Bir sinemanın kalitesini artıran en kıymetli etkenlerin başında elbet oyunculuklar gelmektedir. Tesirli oyunculuk, beraberinde biz seyircilerin sinemaya bağlanmasını ve öykünün daha etkileyici hale gelmesini sağlar.
Birbirinden şahane performansların sergilendiği oyunculuklara gelin daima birlikte göz atalım. 👇
1. Leonardo DiCaprio, “The Revenant” sinemasındaki performansıyla süper bir oyunculuk sergileyip yıllardır istediği En Uygun Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı.
Tehlikeli yırtıcı hayvanların yaşadığı güçlü tabiat şartlarında hayatta kalmaya çalışan bir karakteri canlandıran DiCaprio, rolüne bütünüyle kendini vererek karakterin fizikî acılarını ve zorluklarını inanılmaz bir halde yansıttı.
DiCaprio’nun oyunculuğu, sinemanın en kuvvetli sahnelerinden biri olan, karakterinin çıplak bir formda bir atın içine uyumak için girdiği sahneyle doruğa çıktı. Bu sahne, DiCaprio’nun fizikî ve duygusal olarak şiddetli bir performans sergilediği bir noktaydı ve sahnedeki duygusal yoğunluk, izleyicileri de derinden etkiledi.
2. Adrien Brody, “The Pianist” sinemasında savaş şartları altında hayatta kalmaya çalışan bir piyanisti canlandırarak olağanüstü bir oyunculuk sergiledi ve performansı kendisine En Âlâ Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandırdı.
Filmin öyküsünün ana teması olan insanlık dışı şartlar altında hayatta kalma uğraşında Brody, canlandırdığı karakterin içsel çatışmalarını, ümitsizliğini ve kararlılığını ustalıkla yansıttı.
3. Javier Bardem, “No Country for Old Men” sinemasında psikopatik bir katil karakterini canlandırarak sinema dünyası için unutulmaz bir oyunculuk sergiledi ve En Âlâ Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı.
Filmin öyküsünün ana teması olan kabahat ve ceza konusunda Bardem, karakterinin soğukluğunu, vahşiliğini, öngörülemezliğini, rasyonel olmayan hareketlerini ve cinayetler işlerken gösterdiği rahatlığı ustalıkla yansıttı.
4. David Thewlis, ruhsal tansiyonlu ve karakter odaklı “Naked” sinemasında epey şiddetli bir karakteri canlandırarak Cannes Sinema Festivali’nden En Güzel Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandı.
Filmin öyküsünün ana teması olan çağdaş toplumda insanların yalnızlığı ve kaybolmuşluk hissi konusunda Thewlis, karakterin hudut bozucu, sıra dışı ve rahatsız edici taraflarını olağanüstü bir formda yansıttı.
5. Jake Gyllenhaal, “Nightcrawler” sinemasında psikopatik eğilimleri olan bir kameraman ve hata haberleri peşinde koşan bir gazeteci olarak oynadığı karakterde eleştirmenler ve seyircilerden tam övgü aldı.
Gyllenhaal, karakterin ahlaki hudutlarını daima olarak zorlamasına ve insanlığından uzaklaşmasına karşın izleyicinin karaktere anlayışla bakmasına neden olacak bir biçimde, onun insani istikametlerini de ortaya koydu. Ayrıyeten Gyllenhaal, karakterin vücut lisanındaki inanılmaz titizliği ve konuşma hali üzere ayrıntılar üzerinde çalışarak karakterin karanlık, soğuk ve manipülatif yanlarını harika bir halde yansıttı.
6. Güldürü sinemalarında görmeye alışkın olduğumuz Adam Sandler, “Uncut Gems” sinemasında oynadığı rol ile bugüne kadar keşke güldürü yapmasaymış dedirtti.
Sandler, karakterinin hudutlu, hırslı ve hatta vakit zaman acımasız taraflarını muvaffakiyetle yansıtarak karakterinin tutkulu ve çılgın dünyasına inanılmaz bir güç ve karizma kazandırdı. Ayrıyeten başarılı oyuncu, karakterine getirdiği duygusal yoğunluk ve derinlik ile karakterin çaresizliği ve ümitsizliği hakkında seyircinin empati kurmasını sağladı.
7. Michael Clarke Duncan, “The Green Mile” sinemasında büyük, güçlü ancak suçsuz bir mahkumu canlandırarak hepimizin içini ısıttı.
Duncan’ın karaktere getirdiği ruh hali, his ve insanlık, sineması izleyenler tarafından inanılmaz derecede etkileyici bulundu. Duncan’ın ses tonu ve tabiri, karakterin acısını ve derin hisler yansıtmasına yardımcı oldu.
‘Karanlıktan korkuyorum işveren lütfen ışığı kapatma.’ 😥
8. “Full Metal Jacket” sinemasında tahminen de en dikkat alımlı oyunculuk performansı elbet Vincent D’Onofrio’ya aittir.
Filmde, yavaş yavaş ruhsal olarak çöküşe geçen bir askeri canlandıran D’Onofrio, karakterin karmaşıklığını, duygusal zayıflığını, çaresizliğini, zihinsel çöküşünü ve sonunda delirmesini inanılmaz gerçekçi bir halde yansıttı. Bilhassa karakterin sinemada görüldüğü son sahne hepimizde derin izler bıraktı.
9. Mesleğinin doruğundaki bir Los Angeles polis memurunu canlandıran Denzel Washington, “Training Day” sinemasındaki performansı ile tartışmasız bir formda şahane bir iş çıkararak En Yeterli Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı.
Washington’ın canlandırdığı karakter hem korkutucu hem de cazip olmasına karşın usta oyuncu bu karmaşıklığı başarılı bir halde yansıtmayı başardı. Washington sergilediği performans ile eksiksiz bir işe imza atarak sinemanın muvaffakiyetinde kıymetli bir rol oynadı.
10. “The Dark Knight” sineması şimdi yayınlanmadan evvel yanlış ilaç kullanımından ötürü kaybettiğimiz Heath Ledger, sergilediği Joker oyunculuğu ile bu karaktere yeni bir soluk kazandırdı ve En Âlâ Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı.
Ledger, Joker karakterinin psikopat, acımasız ve rahatsız edici tabiatını tam manasıyla yansıtmayı başardı ve yüzündeki makyajın gerisinde, Joker’in gülmeyen yüz tabirini ve hudut bozucu ses tonunu izleyicice kusursuz bir biçimde aktardı. Ledger’ın performansı, Joker karakterinin karmaşık iç dünyasına duygusal bir derinlik kattı ve izleyicileri karakterin zihninde yer almaya çağırdı. Ledger ayrıyeten, sinemanın öyküsünün karanlık atmosferini de kusursuz bir halde yansıttı ve sinemanın birçok sahnesinin en unutulmaz kısmı oldu.
11. J.K. Simmons, “Whiplash” sinemasında canlandırdığı müzik öğretmeni rolüyle çok etkileyici bir oyunculuk performansı sergileyip En Uygun Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandı.
Filmdeki karakterinin otoriter, acımasız ve bazen dehşet verici tabiatını canlandıran Simmons, izleyicileri derinlemesine etkilemeyi başardı. Simmons, karakterini canlandırırken dikkatli bir biçimde performansını ayarlayarak karakterin kendi acımasız tabiatını ve öbür karakterlerle olan zıtlaşmasını ustalıkla yansıttı. Oyunculuğu, sinemanın tansiyonunu arttıran ve izleyicileri karakterin ne yapacağı konusunda meraklandıran etkileyici bir performans ortaya çıkardı.
12. Distopik bir gelecekte geçen “Children of Men” sinemasındaki performansı ile Clive Owen, mesleğinin tahminen de en başarılı oyunculuğunu sergiledi.
Owen’un performansı, karakterin yaşadığı duygusal ve fizikî zorlukları muvaffakiyetle yansıtırken, izleyiciyi de karakterin iç dünyasına çekiyor. Bilhassa sinemadaki birtakım uzun plan sahnelerinde, Owen’un yüzündeki ayrıntılar ve mimikler, karakterinin duygusal hali hakkında izleyicilere net bir fikir veriyor.
13. Sıra dışı rollerde görmeye alışkın olduğumuz Christian Bale, “American Psycho” sinemasındaki oyunculuk performansı ile eleştirmenler tarafından övgüyle karşılandı.
Bale, sinemadaki karakteri Patrick Bateman’ı canlandırırken, onun zeki, varlıklı ve cazip yüzüne karşın bir seri katil olduğunu, obsesif-kompulsif bozukluğu ve şiddetli iç çekişmeleri ortasında sıkışmış ruh halini başarılı bir formda yansıttı. Bale, Bateman’ın histerik, paranoyak ve çılgın davranışlarını o kadar âlâ bir biçimde canlandırır ki, bazen izleyicilerin onunla empati kurmasını ve onun psikolojisini anlamasını zorlaştırır. Bale’ın performansı sineması bir kült klasiği haline getiren ögelerden biridir.
14. Anthony Hopkins’e En Güzel Erkek Oyuncu Oscar’ı kazandıran “The Silence of the Lambs” sinemasındaki Hannibal Lecter performansı, sinema dünyasına ikonik bir karakter kazandırdı.
Hopkins, Hannibal Lecter karakteriyle yüzünüze karşı gülerken bile insanı ürperten bir performans sergiledi. Oyunculuğu ile karakterin zekasını, sadizmini ve soğukluğunu olağanüstü bir formda yansıttı. Hopkins, sinemadaki karakterinin hudutlu müddetine karşın, oynadığı her sahnede inanılmaz bir tesir bıraktı.
15. “Taxi Driver” sinemasında sergilediği harika performans ile Robert De Niro, hafızalarımızdan kolay kolay silinmeyecek sahneler yarattı.
De Niro’nun karakteri yalnızlığı, yabancılaşmayı ve şiddeti bir ortada barındıran epey karmaşık bir karakterdir. Oyuncunun performansı, sinemadaki atmosferi derinleştirerek seyirciyi içine çekti. Karakterin kıssası trajik bir halde ilerlerken De Niro’nun oyunculuğu izleyiciyi karakterin psikolojisine daha da yakınlaştırdı. Taxi Driver sineması, De Niro’nun mesleğinde değerli bir dönüm noktası oldu.
16. Al Pacino’nun “Scarface” sinemasında canlandırdığı Tony Montana karakteri mesleğindeki en değerli performanslardan biriydi.
Pacino, karakterin duygusal zayıflıklarını ve güçlü tutkularını ustalıkla yansıttı ve sinemanın popülaritesine değerli ölçüde katkıda bulundu. Ayrıyeten, karakterinin çöküşünü de çok yeterli yansıtarak, Tony Montana’yı insanüstü bir güce sahip olmaktan büsbütün mahrum bir adam olduğunu izleyiciye gösterdi.
17. Gary Oldman, “Léon: The Professional” sinemasında canlandırdığı berbat adam rolüyle üstün bir oyunculuk performansı sergiledi.
Oyunculuk mesleğinin en unutulmaz karakterlerinden birini yaratan Oldman, karakterin çok şiddet eğilimleri, garip takıntıları ve ölümcül düşmanlığına adeta hayat kazandırdı. Oldman’ın oyunculuğu, sinemanın en ikonik sahnelerinden kimilerinin yaratılmasına da yardımcı oldu.
18. “Good Time” sinemasındaki oyunculuğu sayesinde, üstüne lekelenen “Twilight” imajını bir manada atmasını sağlayan Robert Pattinson, hayli etkileyici bir performans sergiledi.
Filmin ana karakteri Connie Nikas’ı canlandıran Pattinson, performansıyla izleyicileri derin bir biçimde etkiledi. Sinemada, kardeşini mahpustan kurtarmak için New York’ta çaresizce çabalayan Connie’nin ağır duygusal çatışmalarını ve kahırlarını yansıtan Pattinson, karakterin karmaşık psikolojisini ustalıkla canlandırdı.
19. Daniel Day-Lewis’in “There Will Be Blood” sinemasındaki petrol zengini bir adamı oynadığı performans ile En Uygun Erkek Oyuncu Oscar’ı kazandı.
Oyuncu, karakterin ruhsal ve fizikî dönüşümünü ustalıkla yansıtarak, inanılmaz bir performans sergiledi. Day-Lewis’in oyunculuğu, karakterin gösterişli ancak yıkıcı kişiliğinin güçlü bir biçimde yansıtılmasına yardımcı oldu.