ABD ve Çinli bilim insanları tarafından üretilen “maymun-insan” melezi tür bilim dünyasında etik tartışmaları gündeme getirdi. Salk Enstitüsü’nden uzmanlar, insan kök hücrelerini makak embriyolarına enjekte ederek 20 güne kadar büyümeye devam eden bir embriyo oluşturdu. Ekip, çalışmalarının insanlar üzerinde gerçekleştirilemeyen deneylerin yapılmasını sağlamasının yanı sıra organ nakli ve kansere yönelik tedavi geliştirmeye olanak tanıyacağını söyledi. Ancak, farklı uzmanlar yarı insan-yarı maymun türün insan bilincine sahip olabileceğini ifade ederek çalışmaya karşı çıktı.
Hem insan hem de maymunlardan daha güçlü özelliklere sahip
Çalışmanın yazarları, yeni embriyolar söz konusu olduğunda, insan hücrelerinin yüzdesinin embriyolar gelişmeye başladıkça yüksek kaldığını söyledi.
Araştırmacılardan Izpisua Belmonte, “Bu, kimera oluşumuna evrimsel olarak empoze edilmiş engellerin olup olmadığına ve bunların üstesinden gelebileceğimiz herhangi bir yol olup olmadığına dair daha iyi bir fikir edinmemizi sağlayacak” dedi.
Öte yandan, bilim insanları embriyolardaki maymun ve insan hücrelerini ayrı ayrı incelediler ve onların normalden daha güçlü olduğunu keşfettiler.
Organ ve doku nakli ile kanser ilaçlarının deneylerinde kullanılabilir
Daha uzun vadede, araştırmacılar kimeraları yalnızca erken insan gelişimini incelemek ve hastalığı modellemek için değil, aynı zamanda potansiyel olarak nakledilebilir hücreler, dokular veya organlar oluşturmanın yanı sıra kanser tedavisi için yeni yaklaşımlar geliştirmek için kullanmayı umduklarını ifade etti.
Peki ya insan bilincine ve duygusuna sahip olurlarsa ne olacak?
Çalışmaya dahil olmayan bilim insanları ise, deneyin sonucunda maymunun insana benzeyen özelliklere sahip olabileceğini belirterek araştırmanın “ahlaki olarak sorunlu” olduğunu öne sürdü.
Oxford Üniversitesi’nden bilimsel araştırma etiği uzman Profesör Juian Savulescu, ‘pandoranın kutusunu” açtıklarını ve organ nakli gibi durumlarda tam bir insan-olmayan ara bir tür geliştirmesinin yalnızca bir zaman meselesi olduğunu söyledi.
Savulesca, “Anahtar etik soru şu: Bu yeni yaratıkların insanlara dönüşürse ne olacak? Bir kişi olarak muamele görecek kadar insan olarak kabul edilip edilmeyeceklerini, insan benzeri zihinsel kapasiteye sahip olup olmadıklarını ve gerçekten araştırmada kullanılıp kullanılamayacaklarını sorgulamamız gerekli” ifadelerini kullandı.
“İnsan nedir?”in cevabı sadece biyolojik değil”
Diğer taraftan Savulescu, büyümesine izin verilen bir kimera üzerinde herhangi bir deney yapılmadan önce, zihinsel kapasitelerinin düzgün bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Savulescu, “Tam olarak insan olmayan bu tür, zihinsel olarak bir insana yakın olabilir. İnsanların yararına kullanmadan önce hayvanları, zihinsel yaşamlarını ve ilişkilerini anlamanın yeni yollarına ihtiyacımız olacak. Belki de bu, bilimde, tıpta ve tarımda hayvanlara daha genel olarak insanlar tarafından nasıl muamele edildiğini yeniden düşünmemize yol açacaktır” dedi.
Çalışmaya dahil olmayan Oslo Üniversitesi Pratik Felsefe Doçenti Dr. Anna Smajdor, ise durumun biyolojik kategorilerin sabit olmadığı gerçeğini pekiştirdiğini ifade ederek, “Davranışlarımız ve çerçevelerimiz ‘yanlış varsayımlara dayandığından, akışkan bir biyolojik kategori fikrinin önemli etik ve yasal zorluklar ortaya çıkarıyor. Bu yanlış varsayımlar arasında, ‘İnsan nedir?’ sorusuna kolay, biyolojik bir cevap olduğu yanlış öneri var” değerlendirmesinde bulundu.
Bunlar da ilginizi çekebilir