Hamburg Üniversitesi İklim Araştırmacısı Dirk Notz, “Gelecek yıllarda karbondioksit salımını çok süratli bir biçimde durdurmazsak, çok daha çok hava olayları, seller, kuraklıklar ve çok sıcaklıklar yaşanacak. Üstesinden gelmemiz gereken daha çok zorluk olacak” dedi.
İnsan kaynaklı iklim değişikliği halihazırda dünyanın birçok bölgesinde felaketlere yol açarken, uzmanlar karbondioksit salınımı süratle azaltılmazsa iklim değişikliğinin yeni krizleri tetikleyeceği ikazında bulunuyor.
Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hükümetler Ortası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 9 Ağustos’ta yayınlanan raporunda, iklim değişikliğinin “yaygın, süratli ve yoğun” olduğu ikazında bulunulurken, iklimde gözlemlenen değişikliklerin binlerce yıldır görmezden gelindiğine, telafisinin ise güç olacağına dikkat çekildi.
Karbondioksit (CO2) ve öteki sera gazlarının emisyonlarındaki güçlü ve daima azalmaların iklim değişikliğini sınırlayacağının altı çizilen raporda, global sıcaklıkların istikrara kavuşmasının 20-30 yıl sürebileceği öngörüsünde bulunuldu.
İklimin insan faaliyetleri sonucu değiştiğinin ve bu faaliyetlerin global ısınmayı son 2 bin yıldır görülmemiş bir düzeye çıkardığını hatırlatan uzmanlar, iklim değişikliğini sınırlamak için hala vakit olduğunu da vurguladı.
IPCC’nin raporunda tedbir alınmadığı takdirde 21’inci yüzyılda 2 derecelik global ısınmanın aşılacağı konusunda ikazda bulunulurken, gelecek yıllarda CO2 ve sera tesiri yapan öbür gaz salınımlarında süratli azalmalar olmazsa 2015 Paris Mutabakatının gayelerine ulaşmasının mümkün olamayacağı kaydedildi.
Sıcaklıklar toprağı kurutuyor, ziraî verimliliği tehdit ediyor
İnsanları tehdit eden çevresel gelişmeler yaşanırken, bunlar kolay, kısa vadeli hatta emniyetli bir tahlille başa çıkılması mümkün görünmeyen afetler olarak nitelendiriliyor.
Güney Avrupa’daki orman yangınlarının yüksek sıcaklıklarla tetiklenmesi iklim uzmanlarını endişelendiriyor.
Sıcaklıklar başlı başına bir tehdit olarak öne çıkarken, toprağı kurutuyor, su kıtlığına yol açıyor, ziraî verimliliği, sıhhati ve insanların hayatını tehdit ediyor.
Yeryüzünde en düşük sıcaklıkların kaydedildiği Rusya’nın kuzeydoğusundaki Sibirya’da da yangınlar meydana gelirken 1,5 milyon hektarlık bir orman alanının da bundan etkilendiği hatırlatılıyor.
Kanada’da temmuz ayı ortalarında meydana gelen yaklaşık 4 bin yangının 157 bin hektarlık alanı yaktığı ,50 dereceye ulaşan sıcaklıklarla yaklaşık 500 kişinin hayatını kaybettiği kaydediliyor.
Kelam konusu yangınlar, global ısınmanın neden olduğu değişikliklerin ekosistem üzerinde felaket boyutun da sonuçları olabileceğini teyit ediyor.
Dünya Doğayı Müdafaa Vakfı’na (WWF) nazaran, yağışlarda, su ölçülerinde, nemde ve rüzgarların gücündeki düzensizliklerin de sonuçlarda tesirli olduğu bildirildi.
İklim krizi bir sonraki finansal krizi tetikleyebilir
Siyaset yapıcılar iklim değişikliği ile çabayı gündemlerine almaya başlarken, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke karbon salımını azaltmaya yönelik amaçlar doğrultusunda stratejiler belirliyor.
ABD sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2005 yılına kıyasla yüzde 50- 52 ortasında azaltma taahhüdünde bulurken, Avrupa Yeşil Mutabakatı karbon salımını 2030’a kadar yüzde 50 azaltmayı, 2050 yılında ise sıfır seviyesine çekmeyi öngörüyor.
Yeşil dönüşüm maliyetli bir süreç olarak devlet ve şirketlerin önüne çıkarken, bu dönüşümü gerçekleştirmemenin maliyetinin ise tüm dünya için ağır olacağı tabir ediliyor.
Memleketler arası örgütlerden merkez bankalarına kadar birçok kuruluş iklim değişikliğiyle gayrette devreye girerken, Milletlerarası Ödemeler Bankası’nın (BIS) raporunda iklim değişikliğinin gerekli tedbirler alınmadığı takdirde bir sonraki finansal krizi tetikleyebileceği ihtarında bulunuluyor.
“Harekete geçme vakti geldi”
IPCC raporu muharrirlerinden Hamburg Üniversitesi İklim Araştırmacısı Dirk Notz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, IPCC’nin son raporunun iklim değişikliğinin insanların hayatını nasıl etkileyeceğini göstermesi açısından kıymetli olduğunu söyledi.
Notz,”Gelecek yıllarda karbondioksit salınımı çok süratli bir halde durdurmazsak, çok hava olayları, seller, kuraklıklar ve sıcaklıklar yaşanacak. Üstesinden gelmemiz gereken daha çok zorluk olacak.” dedi.
Raporun çok açık bir ileti verdiğini belirten Notz, iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarını en aza indirmek için mümkün olduğunca süratli biçimde harekete geçme vaktinin geldiğinin vurguladı.
Notz, iklim değişikliğine karşı insanların elinden gelen her şeyi denemesi gerektiğini belirterek, “Bence tek bir kişinin sahiden sahip olabileceği en büyük ve en kıymetli tesir siyaset yapıcılara bu değişikliği istediğini söylemektir. Bu nedenle iklim için güçlü planı olan partilere oy vermenin global ısınmayı yavaşlatmak isteyen bir kişinin yapabileceği en büyük ve en güçlü şey olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.
“Gençler bunun ne olduğunu anlıyor”
Hala umut olduğuna işaret eden Notz, şöyle devam etti:
“Gezegenin her yerinde yaşanan çok hava şartlarının, insanların çok rahatsız edici bir iklim durumuna girdiğimizi anlamasına ve neyin tehlikede olduğunu görmelerine yardımcı olacağını umuyorum. Bana çok umut veren ikinci şey, son 2 yılda gezegenin her yerindeki hareketle birlikte gördüğümüz değişim. Gençler görünüşe nazaran bunun ne olduğunu anlıyor ve toplumu bu hususta bilinçlendirmeye çalışıyor. Bence, bundan evvelki 30 yıl ile karşılaştırıldığında, toplumun son 2 yılda bu problemlerin farkına varma hali, birlikte hareket ederek global ısınmanın makûs sonuçlarından kaçınabileceğimiz konusunda bana çok fazla umut veriyor.”
“Neyi değiştirirsek değiştirelim lakin 20 yahut 30 yıl içinde hakikaten ölçülebilir olacak”
Notz, ülkelerin endüstrileşmesi konusunda Avrupa yahut ABD’de yapılan kusurların tekrarlanmaması gerektiğini belirterek, ülkelerin “fosil yakıt çağını” atlayarak direkt “yenilenebilir güç çağına” geçebileceğini söz etti.
İklim değişikliği ve global ısınmayla ilgili en büyük sorunun sistemin alınan tedbirlere nispeten yavaş reaksiyon vermesi olduğunu aktaran Notz, “Gelecek 20 yıl içinde hala bir şeyleri değişebiliriz zira artık neyi değiştirirsek değiştirelim lakin 20 yahut 30 yıl içinde sahiden ölçülebilir olacak. İklimin korunması kelam konusu olduğunda en büyük zorluklardan biri bu.” dedi.
Notz, 2050’de dünyanın nasıl olacağına da değinerek, alınan aksiyonlara bağlı olarak deniz suyu düzeyinin 20 ila 30 santimetre daha yüksek olabileceğini, sıcaklığın 1,5 derece daha fazla olabileceğini ve daha az buzulun olabileceğini anlattı.
Dünya genelinde yaşanan orman yangınlarını da kıymetlendiren Notz, orman yangınlarının olağan olduğunu lakin hava şartlarının yangınları daha kolay çıkabilir hale getirdiğini aktardı.
Notz, iklim değişikliğinin çok tabiat olaylarını çok daha muhtemel hale getirdiğinin altını çizdi.