Alzheimer hastalığı, ilerleyici hafıza kaybı ve günlük yaşam aktivitelerinde aksamalara yol açan belirli entelektüel (bilişsel) işlevlerde gerilemeyle karakterize nörodejeneratif bir hastalıktır (nöron ölümüne yol açan ilerleyici beyin hasarı).
Belirtiler zamanla değişir ve kişiden kişiye değişir. Hafıza sorunları en yaygın belirtidir. Alzheimer hastalığı tanısının konulabilmesi için başka bir bilişsel işlev bozukluğu ile ilişkili olmaları gerekir. Dil bozuklukları (afazi), belirli hareketleri gerçekleştirmede zorluk (apraksi), nesneleri veya insanları tanınma kaybı (agnozi) veya kişinin davranışını belirli bir bağlama uyarlama yeteneğinin kaybı Alzheimer hastalığına eşlik eder.
Hastalığın kesin nedenleri tespit edilememiştir, ancak konuyla ilgili devam eden çalışmalar biyolojik mekanizmaların daha iyi anlaşılmasını mümkün kılmaktadır. Alzheimer hastalığının beyindeki 2 nöropatolojik lezyonun birlikteliği ile ortaya çıktığı bilinmektedir. Bunlar hücre dışı beta-amiloid protein birikintileri ve hücre içi tau proteini birikintileridir. Bu lezyonlar zamanla hipokampal bölgeden tüm serebral kortekse doğru ilerleyerek bozuklukların ilerlemesini afazi, apraksi, görsel-uzaysal bozukluklar ve yürütücü işlev bozukluklarının ortaya çıkmasını tetikler.
Benzer belirtilere neden olan vasküler orijinli demans, Lewy cisimcikli demans, fronto-temporal lober dejenerasyon gibi hastalıkların da Alzheimer hastalığı ile ilişkili olduğu söylenmektedir.
Erken teşhis çok önemli
Alzheimer hastalığının tedavisi yoktur, ancak hastalığın uygun yönetimi ilerlemesini yavaşlatabilir ve hastanın ve çevresindekilerin yaşamını iyileştirebilir. Zamanında hareket etmek çok önemlidir.
Günlük hayata müdahale eden tekrarlanan sorunlar hakkında bir şikayet, mutlaka bir uzmana danışılmalıdır. Teşhisin mümkün olan en kısa sürede yapılması çok önemlidir. Teşhis önce bozuklukların geçmişine, ardından bilişsel işlev testlerine dayanmaktadır. Bozuklukların (hafıza kaybı, uzamsal-zamansal yönelim, yürütücü işlevler vb.) doğasını ve ciddiyetini değerlendirmeyi ve davranış ve duygudurum bozukluklarını araştırmayı mümkün kılar.
Beyin görüntüleme, erken dönemde tanıya katkıda bulunur. Görüntüleme teknikleri hastalıkla ilişkili anormallikleri ortaya çıkarabilir. Beyin hacminde, özellikle arka bölgelerde azalma ve hipokampus atrofisi MR gibi görüntüleme tekniklerinde ortaya çıkabilir.
Teşhisi güçlendirmek için biyolojik belirteçler de yardımcı olabilir. Beyin omurilik sıvısında (BOS) hastalığın üç belirtecini ölçmek mümkündür. Bunlar amiloid beta proteini, tau proteini ve fosforlanmış tau proteinidir. Bu incelemeler bazen başka dejeneratif hastalıkların (frontotemporal dejenerasyon, Lewy cisimcikli hastalıklar vb.) veya Alzheimer hastalığını taklit edebilen damar hastalıklarının tanısında da kullanılır.
Alzheimer hastalığının ilk belirtileri
Alzheimer hastalığının belirtiler ortaya çıkmadan önce saptanması için rutin bir test ne yazık ki şu anda yoktur. Öncelikli amaç, insanların yaşam kalitesini mümkün olduğunca artırmak ve ilk belirtileri tespit ederek hastalığı mümkün olan en kısa sürede teşhis etmektir.
Hafıza bozukluğu şikayeti her zaman Alzheimer belirtisi değildir. Bir uzman teşhis koyabilecek tek kişidir.
Alzheimer hastalığına özgü olmasalar bile uyarıcı olan ilk belirtiler şunlardır:
– Davranış ve kişilikte değişiklikler,
– Son olayları unutmak,
– Nesneleri kaybetmek,
– Dil bozuklukları (yaygın sözcüklerin unutulması veya bir başkasının yerine kullanılması),
– Bilinen görevleri yerine getirmede zorluk,
– Mekanda ve zamanda yönelim kaybı,
– Akıl yürütmede zorluklar,
– Bozulmuş yargı,
– Motivasyon kaybı.
Alzheimer riskini artıran 6 faktör
Alzheimer riski her şeyden önce yaşa bağlıdır. 65 yaşın altındaki nüfusun yüzde 2’sinden azı etkilenir. Cinsiyet de önemli bir faktördür, hastaların yüzde 60’ı kadındır. Ancak buna rağmen tanımlanmış diğer faktörler üzerinde hareket ederek riski azaltmak mümkündür.
İşte yeni çalışmalara göre Alzheimer riskini artıran 6 faktör.
1. Kalp ve damar sorunları
Aarştırmalar, bir kişinin kalp ve damar hastalıklarıriski ne kadar yüksekse, Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin de o kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Özellikle yüksek tansiyonun, bilişsel bozulmanın başlamasına neden olabileceği bilinmektedir. Tansiyon seviyelerini sağlıklı bir aralıkta tutmak için normal kiloda olmak, tuz alımını kontrol etmek, alkol tüketmemek ve fiziksel aktivite yapmak gerekir.
Tütün ve nikotin de beynin düşmanlarıdır. Sigarayı bırakmak Alzheimer hastalığının veya diğer bilişsel bozuklukların başlamasını geciktirir.
Araştırmalar ayrıca kandaki yüksek LDL kolesterol (kötü kolesterol) düzeylerinin ve düşük HDL kolesterol (iyi kolesterol) düzeylerinin Alzheimer hastalığına yakalanma riskini artırdığını göstermektedir. Sağlıklı kolesterol seviyelerini korumak için dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite önerilir.
Ayrıca genellikle 30’lu yaşından sonra ortaya çıkan tip 2 diyabet de bir risk faktörüdür. Beyin hücrelerinin birbirleriyle iletişim kurma biçimindeki bir değişikliğin işaretidir. Kan şekeri seviyesini sabit tutmak için bir uzman tarafından takip edilmesi önerilir. Çoğu durumda insülin alımı yardımcı olur. Ancak Alzheimer hastalığının, vücudun insüline tepki verme yeteneğini bozduğuna dikkat edilmelidir.
2. Eğitim düzeyi ve bilişsel faaliyetler
Yapılan araştırmalar, bir beyin ne kadar çok geliştirilir ve kullanılırsa, beyinsel bağlantıların o kadar fazla olduğunu ve bir tür bunama gelişiminin riskinin o kadar düşük olduğunu göstermiştir.
Düşük eğitim seviyesi bu nedenle Alzheimer hastalığı için bir risk faktörü olarak görülmektedir. Entelektüel uyarımın, hastalığın etkilerini hafifletmeyi mümkün kılabileceği tahmin edilmektedir. Gelişmiş bir beynin, bunama ataklarına karşı daha dirençli olduğu düşünülmektedir.
3. Kafa yaralanmaları
Geçmişteki kafa travmalarının da yaşamın ilerleyen dönemlerinde demans gelişimi üzerinde etkisi olduğu görülmektedir. Özellikle beyni zayıflatabilecek 5 dakikadan fazla bilinç kaybının eşlik ettiği durumlar çok önemlidir.
4. Depresyon
Bazı durumlarda Alzheimer hastalığının belirtisi olarak kabul edilen depresyonun aslında bir risk faktörü olduğu görülüyor. Depresif dönemler beyindeki zararlı kimyasalların seviyelerini arttırır. Bu nedenle, Alzheimer hastalığına yakalanma riskini yükseltirler.
5. Uyku bozuklukları
Depresyonda olduğu gibi Alzheimer hastalığı ve uyku bozuklukları arasında da bağlantı vardır. Beyin, uyku sırasında kendisini toksinlerden arındırır. Ve özellikle Alzheimer hastalarında biriken amiloid beta proteinleri uyku sırasında vücuttan atılır.
6. Kronik stres
Kronik stres genel olarak sağlık için iyi değildir. Bir stres hormonu olan kortizol, özellikle hafıza üzerinde etkilidir. Ayrıca stresin kalp ve damar sağlığı üzerinde de bir etkisi vardır ve demansla savaşmaya yardımcı olan bağışıklık sistemini de zayıflatır.