İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Pera Müzesi tarafından, Heinrich Böll Stiftung Türkiye iş birliği ile düzenlenen Istanbul Unbound (Bendine Sığmayan İstanbul) konferansında, dünyanın farklı ülkelerinden 100’e yakın uzman, İstanbul’un güncel durumunu ve daha önce konuşulmayan yönlerini masaya yatırdı. İçinde bulunduğumuz döneme atfen, salgınlarla ilgili sunumların da yer aldığı etkinlikte, kentin tarihsel geçmişi ve dönüşümü, canlı ve cansız tüm bileşenleriyle birlikte, yeni bakış açılarıyla ele alındı.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ve Pera Müzesi, İstanbul’u odağına alan uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı. Heinrich Böll Stiftung Türkiye iş birliğinde, birbuçuk, IstanbuLab, Occupy Climate Change! ve İstanbul Planlama Ajansı ortaklığıyla düzenlenen Istanbul Unbound: Environmental Approaches to the City(Bendine Sığmayan İstanbul: Kente Çevresel Yaklaşımlar), kent ve insan ilişkisini ekolojik yaklaşımlar çerçevesinde, dört gün süren kapsamlı bir programla mercek altına aldı.
Konferans kapsamında ayrıca, birbuçuk’un düzenlediği sanatçı, akademisyen ve araştırmacıların video üretimlerinden oluşan 29,9 kmbaşlıklıprogramın ve Pera Filmiş birliğiyle izleyiciyle buluşan Natura Urbana: Berlin’in Boş Arazileri belgeselinin gösterimi yapıldı.
Tarih, mimarlık, siyaset bilimi, sosyoloji, eleştirel sanat gibi farklı disiplinlerden uzmanların bir araya geldiği konferansta; insan doğası ve şehir yaşamı arasındaki çekişme, kır/kent ayrımı, kentin cansız varlıkları ve dönüşümü gibi konular masaya yatırıldı. Küreselleşme ve insan-çevre ilişkisiyle ilgili önemli çalışmalara imza atan Kaliforniya Üniversitesi Santa Cruz antropoloji profesörü Anna Lowenhaupt Tsing’in açılış konuşmasıyla başlayan Istanbul Unbound, Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü, Vehbi Koç Türkiye Çalışmaları Kürsüsü Profesörü Cemal Kafadar’ın konuşması ile sona erdi.
Kentsel peyzajın karmaşık katmanlarından yeni manzaralar
İnsan merkezci bakış açısının şehirlerin geçmişini, bugününü ve geleceğini incelemede yeterli ve sürdürülebilir olmadığı görüşünden yola çıkan konferans süresince; altyapı sorunları, deprem, ütopik ve distopik kent mekânları, şehrin çeperlerindeki yerleşim alanları, sokak hayvanları, kentsel doğa, salgın hastalıklar gibi, İstanbul’un geçmişinde ve bugününde önemli yer tutan konular gündeme taşındı.
Şehirleri yalnızca insanların değişimi üzerinden okumanın sağlıklı sonuçlar vermeyeceğine vurgu yapan konferansla ilgili görüşlerini paylaşan Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, “İstanbul Unbound süresince katılımcılar, kentsel peyzajın karmaşık katmanlarından yeni manzaralar sunmaya çalıştı. Akademisyenler, sanatçılar, aktivistler, politika geliştiriciler gibi farklı çevreleri temsil eden 100 civarında uluslararası konuşmacı; İstanbul’a dair yerleşik bakış açılarını, çevresel adalet ve kapsayıcılık kavramları çerçevesinde yeniden şekillendirmenin yöntemlerini tartıştı. Umuyorum ki, bu etkinlikte paylaşılan çalışmalar; çevre tarihi, politik ekoloji ve eleştirel sanat gibi, önceden belirlenmiş sınırları aşma cesareti gösteren disiplinlerarası çalışma alanlarına örnek teşkil edecek” dedi.
Kent yaşamının ortaya çıkardığı yaban ekolojiler
Konferansın açılış konuşmacısı, ünlü antropoloji profesörü ve kuramcı Anna Lowenhaupt Tsing, antroposen çalışmalarına özgün bir yaklaşım getiren Feral Atlas: The More-Than-Human Anthropocene (Yaban Atlası: İnsandan-Daha-Fazla Antroposen) adlı son çalışmasının üretim sürecini katılımcılarla paylaştı. Farklı alanlardan uzmanların titiz saha çalışmalarının ürünü olan bu dijital proje, insanlar tarafından üretilen kentsel altyapıların, insanların kontrolü dışında ortaya çıkardığı yaban ekolojileri ortaya koymasıyla dikkat çekiyor.
“Kenti farklı bakış açılarıyla görmenin yollarını bulmalıyız”
Harvard Üniversitesi Tarih Bölümü Profesörü Cemal Kafadar ise kapanış konuşmasında şu noktalara dikkat çekti: “Bu konferans, İstanbul’un bütünlüğünün ve farklı kültürlerin kendisiyle uyum içinde gelişimine izin veren nadir coğrafyasının eşi benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıya olduğu bir ortamda düzenlendi. Artık insanın dünya üzerindeki mutlak gücünü tanımak istemiyoruz. Bunun yerine tüm canlıların, hatta canlı ve cansız tüm varlıkların bu gücü paylaştığını düşünmek istiyoruz. İnsanlık olarak, sadece diğer türlere dair bilgi edinmenin yollarını değil, aynı zamanda modern çağın genellikle primitif, gelişmemiş ve bilimsellikten uzak olduğunu düşündüğü eski uygarlıkları da farklı bakış açılarıyla görmenin yollarını bulmamız gerekiyor.”
Konferansın açılış ve kapanış konuşmaları İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün ve 29,9 km programı kapsamında hazırlanan videolar Pera Müzesi’nin YouTube kanalından izlenebilir.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı