Bir Vakitler Avrupa: Siyahi Vatandaşlar, Gerçekte Netflix Dizilerindeki Üzere Sosyete Mensubu Olabiliyor muydu?

Kimisi hayatını köle olarak geçirse de kimisi özgürlüğü ismine verdiği çabayı kazanmıştır.👇

Louise MarieThérèse, yani Moret’in Kara Rahibesi olarak bilinen Fransız bir rahibeydi. Fransa Kraliçesi İspanya Maria Theresa’nın kızı olduğu kuşkusuyla anılırdı. Kral XIV. Louis, eşinden çok metresleriyle ilgilenen biriydi ve kraliçeden bir varisi olduktan sonra onunla birebir yatakta uyumayı bırakmıştı. Kraliçe ise kendini arkadaşları ve hizmetlileri ile avutuyordu, ortalarında tanınan siyahi cüce hizmetlilerden biri olan Naboo da vardı.Maria Theresa’nın 1664 yılında üçüncü çocuğu olan kızının meyyit doğduğu söylendi. Kimi savlara nazaran ise bebek meyyit doğmamıştı, siyah olduğu için saklanmıştı. Çocuğun babasının hizmetlisi Naboo olduğuna dair varsayımlar yürütüldü.

Kraliçe öldükten sonra ise bilinmeyen çocuğu hakkındaki dedikodular alevlendi. Birçok saray mensubu, bunu kanıtlamak ismine Marie’yi ziyaret etti ve annesine misal bir davranışını görüp muammayı ortadan kaldırmak ismine onu gözlemledi. Louise’nin bir saray vazifelisi tarafından manastıra verildiği vakit yeni doğan bir bebek değil de beş yaşında olması da tarihçileri şu teoriye itmekte: Louise aslında hükümdarın Afrika kökenli bir bayandan gayrimeşru çocuğuydu. Bu teoriye dayanak veren kanılar ise Louise’nin ismi, hükümdarın hazinesinden yılda üç yüz sterlinlik cömert bir ödeme alması, bir saray ressamının Louise’nin portresini çizmesi için görevlendirilmesi, ortalarında Voltaire’in de olduğu saray mensuplarının Louise’yi gördüklerinde kraliçeye değil; hükümdara benzetmeleri, hükümdarın bâtın eşi Madame de Maintenon’ın Louise’yi sık sık ziyaret etmesi ve dini yemin merasimlerini kaçırmaması. Louise Marie Thérèse, hayatını manastırda geçirdi ve altmış sekiz yaşında öldü.

Sancho, Atlantik’i geçen bir köle gemisinde doğdu. Annesi, yeni Grenada’nın (günümüz Kolombiyası) İspanyol kolonisine vardıktan kısa bir mühlet sonra öldü. Babası köle olarak yaşamayı reddederek intihar etti. Ignatius, iki yaşındayken sahibi onu İngiltere’ye götürdü ve onu üç bekar kız kardeşine verdi. Ona bir evcil hayvan üzere davrandılar, hatta ona Don Kişot’taki Sancho ismini verdiler. Ignatius, yirmi yaşına kadar onlara hizmet etti.

Montague Malikanesine kaçtı ve Leydi Montague’nin uşağı olarak çalışmaya başladı. Birebir vakitte kendini müziğe, şiire, okumaya ve yazmaya verdi. En az altmış iki modül besteledi, iki oyun ve bir kitap yazdı. Ünlü ressam Allan Ramsey’in ‘Bir Afrikalının Portresi’ isimli çalışmasının Ignatius’a ilişkin olduğu düşünülmekte. Leydi Montague ona cömert bir miras bıraktı ve Ignatius 1758 yılında bir Batı Hintli olan Anne Osborne ile evlendi, çiftin yedi çocuğu oldu. Montague hanesinden ayrıldıktan sonra Westminster’de bir bakkal dükkanı açtı. Köle aykırılığı ile bilinen bir kişiydi. İngiliz genel seçimlerinde oy kullanan birinci Afrikalıydı. Elli yaşında gut hastalığından öldü.

Joseph, 1745’te Guadeloupe adasında doğdu. Annesi Senegal kökenli köle hizmetlilerden biri, babası ise Fransız bir ziraatçiydi ve annesine cinsel istismarda bulunmuştu. Dokuz yaşında yatılı okula gitti ve on üç yaşındayken babasıyla birlikte Fransa’ya döndü. Tıpkı yıl Rue Saint-Honoré’deki özel bir eskrim akademisine kaydoldu.

Joseph, karşılaşmayı kazanarak kahraman oldu ve XV. Louis’in müdafaası olarak sarayda yer buldu. Ayrıyeten ‘Chevalier’ unvanını aldı. Viyolin çalmakta da yetenekliydi. Marie Antoinette üzere ünlü bireylerin hayranlığını kazandı. Aşk hayatı da mesleği kadar hareketliydi. Kendisi üzere olmayan biriyle evlenemeyeceği için hayatının aşkı olan Maria Josephine du Montalone Bea ile yaşadığı münasebet büyük bir dramla sonuçlandı. Maria Josephine du Montalone Bea, güçlü bir subayla evliydi. Joseph ile olan ilgisinden bir oğlu olduğunda, kocası onu ve oğlunu Joseph’ten kaçırdı. Daha sonra hiç görmediği oğlunun mevt haberini aldıktan sonra, hayatının aşkını ve oğlunu kaybetmenin acısıyla sarsıldı.

Olaudah Equiano, günümüzde Nijerya olan Benin Krallığı’nda, 1745 yılında doğdu. Bir müellif ve kölelik zıddıydı. Çocukken Afrika’dan Karayipler’e gönderildi ve bir kraliyet subayına satıldı. 1766’da özgürlüğünü satın almadan evvel iki kere daha diğer şahıslara satıldı. İkinci sahibi olan teğmen Michael Henry Pascal, ona İsveç’te Protestan Reformu’nu başlatan İsveç Hükümdarı Gustav Vasa’ya atfen ‘Gustavus Vassa’ ismini verdi.

On sekiz yaşında tekrar satıldı. Karayipler’de ticaret yollarında çalıştı ve özgürlüğünü kırk pound’a satın aldı. İş paydaşlığı teklifi aldı lakin kaçırılma tehlikesi nedeniyle İngiltere’ye gitti. Kölelik tecrübelerini anlatan kitabı, Afrikalı Olada Equiano’nun Hayatının Farklı Anlatısı en çok satanlar ortasına girdi. Kölelik tecrübeleri hakkında konferanslar verdi ve insanları ve siyasetçileri köleliğin sona ermesi için çaba etmeleri konusunda etkiledi. ‘Afrikalı Olada Equiano’nun Hayatının Enteresan Anlatısı’ ismini taşıyan bu kitap İngiltere, Rusya, Almanya, Hollanda ve Amerika Birleşik Devletleri’nde en çok satan kitaplardan oldu. Afrika kökenli bir kişi tarafından yazılan ve yaygın olarak okunan birinci kitaplardan biriydi.  Londra’nın siyah vatandaşları ortasında bir toplum başkanıydı. 1797’de, elli iki yaşında öldü ve mevt ilanı Atlantik’in her iki yakasındaki gazetelerde yayınlandı.

Belle, köleliğin içinde doğmuş siyah bir bayandı. Babası İngiliz bir deniz subayıydı ve annesi ise bir köleydi. Babası onu İngiltere’ye getirdi ve amcası ile yengesi tarafından yetiştirildi. Belle, Kenwood’da özgür bir hanımefendi olarak otuz yıl yaşadı ve Lord Mansfield ona yüklü bir meblağ ve yıllık bir gelir sağladı.

Belle, otuz bir yıl boyunca Kenwood House’da yaşadı ve köle olarak doğduğu için pozisyonu alışılmadıktı. Lord ve Leydi Mansfield ona güzel davrandılar ve Murray ailesinin bir üyesi olarak yetiştirdiler. Belle’e yıllık yirmi sterlin harçlık verildi lakin beyaz olan kuzeni Leydi Elizabeth daha fazlasını aldı. Belle’in satın alma gücü sonluydu ve Lord Mansfield’in vasiyetnamesinde Dido’dan yeğeni olarak bahsedilmedi. Belle’in babası, yasal varisleri olmadan öldü ve Dido’ya hiçbir şey bırakmadı.

Jean Amilcar, Fransa Hükümdarı 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette’in evlatlık oğluydu. Chevalier de Boufflers tarafından satın alındıktan sonra kraliçeye armağan edildi. Kraliçe, onu evlat edindi lakin sarayda yetiştirilmedi. Saint Cloud’da bir yatılı okula yerleştirildi ve Marie Antoinette, Fransız İhtilali’ne kadar onun masraflarını karşıladı. İhtilal sırasında okuldan atıldı lakin öğretmeni Quentin Beldon, onun masraflarının karşılanması için devlet takviyesi sağladı. Jean Amilcar, çizim konusunda yetenekliydi ve devlet takviyesiyle Liancourt Akademisi’ne kaydoldu. Lakin 1796’da Paris’te bir hastanede hayatını kaybetti.

Alexandre Dumas, Saint-Domingue’den bir Kreol generaliydi ve Afrika kökenli bir general olarak Avrupa birliklerini yöneten bir adamdı. Fransız ordusunda tuğgeneral, tümen generali ve bir Fransız ordusunun başkomutanı olan birinci siyah kişiydi. Saint-Domingue’de doğan Thomas Alexandre, bir Fransız soylusu olan Marquis Alexandre Antoine Davy de la Pailleterie ile Afrika kökenli bir köle olan Marie Cessette Dumas’nın oğluydu.

Fransız İhtilal Savaşları’nda kıymetli bir rol oynadı ve Alpler’deki Fransız Ordusu’nun Başkomutanı olarak elli üç bin askeri komuta etti. İtalya Seferi’nde Avusturyalılar tarafından ‘Kara Şeytan’ olarak isimlendirildi.