Dünyadaki birçok artist biraz kaçık olmaları ile bilinir. Tuhaf takıntılar, hudut sorunları, hayat biçimleri… Birçoğuna nazaran sanat yapmak için gerçekliğin hudutlarını zorlamak ve toplumsal baskılardan sıyrılmak gerekir. Lakin bazen de bu çok ileriye gidebilir. Gelin tarihin en ünlü artistlerinin kulağa epeyce absürt gelen en tuhaf alışkanlıklarına bir bakalım. 👇
Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=xwnP9…
1. Michelangelo’nun öfke denetim bozukluğu vardı ve sık sık sarhoş bir biçimde sokakta gezerek insanları rahatsız ederdi.
Genellikle fotoğraflarında koyu tonlar kullanan Michelangelo’nun sanatı da aslında içini yansıtıyordu. Roma’da yaşadığı periyotta başı o kadar çok belaya karışıyordu ki 10 defa mahkemeye çıkarılmıştı. İnsanları kılıç ile tehdit etmekten hoşlanırdı.
Bu fantazisinin ‘Judith Beheading Holofernes’ isimli yapıtına de bahis olmuş olabileceği düşünülüyor.👇
Ayrıca kendisi polise taş attığı ve insanların yüzüne enginar fırlattığı için de tutuklanmış. 1606 yılında bir tenis maçında yenildiği sebebiyle Ranuccio Tomassoni ismindeki bir adamı öldürdüğüne dair savlar da mevcut. Kimileri ise bir hayat bayanı üzerine çıkan tartışma sonucu onu öldürdüğünü argüman ediyor.
Roma’da mevt cezası alınca Malta’ya kaçan Michelangelo burada da rahat duramayıp bir polise hakaret edince hapise atılmış.
Michelangelo hayatı boyunca hiç banyo yapmamıştı.
Roma’nın çeşitli bölgelerinde heykeller yaptığı ve beşerlerle bir ortada çalıştığı vakitlerde kendisinin ne kadar makus koktuğu daima fark edilirdi. Söylenenlere nazaran kendisi banyo yapmaktan nefret ederdi ve gün içerisinde giydiği kıyafetleri ile yatardı. Yatağına girerken ayakkabıları da dahil hiçbir eşyasını üzerinden çıkarmazdı. O denli ki ayakkabısını çıkardığı vakit ayağındaki meyyit deriler etrafa saçılıyordu.
2. Salvador Kısmı ölen erkek kardeşinin kendisi olduğunu düşünüyordu.
Ünlü ‘Eriyen Saatler’ tablosu ile kendini tanıdığımız Kısmı, sürrealist bir sanat anlayışına sahipti ve vakit kavramı bizden biraz farklıydı. ‘Paul Eluard’ın Portresi’ isimli yapıtında çizdiği adamın Kısmı’nın şimdi tanışmadığı gelecekteki karısının eski kocası olduğunu tez ediyordu.
Dali sokaklarda yırtıcı bir hayvan olan oselo ile gezerdi.
Oselo’yu evcil bir hayvan üzere besliyordu. Ayrıyeten kendisi ondan imza isteyen hayranlarının kalemlerini çalması ile de biliniyor. Yayınlanmış bir yemek tanımı kitabı olduğu da birçok kişi tarafından bilinmeyen bir gerçek. Kısmı’nın ölen kardeşinin ismi da Salvador’du. Aslında ölen ağabeyi olduğunu düşünmesinin sebebi de 5 yaşında ağabeyinin mezarındayken bunu ona ailesinin söylemiş olmasıydı.
3. Picasso’nun 27 ismi vardı.
Bitmek bilmeyen öfkesinin bu ‘aşırı’ uzun isminden kaynaklandığını tez edenler var. Çünkü tam adı Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso idi.
Picasso yanında her vakit bir silah taşır ve onu sinirlendirenlere doğrultmaktan da çekinmezdi.
Kendisinin zorba bir adam olduğu söyleniyor. Hayatı boyunca birçok metrese sahip olan Picasso onlara şiddet de uyguluyordu. Birden çok resmi eşi ve eski eşlerinin yanı sıra, Picasso öldükten sonra legal ve gayrimeşru çocukları da kendisinin bıraktığı mirastan hisse alabilmek için yıllarca davalık oldu.
4. Han Van Meegeren uydurma bir sanatçıydı. Daha doğrusu sanat sahtekarıydı.
Birçok alanda olduğu üzere sanatta da sahtecilik hayli yaygın. Meeggeren de ünlü sanatkarların fotoğraflarını yine çizerek aslıymış üzere büyük paralara satan bir sahtekardı. Tekrar de büyük bir yeteneğe sahipti elbette. Kendine ilişkin çizimlerinin yanı sıra taklit ettiği yapıtların özgün olup olmadığı asla anlaşılamıyordu. Tıpkı vakitte uyuşturucu bağımlılığı vardı. Kendisi yapıtlarını kopyaladığı Veneer ile birebir periyotta ve hatta tıpkı bölgede yaşamıştı.
5. Van Gogh’un vefatı aslında düşündüğünüzden daha gizemliydi.
Yaşadığı periyotta pahası bilinmeyen Vincent Can Gogh depresyonla boğuşuyordu. Kendini vurarak intihar ettiği düşünülse de aslında polisler bunun net bir intihar olduğuna dair hiçbir ispat bulamamıştı. Gizemli bir vefat olarak nitelendirmişlerdi zira bunun bir cinayet, intihar ya da kaza olup olmadığına dair kanıtlar kâfi değildi. Onun intihar ettiğini öne süren polisler değil, hekimi ve arkadaşı olan Gachet idi.
Van Gogh 37 yaşında iken 16 yaşındaki iki kız çocuğu ile arkadaştı ve her gün buluşurlardı.
Kızlardan biri vakit içerisinde Van Gogh’a zorbalık yapmaya başladı. Kahvesine tuz atar, boyalarının içine acı biber dökerdi. Rene isimli bu kızın birebir vakitte yanında daima bir silah taşıdığı da bilinmekte. Fakat kendisi Van Gogh’un vefatının çabucak akabinde bu silahı yanında taşımayı bırakmış. Rene’nin onu öldürdüğüne ve aslında Van Gogh’un intihar edebilecek kapasiyete sahip olmadığına dair savlar mevcut. Gerçeğin ne olduğunu hiçbir vakit bilemeyeceğiz.
Siz bu husus hakkında ne düşünüyorsunuz?