(Sepet bazında TL, euro/TL ve CDS verileri eklendi)
ANKARA, 26 Şubat (Reuters) – Dolar/TL ABD 10 yıllık tahvil getirisinin ani bir şekilde %1.6 seviyesinin üzerine çıkması sonrası gelişmekte olan ülke para birimleri genelinde görülen sert harekete paralel 7.47’yi aştı.
Dolar/TL’de geçen hafta görülen en düşük seviye olan 6.9’lardan başlayan yükselişle birlikte TL bu yılki kaznımlarının tamamını kaybetti.
TL ABD faizlerinde yaşanan bu yükselişe oldukça sıkı bir para politikasıyla girse de bu politikalarının sürdürülebilirliğine ilişkin endişeler de baskı unsuru olmayı sürdürüyor.
Asya borsaları küresel tahvil piyasalarındaki dalgalanmanın getirileri artırması ve yatırımcıların, kayıpların satışları tetikleyebileceğinden çekinmesiyle son bir ayın en düşük seviyesine geriledi.
ABD’nin 10 yıllık hazine tahvillerinin getirileri US10YT=RR dün gün içerisinde son bir yılın en yüksek seviyesi olan %1.614’ü gördükten sonra %1.494’e geriledi. Ancak yine de 2016 yılından beri görülen büyük artışla bu ay 40 baz puan yükselmiş durumda.
Gecelik işlemlerde son üç yılın en düşük seviyesini gören dolar ABD hazine tahvillerinin getirilerinin sert yükselişinin ardından tırmanışa geçti.
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) ve bazı diğer merkez bankalarının sıkı para politikası izleyeceğinnin sinyalini vermesi üzerine tüm dünyada ve özellikle ABD’de hazine tahvilleri küresel piyasaların odak noktası haline geldi.
Geçen hafta 6.9’a kadar gerileyen dolar/TL dün güniçinde 7.25’e kadar yükseldikten sonra gece en yüksek 7.44’ü test etmesinin ardından bu sabah 7.4780’e kadar yükseldi. Kur saat 0916’da 7.4300/7.4450 seviyesinde.
Dün sabah 8.7 civarında olan euro/TL aynı saatte 9.0330/9.0520, yine dün 7.96 civarında güne başlayan sepet bazında TL ise 8.2380/8.2487 düzeyinde bulunuyor.
Kasım ayı başında 570 seviyesinde olan ve son dönemde 300 baz puanın altında kalıcı bir seyir izlemeye başlayan 5 yıl vadeli CDS ise aynı saatte 293/297 seviyesinde.
Piyasalarda takip edilen ana gündem maddeleri arasında aşılama süreci, ABD ve AB ile ilişkiler de önemini korumayı sürdürüyor.
FAİZ ELEŞTİRİSİ KABİNE REVİZYONU SÖYLEMLERİ TL’Yİ BASKILIYOR
TL’deki değer kaybında ayrıca iç siyasi söylemler de etkili. Merkez Bankası (TCMB) rezervlerinde, ekonomi yönetiminde Kasım ayında yaşanan değişim öncesi iki senede yaşanan 128 milyar dolarlık kayıpla başlayan tartışmalar kısa sürede yerini kabine revizyonuna ilişkin tartışmalara bıraktı. tartışmaları ile gündeme gelen Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak’ın yeniden kabinede görev alma olasılığına ilişkin söylentiler de bu hafta piyasada baskı oluşturmuş durumda. %17 seviyesindeki politika faizinin beklenen enflasyona göre gelişmekte olan para birimleri arasındaki en yüksek reel faizlerdnen birini sunması işlemcilere göre TL’deki sert değer kayıplarına rağmen yine de “avataj” sağlayacak.
Ancak yüksek faizin hala siyasi tartışma yaratmaya devam etmesi ise TL’yi baskılayan bir unsur olmaya da devam ediyor.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut önceki söylemlerine ek olarak dün gelişmekte olan para birimleri arasında, en çok faizi verdiği halde parası en çok değer kaybeden ülkenin Türkiye olduğunun belirterek, faiz politikasıyla paranın değerinin korunamayacağı söyledi. daha önce de yüksek faizin yurtdışına sermaye tranferine neden olacağı eleştirisi getirmişti. eleştiriler ve mevcut ekonomi politikalarının sürdürülebilirliğine ilişkin endişeler piyasalarda ABD tahvil getirileri sonrası en büyük endişe kaynağı konumunda.
Fitch Ratings’de Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bir grup ülkeden sorumlu yönetici Edward Parker dün Cumhurbaşkanı Erdoğan oldukça pragmatik biri olabilir ancak yeterince sabırlı değil” dedi. Parker enflasyonun kısa vadede düşüşe geşmemesi halinde Erdoğan’ın mevcut politikalara ve yöneticilere yönelik sabrının test edilebileceğini de belirtti.
Türkiye’de Kasım ayı başında ekonomi yönetiminde değişim yaşanmış ve rezerv satışlarıyla desteklenen düşük faize odaklı alışılagelmişin dışındaki politikalardan vazgeçilmişti. TCMB’nin başına Naci Ağbal’ın gelmesiyle yaşanan bu değişimle birlikte politika faizi %17 ile gelişmekte olan ülkeler arasından en üst sıraya yerleşmiş ve enflasyonu düşürmeye odaklı bir politika benimsenmeye başlamıştı.