat motivasyonu. Dünyada gastronomi kenti diye anılan kentler süratle artıyor. Gaziantep’imiz, Hatay’ımız ve Afyon’umuz da UNESCO Yaratıcı Kentler Ağı içerisinde yer alıyor. Ülkemizin her köşesi bir gastronomi cennetidir. Gelin, daha birçok kentimize bu unvanı el birliğiyle kazandıralım.
Malumunuz, UNESCO tarafından müdafaa altına alınan yemeklerimiz var. Abugannuş, oruk, künefe, lokum, kaymak, sucuk ve pöçten oluşan bu listeye daha birçok yemek eklenebilir lakin coğrafik işaret alabilecek daha kaç yemeğimiz var. Bize düşen, bu mirasımızı ihya etmek için çalışmak ve araştırılmadık hiçbir tarafını bırakmamak. Bu vesileyle, bu alanda yapılacak özgün projelerin her vakit destekçisi olduğumu söz etmek istiyorum.”
“İnsanlar, sağlıklı ve yöresel olanın peşindeler”
Erdoğan, sanayileşmenin her şeyde olduğu üzere sofraların da çehresini değiştirdiğini vurgulayarak, “Hibrit tohumlar, GDO, karbon ayak izi, fast food kültürü derken, sofranın özünden uzaklaştık. Gerçekten, bugün önlenebilir hastalıkların kökenine baktığımızda, birçoklarının yiyip içtiklerimizden kaynaklandığını görüyoruz.” dedi.
Bugün fast food kültürünün albenisinin azaldığını ve dünyanın her yerinde karşılaşılan standart yerlerin gücünü kaybettiğini söz eden Erdoğan, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Tüm dünyada bir uyanış var. Beşerler, sağlıklı ve yöresel olanın peşindeler. Helal, vejetaryen, organik üzere seçenekler en çok tercih edilenler ortasında. Bu arayışa en âlâ yanıtın Türk mutfağında gizli olduğunu düşünüyorum. Anadolu mutfağına baktığınızda, birçok reçetenin doktorlar eşliğinde hazırlandığını görürsünüz. Ruha ve vücuda şifa veren tarifler vardır. Birbirimize ‘şifa olsun’ diyerek oturduğumuz sofralar başlı başına sıhhat merkezleridir.”
Sıfır atık vurgusu
Erdoğan, sıfır atık kültürünün bugün süratle yayıldığına değinerek, şunları kaydetti:
“Mutfağımızın en değerli karakteristiği olan, kalan eserlerin değişik yemeklere dönüşebilmesi de küresel besin kaybı sorunu için değerli bir tahlil. Zira bir mutfağı atıksız kılan, gerisindeki zihniyet ve öğretidir. Beşerler tabiat dostu olmanın metotlarını arıyorlar. Halbuki bizim mutfağımızın tabiat dostu kimliği yeni bir icat değil, binlerce yıllık deneyimdir. Bu tecrübeyi, hakikat bir bağlantı planıyla gün yüzüne çıkarmanın, bizi milletlerarası kulvarda en öne taşıyacağına yürekten inanıyorum. Türk mutfağının layıkıyla tanıtılması el birliğiyle mümkün.”
Emine Erdoğan, Türk mutfağının inceliklerine vakıf herkesin, birer gastro-diplomasi elçisi olabileceğini vurgulayarak, Türk mutfağının layıkıyla tanıtılmasının el birliğiyle mümkün olacağı daveti yaptı.
Konuşmanın akabinde Balıkesir Üniversitesi Burhaniye Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Kısmı 1. sınıf öğrencilerinin önlük giyme merasimi gerçekleştirildi.
Emine Erdoğan, öğrenci temsilcisi Melisa Selen’e önlüğünü giydirdi, daha sonra öğrencilerle ve iştirakçilerle fotoğraf çektirdi.
