Emir Can İğrek’in yeni müziği Ali Cabbar son günlerde herkesin lisanında. Kelamları hayli acıklı olan bu müziğin ardındaki kıssa de birçok kişi tarafından araştırılmaya başlandı. Sevdiği kızın düğününde çalgıcılık yapan Ali Cabbar’ın öyküsü ise okuyanların yüreğini dağladı. Pekala bu öykünün Çerkesler’de de yıllardır var olduğunu biliyor musunuz?
Son vakitlerin en tanınan seslerinden Buyruk Can İğrek, bilhassa duygusal müzik kelamlarıyla hepimizin yüreğini dağlıyor.
Önce Nalan isimli müziğiyle, artık de Ali Cabbar ile en acıklı aşk öykülerine ayna tutuyor kendisi. Ayrıyeten ünlü aşk şairimiz Atilla İlhan’dan esinlenerek yazdığı müzikler da bi’ başka konu.
Ali Cabbar’ın öyküsünü şimdi bilmeyenlerin ise şanslı olduğunu söyleyebiliriz. Bu türlü acıklı bir öyküye günümüzde denk gelmek son derece güç zira.
Bilmeyenler için Ali Cabbar’ın kıssasını şöyle özetleyelim: Tekirdağ’ın bir köyünde yaşayan Ali Cabbar, babasıyla düğünlerde gırnata (klarnet) çalar. Bir gün babasıyla gittiği düğünde ise köyünden kızlarından birisine sevdalanır.
Fakat kızın ailesi, Ali Cabbar’ı istemez. Kızlarına bir oburuyla evlendirmeye karar verirler. Ali Cabbar’ın babası ise bir gün oğluna ‘al gırnatanı oğlum, akşama düğün var’ der.
İşte kıssa tam da burada başlar…
Ali Cabbar, düğünde gırnatasını tıngır mıngır çalarken aslında sevdalandığı kızın düğünü olduğunu fark eder.
Ali Cabbar, o anda ne yapar bilinmez ama, gördüklerinden sonra uzunca bir müddet askere gitmeye karar verir. 6-7 ay sonra ise köye bir ateş düşer. Ali Cabbar’ın şehit olduğu haberi alınır.
Söz ve müziği Buyruk Can İğrek’e ilişkin olan Ali Cabbar müziğini dinlemek isteyenleri de şöyle alalım.👇🏻
Emir Can İğrek – Ali Cabbar (Official Video)
Şimdi gelelim Çerkeslerin yüreğini yıllardır dağlayan ‘Ağlatan Kafe’ müziğinin öyküsüne…
Kafkasya’da yaşayan genç ve yağız bir delikanlı olan Şamil, akordeon çalgıcısıdır. Şamil, bir gün katıldığı düğünde genç ve hoş bir kıza vurulur. Kızı görünce bütün notaları birbirine karıştırır. Etraftakilerin tuhaf bakışlarını fark eden Şamil, çabucak düzeltir kusurunu.
Köylü düğünden ayrıldıktan sonra Şamil, başlar genç kızı sorup soruşturmaya. Sonunda isminin Janset olduğunu öğrenir. Ama kız, kendi köyünden değildir.
Şamil, günlerce Janset’in peşinden koşar. Bütün etraf köylerde onun izini sürer.
Günler haftaları, haftalar ayları kovalar. Şamil sonunda hoşlar hoşu Janset’i bulur. Gizlice takip eder ve konutunu öğrenir.
Akşam bastırınca da konutlarının kapısını çalar. Janset ise genç ve yağız delikanlıyı konutlarına buyur eder. Şamil, aileye durumu açıklar ve kızı babasından ister.
Çerkeslerden kız almak ise o denli kolay değildir. Baba başlar Şamil’in şeceresini soruşturmaya. Kimlerdensin, ne iş yaparsın, nerede oturursun…
Janset’in babası sonunda sonlanır ve ‘benim çalgıcıya verecek kızım yok’ diyerek Şamil’i yaka paça dışarı atar.
Şamil sessiz sedasız meskenine döner. Müziğe küser. Kendisini konuta kapatır. Ortadan birkaç ay geçtikten sonra Şamil’in kapısı çalar. Gelen kişi Şamil’in amcasıdır.
Şamil’den o akşam yapılacak bir düğünde akordeon çalmasını ister. Şamil her ne kadar istemese de ısrarına dayanamaz ve sarfiyat düğün meskenine…
Atın üzerinde süzülerek gelen gelin ise Janset’ten oburu değildir.
Kara sevdası Janset’in evlendiğini gören Şamil’in eli ayağına dolanır. İşte tam o anda akordeonunu içinden geldiği üzere çalmaya başlar. Şamil’in çaldığı eşsiz bestede gelin ve damat en hoş danslarını stantlar.
Ortaya da hem o anda duyanları ağlatan hem de Çerkeslerin en meşhur melodisi olan bir müzik çıkar. Bu melodi vakitle ‘Ağlatan Kafe (Dans)’ olarak anılmaya başlar.
Bu hoş melodiyi dinlemek isteyenleri de bu türlü alalım.👇🏻
Hikayenin ne kadar yanlışsız olduğu tartışılır elbette. Tartışılamayacak tek şey ise kıssanın ne kadar acıklı olduğu.
İsimler değişir, Şamiller Ali Cabbar olur. Akordeonlar gırnata olur…Yıllardır değişmeyen şey ise sevdiklerine bir türlü kavuşamayan, üstelik onların diğerleriyle memnun olduğunu görenlerin sözlerle ifade edilemeyen acısı.
Siz bu kıssa hakkında neler düşünüyorsunuz?