Afrika, Asya’dan sonra dünyanın en kalabalık kıtası ve iklim değişikliğinin tesirlerinin de en çok görüldüğü yerlerden biri. Bu hususa dikkat çekmek isteyen Kenyalı fotoğrafçı Migwa Nthiga, ‘Walks of Life’ isimli fotoğraf dizisinde, yerli halkın günlük ömründen kesitler sunuyor. Kendisi de Afrikalı olan fotoğrafçı, dünyaya Afrika’yı daha yeterli tanıtmak ve iklim krizine sürdürülebilir tahliller bulmak için projeler üretiyor. Bu idealist fotoğrafçı ile keyifli bir röportaj sizi bekliyor.
Kaynak: https://mymodernmet.com/migwa-nthiga-…
Kenyalı fotoğrafçı Migwa Nthiga, etkileyici portre serisi Walks Of Life’ta yerlilerin kültürüne ışık tutuyor. Bu fotoğraflar için Nthiga, yerli halkın günlük aktivitelerini yakından takip etti.
Kuzey Kenya’da Turkana Gölü yakınında yaşayan bu beşerler, bölgede tekrarlayan kuraklıklar nedeniyle artan zorluklarla karşı karşıya kaldılar. Nthiga, onların portrelerini çekerek hem bu hoş kültürü dünyaya tanıtmayı hem de iklim krizinin yol açtığı hayati zorluklara ışık tutmayı umuyor.
Yaratıcı bir bakış açısından çekilen bu fotoğraflar dramatik bir aydınlatma ve değişik renk seçeneklerinin yanı sıra sinematik bir kalite de görüyoruz.
Nthiga ile fotoğrafçılığa nasıl başladığı ve kendisi de yerli bir Kenyalı olduğu için bu yerli kültürünün öyküsünü anlatmanın onun için ne tabir ettiği hakkında mükemmel bir söyleşi yapılmış.
İlginizi çekeceğini ve beğeneceğinizi umuyoruz.
Fotoğrafçılığa duyduğunuz bu aşk nasıl başladı ve ne vakit profesyonel olarak bu işi yapmaya başladınız?
Fotoğraf tutkum, üniversitede Halkla Münasebetler okurken başladı. Seçmeli ders olarak sinema fotoğrafçılığını seçtim ve birinci günden itibaren bu sanata aşık olduğumu hissettim.
En yeterli arkadaşım ve ben moda fotoğrafçılığı için konseptler oluşturup, arkadaşımın konutunun art bahçesini bir stüdyoya çevirdik. Model olarak fiyatsız olması için arkadaşlarımızı kullandık. Çekimleri yaparken vaktin nasıl geçtiğini anlamazdık… Mükemmel zamanlardı!
Üniversitenin son yılında, üç aylık mecburî stajımı Scanad isimli güçlü bir reklam ajansında yaptım. Staj bitiminde beni tam vakitli olarak işe aldılar ve sonraki iki buçuk yılı marka kampanyalarını yönetme ve reklam fotoğraf çekimlerini düzenleme işiyle geçirdim.
Bu tıpkı vakitte , fotoğrafçılığın ticari uygulanabilirliğini gördüğüm ve kendi fotoğrafçılık işimi oluşturmak için stratejimi planladığım vakitti.
Pek çok farklı cinste fotoğraf çekiyorsunuz, lakin muhakkak ki portreleriniz ve insanların hayatını belgeleyen çekimleriniz daha çok öne çıkıyor. İnsanları fotoğraflamak aşikâr ki sizin için bir tutku. Bunun nedenini öğrenebilir miyiz?
10 yıl boyunca reklam çekimleri yaptıktan sonra, artık daha derin, daha manalı beşerlerle ilgi kıssaları anlatmanın vaktinin geldiğini hissettim.
İnsanları fotoğraflamak, yaratıcı istikametimi tam manasıyla tatmin ediyor. Zira farklı ömür biçimlerinden gerçek hayat kıssalarını, fotoğraflarımla insanlara anlatma fırsatını elde ediyorum.
Belgesel fotoğrafçılık seyahat etmemi ve hiç gitmediğim yerleri ziyaret etmemi sağlıyor. Bu tecrübelerim sayesinde bir sürü şey öğreniyorum. Bu tıpkı üniversitede olmak üzere, tek bir farkla çok daha havalı ve çok daha eğlenceli.
Peki ‘Walks of Life’ fikri nasıl ortaya çıktı?
Walks Of Life serisi birinci başta otantik yerli halkın gerçek ömür öykülerini anlatma fikrinden doğdu.
Uluslararası yabancı fotoğrafçıların, fotoğraflamaya geldikleri kabilelerin gerçek tabiatını yansıtmayan fotoğraflar çektiklerine çokça şahit oldum. Ben de bu yüzden, Kuzey Kenya’daki insanların hayat usullerini gerçek manasıyla yansıtacak fotoğraflar çekmenin bir muhtaçlık olduğunu düşündüm.
Walks Of Life, insanların hem bu ömrü birinci elden deneyimlemeleri için hem de bu bölgelere turistik seyahatleri teşvik etmek için planladığım projelerden birincisi.Yerli topluluklar, iklim krizine sürdürülebilir tahliller ararken, onlardan öğrenebileceğimiz çok fazla bilgi de var.
Bir Kenya yerlisi olarak bu öyküyü anlatmak sizin için neden bu kadar kıymetliydi?
Bir Kenya yerlisi olarak, Kenya’yı ve Afrika’yı kendi gözümden dünyaya aktarabilmek çok kıymetli.
Bu sayede insanların Afrika ile ilgili bakış açılarının da değişeceğini düşünüyorum. Bu birebir vakitte, Afrikalı gençler için de çok kıymetli zira o bölge geliştikçe oradaki gençleri de sokaklardan ve cürümden uzak tutacak iş fırsatları doğacaktır.
Bu fotoğraf serisini yaratmanın en zorlayıcı kısmı sizin için neydi?
Açıkçası en güçlü kısmı, fotoğraflarını çektiğimiz insanları onları sömürmek için orada olmadığımıza ikna etmekti. Zira genelde yapılan buydu ve oradaki halkın da fotoğrafçılara bakış açısı sömürüldükleri tarafındaydı.
Afrika kültürüne ilişkin gördüğümüz pek çok fotoğraf Afrikalı olmayan fotoğrafçılar tarafından çekiliyor. Sizce neden bu türlü, bu husus hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bunun farklı nedenleri olabilir. Birincisi sanırım yabancıların Afrika kültürünü merak etmesinden kaynaklanıyor. Yerli kültüründe hepimizin hissettiği büyülü bir şey var. Kapitalizm ile, çağdaş insanlara, bizi bu hayatta nitekim kıymetli olan şeylerden uzaklaştıran bir hayal satıldı. Nihayetinde bu hayalin peşinden koşarken de dünyaya ziyan verdik.
Yerli toplulukların tabiatla iç içe yaşadıklarını görmek, bizi farkında olmasak da manevî bir seviyede etkiliyor ve bu yüzden de onları bu kadar büyülü buluyoruz. İşte tam olarak bu yüzden yabancılar, hem kendileri hem de daha derin bir şeyle ilişki kurma muhtaçlığı hisseden öbür beşerler için Afrika kültürünü fotoğraflamayı seviyor.
Elbette kimileri için bunun nedeni yalnızca maddi de olabilir. Afrika’da buldukları eşsiz kıssalardan para kazanmak tek maksadı olan fotoğrafçılar da olabilir.
Afrikalı fotoğrafçıların kendi bakış açılarını dünyaya göstermek için daha fazla fırsat elde etmeye başladıklarını düşünüyor musunuz?
Evet, Afrikalı fotoğrafçılar, internet sayesinde memleketler arası bir izleyici kitlesine ulaşabiliyorlar.
Sosyal medyanın tesiri de yadsınamaz elbette.
Afrikalı fotoğrafçılar, kendi kültürleri ile gurur duyuyorlar ve toplumsal medya için daha çok içerik yaratıyorlar. Bu da dünya çapında olumlu bir tesir yaratarak, turistleri ve araştırmacıları Afrika’ya yönlendiriyor.
Bu da elbette ekonomik olarak halkın faydasına oluyor.
İnsanların fotoğraflarınızdan kazanımının ne olmasını umuyorsunuz?
Umarım fotoğraflarım, insanlara Afrika kültürünü merak etmeleri ve Afrika’yı ziyaret ederek onlarla teğe bir etkileşim kurmaları için ilham verir.
Umarım fotoğraflarım, öbür Afrikalı fotoğrafçılara, Afrika’yı tekrar tanıtma konusunda ilham verir.
Ve en kıymetlisi, umarım fotoğraflarım, iklim krizine sürdürülebilir tahliller bulabilmek için tabiatla bağlantımızı düzeltmenin değerini göstermeye yardımcı olur.
Şu an üzerinde çalıştığınız bir şey var mı?
Kuzey Kenya’da insanların gelip sinemaya çekmek ve fotoğraflamak istedikleri topluluklar hakkında bilgi edinebilecekleri ve ayrıyeten bu topluluk üyelerine kendi hayatlarını düzgünleştirmek için kullanabilecekleri farklı hünerleri öğretebilecekleri kültürel değişim alanları yaratmaya çalışıyorum.
Mesela kendi hayat biçimlerini belgelemelerine yardımcı olan uygun fiyatlı akıllı telefonları kullanarak kendi öykülerini nasıl anlatabileceklerini öğrenecekler. Bu da onlar için alternatif bir gelir kaynağı olacak. Fotoğraf stantları aracılığıyla dijital yahut basılı kopyalarını satabilecekleri içeriklerinin tüm haklarına sahip olacaklar.
Bu sayede daha çok üretecek ve kazanacaklar.
Umarız, bu çalışmalar hak ettiği yeri bulur.
Dünyayı sanat mı kurtaracak ne dersiniz?