Asgari fiyatlı oranı giderek artan Türkiye’de son yıllarda minimum fiyat artırımının bir siyasi gerecim halini almasıyla dolar bazındaki hesaplamalar iş dünyasını zorlamaya başladı. Avrupa yüzde 2-5 oranında olan minimum fiyat, ülkemizde ortalama maaş halini alırken, minimum fiyat artırımının yanında dolardaki baskıyla TL’nin gerçek pahalanması sonucu, ihracat odaklı üretimi zorlayınca ülke dışına kaçan firmaların yorumlanması, Twitter’da tartışmaya neden oldu.
Asgari fiyat bir ülkede günlük işlere verilebilecek en düşük emeğin karşılığı olurken, son yıllar Türkiye’de ortalama maaş halini almaya başladı.
Üretim ve ihracat odaklı iktisat modelinde de emek ağır dalların öne çıkmasıyla minimum fiyat döviz bazında iş dünyasını zorlar olsa da alım gücünde de önemli erime görülüyor.
Tekstil dalına yönelik Twitter’da bir kullanıcının yaptığı yorum tartışmalara neden oldu.
Sonraki kademeyi da şu biçimde anlattı:
Üretim odaklı iktisatta, mülteci nüfusuyla giderek tartışmalı hale gelen fiyatlar açısından tartışmaya neden olan bu paylaşım,
Bir yandan emeğin sömürülmesi manasına gelirken,
Diğer yandan da Türkiye’nin ihracatında teknoloji odaklı olamamasının yan tesirlerini oluşturuyordu.
Ayrıca son yıllarda izlenen iktisat modelinde gelir adaletsizliğiyle yükselen bedel olan minimum fiyat ve
Enflasyonda yükselişin olmaması ismine dolar/TL’deki baskılamanın ihracatçıya yaşattığı meseleler vardı.
Tüm dengelerin bozulması problemleri çözmeyi güçleştirirken,
İşleri giderek içinden çıkılmaz bir hale sürüklüyordu.
Giderek artan oranda minimum fiyatlı çalışanlar yaratmak yerine,
Teknoloji odaklı üretimin nitelikli işgücü ile harmanlanması gerekirken,
Az fiyat çok iş ya da işsizlik ikilemi bir kesitin kabusu haline geliyordu.
Sizce de Türkiye rekabet gücünü giderek kaybediyor mu?