İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu, Karadeniz tipi kapsamında Rize ve Artvin’in arından Trabzon‘da miting düzenledi.
“YANINIZA GELMEYECEĞİM DE NEREYE GİDECEĞİM”
Karadeniz cinsine çıkmasının nedenini açıklayan İmamoğlu, “Ne keyifli bana. 2019’da bu meydanda size demiştim ki, ‘Allah’ım ne olur, beni hemşehrilerime mahcup etme.’ ‘Gurur duyuyoruz’ diyorsunuz ya, bana en büyük ödül bu. Bugün ve dün, diyorlar ki ‘Ekrem İmamoğlu Trabzon‘a niçin gitti?’ Hatta, diyorlar ki; ‘Ekrem İmamoğlu; Rize’ye, Artvin’e niçin gitti?’ Tamam, sebeplerimiz var lakin; Allah aşkına bunlar bayramı bile unuttular. Bayramda insan nereye sarfiyat, memleketine masraf. Yanınıza gelmeyeceğim de nereye gideceğim. Biz, Trabzon‘a geldik zira Yomra’da hoş liderimizin bir park projesine elimizden geldiğince katkı sunduk. Yomra Belediye Liderimle bu akşam orada bir açılış yapacağız. Birebir vakitte, iki yıl evvel yeniden buraya ziyarete gelmiştim, bayram ziyaretiydi. O vakit Rize ve Artvin sitem yaptı, bizi ihmal ediyorsun. Zira ben Trabzon‘un çocuğu olduğum kadar Karadeniz’in çocuğuyum.” tabirlerini kullandı.
“YARADAN BİZE İKİ BAYRAM NASİP ETTİ”
İmamoğlu, kelamlarına şu halde devam etti:
Biz, bu programı bir buçuk ay evvel, iki ay evvel yaptık. Dedik ki, ‘Ramazan Bayramı’na gideriz, hem bayramı tebrik ederiz, hem de birebir vakitte açılışımızı yaparız.’ Fakat Allah’ın sevgili kuluyuz ya, yardım edecek ya; yaradan bize iki bayram nasip etti, bir de Trabzon şampiyon oldu. Maç akşamı ne yapıyordun, dediler. ‘Maç akşamı, kızımla bir arada maç izliyordum.’ Büyük oğlum ile küçük oğlum buraya maç izlemeye geldi. Kızım da bana kızdı, dedim tamam, maç izledik. Maçın sonunda da kızımla memnunluktan ağlaştık. En son hatırladım, 13 yaşındaydım, o akşam şampiyonluğun elde edildiği gün, köyde koşup sarılacak da kimse yok. Maçı bitirdim, bir o yana bir bu yana koşuyorum. Anneciğim tarlada, ona sarılsam diyecek; ‘ne oldu bu uşağa.’
“SADECE GÜLER YÜZÜM BİLE İSTANBUL’U MUTLULUĞA BOĞDU”
Olağan sonra eşim bunu, kendi sayfasında ancak kapalı, yalnızca akrabaların olduğu bir sayfada yazdı. Oradaki muzip bir akrabamız da paylaştı, millet bunu yaydı. Efendim, ‘Ekrem niçin ağlamış.’ Bu hoş ülkemizin en büyük sorunu bu oldu. Karalamak, kötülemek, kızmak, bağırmak, çağırmak. Bu bakışla hiçbir huzuru temin edemeyiz. İstanbul’da güler yüzlü bir belediye lideriniz olacak demiştim. Yalnızca güler yüzüm bile İstanbul’u mutluluğa boğdu. Kim ne derse desin, Allah şahit, memleketin hangi insanı olursa olsun, ona vatandaş gözüyle bakıyorum. Bana oy vermiş, vermemiş; benim için Trabzonlu da, Diyarbakırlı da, Edirneli de, Mardinli de, Sivaslı da bir. Doğrusu bu değil mi? Bir baba, bir anne evladını ayırabilir mi? Bir belediye lideri da memleketi yönetenler de ayıramaz? Kimse ortadan bölüp; ‘bana oy verenler, vermeyenler; verenler abat olsun vermeyenler bertaraf olsun’ diyemez. Dedirtmeyeceğiz, göreceksiniz. Bu his ve bakış açısına daima birlikte son vereceğiz. ‘Dayısı varsa, amcası varsa işe girsin; yoksa girmesin.’ Yok. Hiçbir evladımızın hakkını yedirtmeyeceğiz. İstanbul’da bunu yapıyoruz. İnsan ayırmadan hizmet ediyoruz. Etmeye devam edeceğiz. Biz bu ülkenin kardeşliği, barışı, huzuru için en ön sırada çaba etmesi gereken insanlarız.
“BİR YIL DİŞİMİZİ SIKACAĞIZ”
Önümüzde sıkıntı bir süreç var. Bir yıl dişimizi sıkacağız. Daima birlikte uğraş vereceğiz. Motamot İstanbul’da olduğu üzere. Ne yaptık? Beni partim İstanbul’a aday gösterdi. Dedi ki, ‘Seni İstanbul’a aday yapıyoruz.’ Buna vesile olan Genel Liderim Kemal Kılıçdaroğlu’na minnet hislerimi söz etmek istiyorum. Adaylıktan sonra dedi ki, ‘Biz bu işi ittifakla başarabiliriz.’ Ne oldu? Millet İttifakı tesis edildi. ÂLÂ Parti tereddütsüz takviye oldu bu kardeşinize. ve Lideri Sayın Meral Akşener, bize kayıtsız kuralsız; en sıkıntı anlarımızda, en önde katkı sunarak dayanak oldu. Ve daima birlikte kazandık.
“ONLARIN BU GAYRETİNE DAİMA BİRLİKTE TAKVİYE OLMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ”
Biz bu ittifakımızın ismini ‘İstanbul İttifakı’ koyalım dedim. Sağ olsun kabul ettiler ve ‘İstanbul İttifakı’ olarak yola çıktık. Ben, AK Partilinin de oyunu aldım, MHP’linin de oyunu aldım, Saadetlinin de hepsinin oyunu aldım. Sonra o oylar sandığa atıldı ya oylar sandıkta karıştı. Kimin oyu aşikâr mi değil. Ben zannediyorum ki 16 milyon İstanbullunun hepsi bana oy verdi. Bu 1 yıllık süreçte harika bir adım atılmıştır. Başta iki genel liderimizin liderliği ile birlikte, altı siyasi parti; muhtaçlığımız olan eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, adaletin, hukukun, liyakatin var olması için bir uğraş sürecini başlattılar. Çok kutsal bir masa, prensipleri çok değerli. Onların bu gayretine daima birlikte takviye olmakla yükümlüyüz.
“İKTİDAR PARTİSİNE OY VERENLERİ DE ZULÜMDEN KURTARACAĞIZ”
Bu kardeşiniz, hemşehriniz; Trabzon’un bu meydanında hepinizin huzurunda kelam veriyorum: Bu sürecin en çalışkan neferi olacağım. Fakat yetmez. Bu siyasi birlikteliği büyütmeliyiz. Daima birlikte uğraş etmeliyiz. Yalnızca biz bu türlü düşünüyoruz diye değil, inanın bugünkü iktidar partisine oy verenler için de çaba edeceğiz. Onları da bu zulümden kurtaracağız.
“MİLLETİN AKLI, BU MİLLETE KÂFİ. BİR KİŞİNİN AKLI FAKAT KENDİNE YETER”
Devletin eli şefkattir; vicdanı, adaleti temsil eder, bir gence uzandığı vakit umutlanır. Devletimizi biz bu türlü tanıdık. Lakin şu anda devletin eli endişe, tereddüt, dert, ümitsizlik. Buna son vermeliyiz. Bu türlü olmaz. Devletin eli sıcacıktır, girdiği haneyi ısıtır. Lakin bu türlü bir ortam gelişti. Kızan, bağıran, sert konuşan. Her şeyi bilen, oburu hiçbir şey bilmiyor. Her şeyi o biliyor. O denli bir şey yok. Milletin aklı, bu millete kâfi. Bir kişinin aklı lakin kendine kâfi. Biz milletin aklıyla, toplumsal bütünlüğümüz ve çağdaş geleceğimiz, birlik beraberliğimiz, bayrağımız Cumhuriyetimiz, bize bu toprakları emanet eden hepinizin ninesi, dedesi, gazi dedesi, şehit dedesi; onlar için çaba edeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk için uğraş edeceğiz.
“DIŞ SİYASET SÜRECİNDEKİ YANLIŞ ATILIMLAR, MİLYONLARCA MÜLTECİNİN ÜLKEMİZDE VARLIĞINA SEBEP OLDU”
O denli yanlış işler oluyor ki… Dış siyaset sürecindeki yanlış ataklar, bugün milyonlarca mültecinin ülkemizde varlığına sebep oldu. Allah’ım hiç kimseyi vatansız bırakma, herkesi vatanında keyifli kıl. Fakat, yanlış dış siyaset süreçleri olmasaydı, bugün bu duruma düşmezdik. Ancak bu sorunu da biz çözeceğiz. Prestijli dış siyaset ile çözeceğiz. O denli bugün makus, yarın yeterli; işine geldi kapısına git, işine gelmedi düşman yap olmaz. Prestijli dış politika… Biz o terbiyeyi Atatürk’ten aldık. Yurtta sulh, cihanda sulh. Lakin yurtta barış, dünyada barış dediğin yer tıpkı vakitte güçlü Türkiye demektir. Endüstride, bilimde, kültürde, tarımda, kentlerinin nizamında; adalette, hukukta o denli bir Türkiye’den bahsediyorum, ‘güçlü Türkiye’ derken. Yoksa bir avuç insanın güçlü olduğu bir Türkiye’den bahsetmiyorum. Milletçe güçlü, milletçe.
“ALLAH SİZE HİÇ Mİ AKIL VERMEDİ?”
Allah aşkına Trabzonlulara Trabzon’u şikayet ediyorum. Boztepe’ye o dikilen viyadükler yakıştı mı? O nedir? Biz, doğduk doğalı, Boztepe bizim kentimizin görünümü değil mi? Ne işi var o kazıkların orada? Allah size hiç mi akıl vermedi? Bir bileniniz de mi yok masada? İçim yanıyor, söylemek zorundayım.
“HER ŞEY ÇOK HOŞ OLUYOR”
Bu süreç yalnızca Türkiye’yi âlâ yapmayacak. Birebir vakitte Trabzon’a da kazandıracak. Var mısınız? Artık bir kontrat yapalım. Ben artık, geldim bayramınızı kutladım. Akşam da Yomra’nın açılışını yapacağız. Güç doldum. Zımba üzere dönüyorum İstanbul’a. Ancak sözünüzü alarak buradan gideceğim. Mukavele yapacağız. Lakin imzalı bir mukavele değil. Hemşehrilerimin bana kelamı kâfi. Hazır mıyız? Bakalım hatırlayacak mısınız? Her şey çok hoş olacak. Oluyor, oluyor, oluyor. Allah sizi korusun. Allah bu kenti korusun. Allah memleketimizi korusun.”
