İzlediğiniz dizi yahut sinemalarda klinik deneylerde kullanılmak üzere ‘insan deneklere’ para verildiğini görmüşsünüzdür. FluCamp de hastalık yahut tedavi metotlarını beşerler üzerinde denemek için cömert fiyatlar ödeyeceğini vadeden firmalardan biri. Bu deneylere katılmış birinin açıklamlarını dinlemek için ayrıntılara buyurun 👇
Kaynak: https://www.vice.com/en/article/y3wgq…
Birleşik Krallık’ta bir fiyat karşılığında klinik deneylere katılan gençler VICE’a konuştu.
Birleşik Krallık’ta devam eden hayat maliyeti krizi göz önüne alındığında, özellikle öğrenciler ve gençler için bu deneylerin epeyce cazip bir kar olduğu söyleniyor. Klinikler ise toplumsal medya üzerinden reklamlar vererek gençlere çarçabuk ulaşıyor.
Birkaç yıl evvel FluCamp’a katılan biri: ‘Deneme süremi büsbütün bitirdikten sonra, yaklaşık on günlük karantina için 3 bin sterlin (72.735 tl) meblağında iki farklı ödeme aldım’ diyor.
23 yaşındaki Florence Ainslie, “Instagram ve Facebook’ta çok sayıda reklam görmeye devam ettikten” sonra yakın vakitte FluCamp’a katıldı ve TikTok’ta süreci belgeledi.
Florence VICE’a şöyle dedi:
‘Para yüzünden bu deneylere katıldım. Karantina sırasında hakikaten düzgün bir işim yoktu. Başlangıçta birinci ziyaretimiz için 20 sterlin (485 tl) ve akabinde ikinci ziyaretimiz için yaklaşık 50 (1210 tl) sterlin seyahat masrafımız var. 11 günlük gerçek deneme için bana yaklaşık 3.600 (87.280 tl) sterlin ödeme yapıldı. Ayrıyeten bu ödemeler gelir vergisinden muaf.’
hVIVO tarafından yürütülen FluCamp, grip ve başka teneffüs yolu hastalıkları için aşıları ve antiviral ilaçları test ediyor.
Katılımcılara virüs, tedavi yahut plasebo veriliyor. Akabinde nasıl reaksiyon verdiklerini görmek için muhakkak bir müddet boyunca izleniyorlar. Kasıtlı olarak bir virüsle enfekte olmak kulağa korkutucu geliyor değil mi?
hVIVO’dan Andrew Catchpole, VICE’a, deneklerin sıhhat kayıtlarına bakıldığını ve hastalığın önemli tesirleri olma ihtimalinin düşük olduğunu gösteren iştirakçileri işe aldıklarını söylüyor.
Ayrıca kan testleri de dahil olmak üzere kendi genel sıhhat değerlendirmelerini ve taramalarını gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Catchpole ayrıyeten, taradıkları şeyin yalnızca fizikî sıhhat olmadığını, iştirakçilerin ruh sıhhatinin iki haftalık bir izolasyon periyoduna dayanabilmesini sağlamaya çalışmanın da sürecin bir modülü olduğunu söylüyor.
‘Deneme kademesinden geçmek muhakkak kolay değil. __Denemeyi önerdiğim, kan testi yahut başka sağlık/yaşam şekli faktörleri nedeniyle reddedilen birkaç arkadaşım tanıyorum. Örneğin son vakitlerde nezle yahut grip olduysanız katılamazsınız.’
Egzama ve astım tedavileri, doğum denetimi ve öteki yeni ilaçlar için klinik deneyler yapan birçok firma da mevcut.
Ulusal Sıhhat ve Bakım Araştırmaları Enstitüsü’ne nazaran, sırf Birleşik Krallık’ta klinik araştırma sanayisi yılda 2,7 milyar sterlinin üzerinde kıymete sahip, klinik deneyler yürüten yahut kolaylaştıran yüzden fazla şirket var.
İlaç ve Sıhhat Eserleri Düzenleme Kurumu’nun (MHRA) bir sözcüsü, e-posta yoluyla sorulduğunda, ‘hiçbir klinik araştırmanın risksiz olmadığını’ ve yürürlükteki ‘sıkı protokollere’ karşın bunun mümkün olmadığını açıkça belirtti. Sözcü, halihazırda lisanslı ilaçları yahut dozlar yahut uygulamalar hakkında daha fazla araştırma yürüten tedavileri içeren denemelerin en düşük riski oluşturduğunu söyledi.
Bir deneye katılan iştirakçi ise şöyle diyor: “Benim mantığım şu: Beşerler her hafta sonu Allah bilir neler neler yapıyorlar ve bir şey olmuyor. En azından bu, tıbbi olarak denetim edilen inançlı bir ortamda.”
Eğer Türkiye’de bu türlü deneyler yapılıyor olsa para için bu deneylere katılır mıydınız? Yorumlarda buluşalım!