2009 yılında ‘amirallere suikast’ savlarıyla ilgili soruşturma sürecinde kendi canına kıyarak hayatını sonlandıran Ali Tatar’ın hayatına ait ayrıntılar, ilgililer tarafından merak ediliyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı altında misyon yapan, biri emekli olmak üzere iki amirale ait suikast savlarına dair yürütülen soruşturma kapsamı altında hakkında yakalama kararı çıkartılan Deniz Yarbay Ali Tatar’ın, ne vakit ve neden öldüğü araştırılıyor. Pekala Yarbay Ali Tatar kimdir? Ali Tatar kaç yaşında, neden öldü? İşte merak ettikleriniz.
Ali Tatar Kimdir, Nerelidir?
Ali Tatar 11 Şubat 1967 tarihinde Ankara’da dünyaya gelmiştir.
Üniversite hayatına kadar Ankara’nın Keçiören ilçesinde bulunmuş, ilkokul ve lise eğitimlerini burada almıştır.
1994 yılında 27 yaşındayken Nilüfer Tatar’la evlenen Ali Tatar’ın bu evlilikten bir çocuğu bulunmaktadır.
Yarbay Ali Tatar’ın Eğitimi ve Kariyeri
Ali Tatar Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesinde lisans eğitimini tamamladıktan sonra tekrar Hacettepe Üniversitesinde yüksek lisans yaptığı bilinmektedir.
1989 yılında imtihanlara girerek başarılı olan Ali Tatar, teğmen rütbesi ile Türk Deniz Kuvvetlerine katılmıştır.
Deniz Kuvvetleri bünyesinde amirlik ve şube müdürlüğü üzere vazifelerde çalışan Ali Tatar bunların dışında Deniz Kuvvetlerinin eğitim kısmında da Karamürsel Eğitim Komutanlığında eğitim plan program şube müdürlüğü misyonunu üstlenmiştir. Heybeliada Deniz Lisesinde ve Deniz Harp Okulunda kısım amirliği ve şube müdürlüğü yapmıştır. Beylerbeyi Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığında okullar eğitim ve idare şube lideri olarak çalışmıştır.
Ali Tatar’ın Ölümü
Ali Tatar 5 Aralık 2009 tarihinde Amirallere suikast soruşturması çerçevesinde tutuklanmıştır.
Yapılan itirazlar sonucu tahliye edilen Ali Tatar kısa bir müddet sonra Savcı Süleyman Pehlivan’ın itirazıyla birlikte hakkında tekrar tutuklama kararı çıkmıştır.
Tüm bu yaşananlardan sonra 19 Aralık 2009 tarihinde arkasında bir mektup bırakarak konutunda intihar etmiştir.
Açılan soruşturmanın sonucunda tutuklanmasına sebep olan mektupta el yazısı ve imzanın Ali Tatar’a ilişkin olmadığı anlaşılmıştır.
Ali Tatar’ın Mektubu
‘Sevgili Nilü ve canım aile üyelerim…
Tam her şeyden kurtulduk derken sizlerden bir ayrılık durumu daha yaşamak durumundayım.
Bu ayrılık ebedi ayrılıktır.
Eğer öbür dünya varsa… İleride orada buluşuruz.
Ben ailemden kimseye küskün değilim. Hepinizi çok seviyorum.
Hepinize bir hakkım geçtiyse helal olsun.
Sizin de bana hakkınızı helal edeceğinize eminim.
Dediğim üzere bana sakın kızmayın.
Belki bu süreç altı ay, bir yıl sonra geçecek.
Ancak benim buna dayanacak hâlim yok.
Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım.
Başınızı dimdik tutun!
Ama ben bu hukuksuzlukla yaşayamam.
Yaşadıklarımı ikinci sefer kaldırmam mümkün değil…
O deliğe bir daha dönmektense mezara girmeyi tercih ederim…
Belki benim mevtim bu durumda olan diğerlerinin aydınlığa çıkışına bir ışık olur.
Boşu boşuna ölmemiş olurum.
Bu biçimde ölmeyi hiç istemezdim.
Buna en çok karşı çıkan bendim.
Şu anda çok duygusal değilim.
Ağlamıyorum.
Yalnız içim buruk ve kırgın.
Bana bu oyunu oynayanlara ve sahip çıkmayanlara kırgınım.
Beni merhum babamın yanına gömün. Karımı ve kızımı Gökçen’imi size emanet ediyorum.
Kızımı ve karımı asla yalnız bırakmayacağınızı, bu işin peşini bırakmayacağınızı biliyorum.
Tek tesellim sizleri son bir kez, daima birlikte görmek oldu.
Gökçen’im, canım kızım derslerine çok yeterli çalış.
İyi çalış ve değerli yerlere gel ki benim hesabımı sorabilesin!
Hukuksuzluk sürecine hukuk ismine hürmet gösterilemez.
Bu halde giderseniz ne yönetecek bir ordu ne yaşayacak bir cumhuriyet ne de bir ülke bulamayacaksınız.
Şunu bilin ki en küçük hatası ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek [adına] hayatıma son veriyorum.’
