Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Lideri Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Yürütme Heyeti (MYK) toplantısı sona erdi. AK Parti Genel Merkezinde basına kapalı düzenlenen toplantı, 1 saat 20 dakika sürdü. Toplantı sonrası konuşan Çelik, Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesinin iki yıl uzatılmasına dair Tezkere oylamasıyla ilgili olarak “Maalesef hayır oyu veren partilerin ulusal hassasiyetten yoksunluğu ile karşı karşıya kaldık” dedi.
TBMM iki defa gazi olmuştur. Dünyadaki bütün meclisler verilen savaşın sonucunda kurulmuştur. TBMM ise savaş vermiş, muvaffakiyetle sonuçlandırmıştır. Polatlı’da top sesleri duyulurken milletvekilleri Meclisi terk etmemişken birebiri 15 Temmuz’da olmuştur.
Milletimizin büyük çaba ile buraya gelmiştir. Bugün buradan bir defa daha evlatlarına kavuşmak için vicdan nöbeti tutan Diyarbakır annelerine hürmetlerimizi, sevgilerimizi iletiyoruz.
ŞEBNEM TATLI CİNAYETİ
Şebnem Hoş hunharca bir biçimde katledildi. Bayan cinayetleri hepimizi sarsmaya, içimizi acıtmaya, kahretmeye devam ediyor. Bu canilerin içinde bulundukları kültürel ortam, onları teşvik eden çeşitli kodlar, eğitimden sivil toplum çalışmalarına kadar birçok alanda güçlü bir uğraş verilmesini bir sefer daha gösteriyor.
Bayana dönük şiddetin insanlığa dönük şiddet olduğunu anlatılması, bunun bir idrake, bilince dönüşmesi çok boyutlu çalışmayı daima birlikte ortaya koyulacak iradeyi gerektiriyor. Biz parti olarak bu bahiste çalışan örgüt ve bileşenlerle çok yakın temas içindeyiz.
Hem yasal düzenlemeler konusunda ileri düzenlemeler getirdik, caydırıcılık manasında. Bunların takibi noktasında özel takip sistemleriyle emniyet ünitelerimizin çok yüksek uğraşı var. Bu yalnızca güvenlik ve yasa sorunu değil. Kullandığımız haber lisanından, dizilerdeki teşvik edilen rol modellere, kültürel kodlara, çocukların yetiştirilmesinde şiddeti teşvik eden kelamlardan uzak durulmasına kadar geniş çerçevede ele alınması gereken bir problem.
TEZKEREYE HAYIR OYU VERİLMESİ
Ulusal güvenliğimiz açısından elzem olan terörle uğraş güçlü bir formda sürüyor. MSB, İçişleri Bakanlığımız ve Ulusal İstihbarat Teşkilatı’nın faaliyetleri güçlü bir biçimde sürüyor. En son tezkere Meclise getirdi. Maalesef hayır oyu veren partilerin ulusal hassasiyetten yoksunluğu ile karşı karşıya kaldık.
Bu tezkere ile yapılan operasyonlar kelam konusu olmasaydı Suriye ve Irak’ta terör devletçikleri dediğimiz fiili oluşumlar olacaktı. TSK oraya girip darmadağın etmiştir. Hudutlarımızın yakınlarında terör oluşumuna müsaade etmeyeceğimiz en kararlı bir biçimde gösterilmiştir. PKK, DEAŞ üzere örgütlerle ağır bir uğraş verilmiştir. DEAŞ’la karadan gayret eden, en çok zayiatı vermiş ülkeyiz.
Silahlı kuvvetlerin orada var olmaya devam etmesi elzemdir. Türkiye’nin hudut güvenliği açısından sonda oluşturulan derinliğin ne kadar hayati olduğu bir kere daha görülmüştür. Burada ortaya koyulan iradeye, Türkiye’nin ulusal güvenliği konusunda hassasiyeti olan herkesin dayanak vermesi gerekirdi. Türkiye’nin terörle çabasını savaş olarak niteleyip, Türkiye ile terör örgütlerini eşit tutan zihniyet ile Chp birebir hizaya gelmiştir.
Teröre dayanak verenler, PKK’yı terör örgütü saymayanlar, CHP’ye bildiri göndererek bu tezkereye hayır oyu verin dedikten bir süre sonra CHP’den hayır oyu gelmiştir. Geçmiş vakitlerde CHP’yle birçok bahiste uyuşmazlığımız olsa bile Türkiye’nin hudut ve ulusal güvenliği konusunda çok yüksek hassasiyet üretirdi.
Ortaya çıkan bu tablo CHP’nin tarihi açısından da bir kırılmadır. CHP kendi tarihindeki müspet duruşu terk etmiş gözüküyor. Hayır oyu verdiler, bu da kayıtlara geçmiştir.
CHP’NİN “YABANCI ASKER” İTİRAZI
İki tenkit getirdiler; biri müddetle, başkası yabancı silahlı kuvvetlerle ilgili. Bundan evvel evet verdikleri tezkere de vardı yabancı kuvvetler hususu. Biz DEAŞ’la çaba açısından milletlerarası bir koalisyonun kesimiyiz. İskenderun Limanı’nın, İncirlik Üssü’nün kullanılması üzere, tekrar TC’nin onay vereceği kapsam, hudut ve müddet içerisinde bu işbirlikleri yapılabiliyor.
Bu husus Türkiye’nin milletlerarası terörle çaba koalisyonunun bir modülü olması manasında gereksinim duyulan bir husustur. Ya daha evvel evet derken tezkereleri okumadılar ya da “bilinmeyen” fakat herkesin bildiği birtakım ittifak ilgileri çerçevesinde tavır değiştirdiler.
CHP içerisinde o unsurun ne manaya geleceğini bilen, eski diplomat olan bireyler de var. Bu bilinmesine karşın diğer alakalar çerçevesinde hayır demeye karar vermişler, sonra da mazeret üretmek için o hususa sığınıyorlar.
CHP’nin bu halini takdir eden siyasetçilere bakın, bunlar yalnızca ‘PKK terör örgütü değildir’ diyen, PKK’ya siyasi dayanak veren kişi ve kısımlardan oluşuyor.
Mühletle ilgili olan eleştiriyse, planlama oradaki muhtaçlıklar çerçevesinde, orada sorun bitmiyor, karmaşa devam ediyor birtakım ülkelerinin orada Türkiye’ye saldıran terör örgütlerine dayanağı sürüyor. Çabayı daha kapsamlı, net formda çerçevelemek için bu müddet istenmiştir. CHP’de Türkiye’nin terörle uğraşının mühletini tartışmak bir sıkıntı haline geldiyse bu öbür bir manaya gelir. CHP’nin kendini bu duruma düşürmemesi lazımdı fakat maalesef CHP düşürmüştür.
AFRİKA ZİYARETİ
Cumhurbaşkanımızın Afrika ziyareti çok yankı buldu. ‘Türkiye’nin Afrika’da ne işi var’ diye sordular. Bunlar kendilerine ilişkin mülk üzere gördüklerini gösteriyor. Türkiye rastgele bir ülke ile çatışmak değil Afrikalı kardeşlerimizin yanında olmak için gerçekleşmiştir. Orayı sömürmek için gidenlere karşı eşit iştirak temeli ortaya çıkmıştır. Afrika’da sömürgeci olarak bulunanların bugün oraya eşit paydaşlık çerçevesinde giden Türkiye’yi sorgulamaları ibretlik bir durumdur.
Değerli bir tarihi fırsat penceresi Ermenistan için kelam konusu. Ermenistan, Azerbaycan’a karşı saldırganlığından vaz geçerse, makul ve uygar ülke üzere davranmaya başlarsa bölgede kurulacak istişare sisteminin kesimi olacaktır.
10 BÜYÜKELÇİNİN AÇIKLAMASI
10 büyükelçinin bir açıklama yapması, Türk yargısını ve içişlerine müdahale ile ilgili olarak. Büyükelçiler Viyana Mukavelesi’nin ilgili unsuruna nazaran davranmaktadırlar. Türkiye bu üslubu kabul etmeyeceğini söz etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu halde bunun hiçbir biçimde kabul edilmeyeceği biçimindeki irade açık ve net bir iradedir.
Türkiye’ye pek çok pahalı diplomat gelmiştir, gelmektedir. Pek çok büyükelçi ile çalıştık.Onların pahalı katkılarını her vakit takdirle anıyoruz. Birçoğu ile diplomatlık misyonları bittikten sonra bile temasımız sürüyor. Ülkeler ortasında birbirlerini eleştiren, birbirlerinin siyasetini kritik eden çeşitli periyotlar ağırlaşabiliyor. Diyelim ki A ülkesiyle kriz yaşıyoruz, o ülkenin büyükelçisi diplomatik perspektif ortaya koyduğu vakit hem vazifesini yanlışsız yapmış oluyor hem de gerçek bir misyon ortaya koymuş oluyor.
Son örnekte yapılan diplomatik misyona uygun bir davranış değildir. Umarız bundan sonra bu tıp davranışlar tekrar etmez.Burada ikili standardın altını çiziyoruz. Bu büyükelçilerin müdahalesine ses çıkarmayanların not ettiğimizi söylemek isteriz.
AVRUPA BİRLİĞİ MÜNASEBETLERİ
İlerleme raporlarını takip ediyoruz. En çok konuşulan hususlar yargı ve temel haklar hususudur. Yargı ve temel haklar konusunda AB’nin tenkitleri nerede konuşulacaktır? Türkiye bir aday ülkedir. Yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik hususlarını içeren 23. ve 24. fasılların açılmasıdır. Buradaki çelişki; fasıl açmak için ön koşul olmaz. Bir sıkıntıyı müzakere edersiniz, sonra ilerleyebiliyorsanız faslı kapatırsınız. Artık fasıl bile açmıyorsunuz. Müzakereye yanaşmıyorsunuz. O vakit yaptığınız şey, bir kıymetlendirme, tahlil, tenkit olmuyor, yalnızca bu mevzuları Türkiye’ye karşı manivela, negatif bir koz üzere kullandığınız ortaya çıkıyor.
Türkiye’de yargı ve temel haklar hakikaten konuşulmak isteniyorsa 23. ve 24. fasılları açmalıdırlar. Türkiye tarafı sizi tatmin edecek tatmin edecek perspektif ortaya koymazsa faslı kapatmazsınız. Lakin siz müzakere etmeye, masaya oturmaya bile yanaşmıyorsunuz. Burada yapılan şeyin samimi biçimde ilerleme raporu unsuru üzere görülmesi mümkün değildir. Bu hususta ciddilerse yapacakları şey 23. ve 24. fasılları çabucak açmıştır.
18 Mart mutabakatının bütün boyutları ile uygulanması gerekirken buna uymuyorlar, yalnızca göç hususuyla ilgileniyorlar. Bu aslında AB’nin altına imza attığı 18 Mart mutabakatından çekildiğinin, attığı imzaya sadık kalmadığının göstergesidir. Burada şöyle bir güvenilmezlik ortaya çıkıyor. Göç sorununda Türkiye’nin insanı hali onların hudutları için takdir ediyorlar. Kendisini ilgilendirmeyen mevzularda Ege, Kıbrıs üzere bahislerdeki yaklaşımlarını sürdürüyor. Bir yandan sistemler ya düzgün çalışmıyor ya engelleniyor. Öte taraftan Türkiye’nin ahengi engellediği söyleniyor.
Müzakere edersek ve Türk tarafı performans gösterip, istenilen sonuçlara varılırsa ne yapacağız diye dehşetle yaklaşıyorlar. AB’nin müzakereye yürek edememesi kabul edilir bir hal değildir. Yargı ıslahatı, insan hakları aksiyon planı, AB’ye iştirak için ulusal hareket planı, Avrupa yeşil mutabakatına ahenk hususları Türkiye’nin bütün engellemelere karşın siyasi tavrı güçlü bir halde gösterdiğini ortaya koyuyor.
İsrail’de işgal altında yerleşim yerlerinde yapılan inşaatlar. 3 bin 100 konuta müsaade verildi. Bu tabi iki devletli tahlil perspektifini ortadan kaldıran bir yaklaşımdır. Orman yangınları sırasında kaybedilen yine ağaçlandırıldığını söylemiştik. Bu mevzuyu yakından takip ediyoruz. Kasım ayı içerisinde Tarım Bakanlığımız seferberlik başlatarak yanan ormanların tekrar ormanlaştırılması için bu çalışmayı başlatıyor.
Birinci metot ağaçlandırma, daha sonra tohum destek yolu. Bilim adamların tavsiyesine nazaran kimi yerleri kendi haline bırakma formülü. 81 vilayette vatandaşlarımızla birlikte seferberlik kapsamında ortaya konulacak. Afrika ziyaretimizde gördük ki, dünyanın en değerli şeyi su. Türkiye’de 1. Su Şurası’nın Cumhurbaşkanımızın iştirakiyle gerçekleşmesi son derece değerlidir.”