The Irishman, Martin Scorsese’nin direktör koltuğunda olduğu ve Steven Zaillian tarafından yazılmış 2019 üretimi Amerikan bir epik hata sinemasıdır. Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci’nin başrollerini paylaştığı bu imal, Charles Brandt’ın çok satanlar listesine girmiş ‘Evleri Boyadığını Duydum’ kitabına dayanıyor.
Jimmy Hoffa’yı oynayan Al Pacino, Variety mecmuasına verdiği söyleşide ‘Bu karakterin yoğunluğunu yansıtmaya çalıştım. Yaptığı işe kendini adamış biriydi’ dedi.
Bu sinemanın arkasındaki gerçek kıssa ise epey karanlık…
Kaynak: https://www.businessinsider.com/the-i…
1930’larda üretken bir organizatör olan Jimmy Hoffa, hiç kamyon sürmemiş olmasına karşın 50’li yıllarda o devirlerin en güçlü sendikalarından biri olan Enternasyonal Kamyoncu Kardeşliği’nin başına geçti.
Enternasyonal Kamyoncu Kardeşliği kısaca mavi yakalı emekçiler ve çoğunlukla şoförlerden oluşan bir sendikadır.
Liderleri olarak Hoffa, daha merkezi bir tertip oluşturmak için ekseriyetle yeraltında ve hatta bazen tekinsiz kümelerle çalıştı. Mafya ile olan bağı Detroit’te başladı ve daha sonra gitgide ilerledi.
Popülerliği o kadar yüksekti ki, 25 yıl boyunca avukatlığını yapmış yoldaşlarından William E. Bufalino, ‘‘Kamyoncular sendikasında onun gibisi asla olmayacak” demişti.
Bu durum şaşırtan olmayan bir formda, 1957 civarında FBI’ın dikkatini çekti ve olay o devrin ABD Adalet Bakanı olan Robert Kennedy’nin kulağına kadar gitti. Sonunda Kennedy’nin de uğraşlarıyla Hoffa cezaevine girdi lakin Kennedy’nin istediği münasebetlerle değil, heyete rüşvet vermeyi teklif etme sebebiyle girdi.
Ardından 1971’de periyodun ABD Lideri Richard Nixon, Hoffa’yı kendi çıkarları uğruna affetti ve özgür bıraktı.
Ancak bu affın bir kuralı olacaktı: 10 yıl boyunca sendikal faaliyetlerde bulunmamak. Şaşırtan olmayan bir halde, Hoffa bundan hoşlanmadı ve bu durumdan nasıl kurtulabileceğini planlamaya başladı.
Planları tahminen de başarılı olabilirdi lakin bunu bilmek ne yazık ki mümkün olmadı zira 30 Temmuz 1975’te bir restoran otoparkında ortadan kayboldu.
Hoffa, kaybolmadan evvel o devrin ünlü gangsterlerinden biriyle bir öğlen yemeği ayarlamıştı.
13:15’te meskenden çıkan Hoffa, eşine 4 üzere konuta döneceğini söyledi lakin 14.45 de aradı ve ona restoranda kimse olmadığını haber verdi.
Ardından 14.27’de sendikadan arkadaşı olan Louis Linteau’yu arayıp ekildiğini söyledi. Linteau, konuta dönerken ofisine uğramasını istedi. Hoffa’nın kurduğu son irtibat buydu.
Hoffa’yı düşmanı olarak gören çok fazla insan vardı. Hoffa’nın kaybolmasından sonra FBI soruşturmasına dahil olan casuslardan John Anthony ‘‘Bu çok sıkıntı bir misyondu. 10 yıl evvel Hoffa’yı cezaevine gönderen de biz olduğumuz için etrafındaki kimse FBI’a konuşmak istemiyordu” demişti.
Hoffa’nın aracı restoran yakınlarında kilitli bir formda bulundu lakin ondan kalan hiç bir iz yoktu. Görgü şahidi, tabir ya da kanıt yoktu, bu da FBI’ın işini epeyce zorlaştırmıştı. O gün onunla randevusu olduğu kuşku edilen Provenzano ve Giacalone restoranda bir yemek ayarlamadıklarını söylediler ve o gün öteki bir yerde olduklarını da kanıtladılar.
Başlarda fidye için kaçırıldığı yahut izini kaybettirmek için isteyerek ortadan kaybolduğu üzere senaryolar üretilse de vakitle öldürüldüğü fikri daha ağır basmaya başladı.
1982’de, kaybolmasından 7 yıl sonra Michigan eyaleti Hoffa’yı meyyit ilan etti.
2004 yılında ise olayla ilgili bir gelişme yaşandı. Eski savcı Charles Brandt o yıl ”Boyacılık Yaptığını Duydum” isimli bir kitap yazdı. Kitapta Brandt, Hoffa’nın muhafazası olan Ed Sheeran tarafından öldürüldüğünü yazımıştı. Lakin Harvard Üniversitesi’nin araştırması da dahil bir çok araştırma bunun hakikat olmadığını ileri sürdü.
Aradan geçen 48 yılın akabinde James Hoffa’nın kim tarafından ve neden öldürüldüğü hala bir sır olarak gizemini koruyor.
